SÖYLEŞİ ‘Mavi Huydur Bende’
Serkan Atay, Okan Acarbaş
‘Şarkılarımızın çoğunluğu toplumsal şarkılar değil aslında ama çoğunda toplumsal olaylara dikkat çeken ya da rahatsızlığımızı belirten sözlerimiz var’
Büyümemiş tüm çocuklara ithaf ettikleri son şarkıları “Irmak” ile gündem yaratan Grup Mavi Huydur Bende ile müzik yaşantılarını ve projelerini konuştuk. İyi okumalar.
Edebiyat severlerin yakından bildiği bir şiirden esinlenerek kurulan Mavi Huydur Bende müzik grubunun kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
Serkan Atay: Tabii ki. Ben müzik dışında edebiyat ile de ilgilenen birisi olduğum için sevdiğim bazı şiirleri besteleyip müziğimle birleştirmeye çalışmıştım. O dönem bu yüzden bu projeye Mavi Huydur Bende ismini vermiştim. Okan’la tanıştıktan sonra da bu isimle beraber devam etme kararı aldık ve kendi yazdığımız bestelerimize ağırlık vermeye başladık. Yani grubu kafa kafaya verip kurmadık yolda tanıştık ve beraber devam ettik diyebiliriz.
Mavi Huydur Bende müzik grubu kaç kişiden oluşuyor. Üyeleri tanıyabilir miyiz? Müzik yaşantıları nasıl başladı, yolları ne zaman ve nasıl kesişti? Hayalleri, hedefleri neler?
Okan Acarbaş : Grup müziği yapıyoruz ama şimdilik iki kişiyiz sadece. Ben 34 yaşındayım müzik yaşantıma 20 yaşında elektrik gitar çalarak başladım. Bir Latin orkestrasına dahil olarak profesyonel müzik yaşantıma başladım. Ritim kulağımı bu grup sayesinde hızlı bir şekilde geliştirerek ve farklı müzik tarzlarından da yararlanarak tekniğimi ilerletmiş oldum. Daha sonra farklı tarzlarda çeşitli müzik gruplarında çaldım. 2016 yılında internet üzerinden Serkan ile tanıştım ve Mavi Huydur Bende’ye dahil oldum. Bu süreçle beraber şarkı üretim aşamalarını da öğrenmiş oldum. 2018 yılında Bahçe albümünü yaptık ve bunu birçok single takip etti. Ve halen beraber üretmeye devam ediyoruz.
Serkan Atay: Ben de 34 yaşındayım. Antakyalıyım. Ben müziğe ilgim olduğunu çocukluğumda yastıklarla gitar çalıyormuş gibi yapıp şarkı söyleyerek keşfettim. Bunu kendime başlangıç olarak varsayıyorum çünkü evimizin herhangi bir köşesinde gitar yoktu. Tabii enstrüman öğrenmem ve müzik yapmaya başlayabilmem özel nedenlerden dolayı 20’li yaşların ortalarını buldu. Bundan sonra ara ara sahne yaptım ama asıl yapmak istediğim şeyin sadece kendi müziğimi yapıp bununla var olmanın olduğunu anlayınca bunu sürdürmemeye karar verdim. Okan ile tanışıp beraber çalışmaya başlayınca da birbirini tamamlayan iyi bir ikili olduk. Hedefimiz bu sene bitmeden ikinci albümümüzü bitirmek ve bir lansman konseri yapmak. Başka da hedeflerimiz var ama bunlardan bahsetmek için biraz erken. Hayallerimiz ise elbette müziğimizin daha çok insana ulaştığını görmek ve dinleyenlerle bu şarkıları konserlerde beraber söyleyebilmek diyebiliriz.
Toplumsal konuları da şarkılarınıza taşıyıp gündem oluşturuyorsunuz. Mayıs ayında yayımlanan büyüyememiş tüm çocuklara ithaf ettiğiniz şarkınız ‘Irmak’ da onlardan biri. “Irmak” ile bir çocuğun gözünden çocuk istismarını anlatıyorsunuz. ‘’Irmak’ın bestelenme hikayesini anlatır mısınız?
Serkan Atay: Şarkı 6 yıl önce istismara uğrayan ve öldürülen dört yaşındaki kız çocuğu Irmak için yazdığım bir şiirdi. Daha sonra daha kalıcı olsun ve dinleyenlerde farkındalık oluştursun düşüncesi ile bestelemiştim ama yayımlamamıştım. Depremden bir süre sonra şarkının deneme kaydını dinlerken Antakya’da yaşananlardan sonra hissettiklerimi de yansıttığını fark ettim. O vakit artık bekletmeden kaydedip paylaşmaya karar verdik.
Toplumsal konulara ve sistemsel mesajlara şarkılarınızda yer vermeye devam edecek misiniz?
Elbette! Tamamen gerçeklikten kopuk bir şekilde ve her şey yolundaymış gibi yapmak bize göre değil. Şarkılarımızın çoğunluğu toplumsal şarkılar değil aslında ama çoğunda toplumsal olaylara dikkat çeken ya da rahatsızlığımızı belirten sözlerimiz var. Tamamen toplumsal şarkılar yapmaktan ziyade meselelere birey üzerinden değinmeye çalışıyoruz diyebiliriz.
İstikrarlı bir müzik grubusunuz ve buna paralel olarak da dinleyici kitleniz de artış göstermekte. Şunu sormak istiyorum, üretken ve başarılı bir grup olmanın sırrı ne?
Okan Acarbaş: Birbirimizle sürekli fikir alışverişinin olması yeni ve farklı fikirlerden beslenmek. Bir de müziği inanarak yapmak ve iyi bir yol arkadaşlığı bunun sırrıdır.
Serkan Atay: Bence ilk olarak tutku ve anlatacak şeyinizin olması. Ve elbette bunun yanında iyi bir dostluk.
Bağımsız müzik gruplarındansınız. Bağımsız olmanın zorlukları, kolaylıkları neler?
Kolaylıkları neredeyse yok ama tamamen hür iradenize göre hareket etmek ve müziğinizin özgür olması gibi güzellikleri var. Zorlukları ise gerçekten çok fazla. Her şeyi siz düşünüyor ve siz yapıyorsunuz mesela bir firmada ekiplerin üstlendiği mix, mastering, görsel tasarım, sosyal medya ve dağıtım gibi bir çok ana başlık üzerinde siz çalışıyorsunuz. Tabii en büyük zorluğu tanıtım ve reklam aşaması oluyor. Bu aşamada büyük bütçeler ve çok iyi bir networka ihtiyacınız var. Genelde bizim gibi birçok bağımsız müzisyenin en çok debelendiği kısım bu oluyor.
Yeni projelerinizden bahseder misiniz?
18 Ağustos’ta yeni bir single paylaşacağız. Mizahi ve ironik bir dille yazdığımız toplumsal bir şarkı oldu. Ülkemizdeki buhranın bizdeki dışavurumu diyebiliriz. Bu sene bitmeden önce de yeni albümümüzü yayımlamayı planlıyoruz. Ve ayrıca bunun için bir lansman konseri planımız var. Elbette sonrası için projelerimiz var ama bunlardan bahsetmek için henüz çok erken.
Son olarak röportajlarımdaki klasik sorumdur size de sormak isterim. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?
Okan Acarbaş: Sihirli değneğim olsa herkesin empati yapabilmesini sağlardım.
Serkan Atay: Zamanda yolculuk yapmak isterdim.