28 Mayıs 2023 seçimleri sonrası Millet İttifakını oluşturan muhalefet seçimi kaybetmenin yarattığı travmayı hala yaşamaktadır. Bu sadece muhalefette değil bu partilere oy veren seçmelerde de görülmektedir.
Seçim sonrası muhalefeti oluşturan bileşenlerin seçim sonuçları üzerine kapsamlı değerlendirme yapmamaları kamuoyunda ve parti örgütlerinde tepkilere yol açmıştır. Bu tepkilerin temelinde muhalefet partilerinin kendilerini yeniden değerlendirmeleri, örgütlerinde yeniden yapılanmaya gitmeleri, parti içi yönetimin demokratikleşmesini sağlayacak tüzük değişikliği, gelecek vizyonunu ortaya koyan programın oluşturulması bulunmaktadır. Bir anlamda kamuoyu bu beklentisi ile muhalefet partilerinin değişimi yönetmesini bu konudaki kararlılığını ve iradesini ortaya koymasını beklemektedir. Bu beklentinin karşılanmamasının etkisi yerel seçimlerde kendini gösterecektir.
Seçimlerden bu yana geçen bir buçuk ayda ekonomide yoksulluğu daha da derinleştirilen kararlar alınmakta ve uygulanmaktadır. Bütçe açıklarını kapatmak ve devletin rutin işlemleri de dahil olmak üzere faaliyetlerini sürdürmesi için vergilerde düzenleme yapılmıştır. Özellikle Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 605 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 28’inci maddesi gereğince 10 Temmuz 2023 tarihinden itibaren mal ve hizmetlere uygulanan yüzde 8’lik KDV dilimi yüzde 10’a, yüzde 18’lik KDV dilimi ise yüzde 20’ye çıkarması siyasal iktidarın çalışanlar ve yoksullar lehine bir uygulama içinde olmadığını göstermektedir. Tüketim mallarını zengin-yoksul demeden herkesin kullandığı düşünülürse yoksulluğun daha da derinleşeceği ve çalışan kesimlerin ve emeklilerin temel ihtiyaç maddeleri de dahil tüketim harcamalarında kısıtlamaya gideceğini fark etmek için kâhin olmaya gerek yok. Vergi yükünün servet (gelir, mal, vb.) değil tüketim malları üzerinden alınması gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da derinleştirecektir. 2003 yılında yüzde 30 olan kurumlar vergisinin günümüzde yüzde 20’lere indirilmesi siyasi iktidarın sınıfsal tercihini hangi kesimler lehine kullandığını somut biçimde ortaya koymaktadır.
Dış politikada İsveç’in NATO üyeliği konusunda kamuoyuna önce farklı daha sonra uluslararası sistemle uyumlu politikalara dönülmesi de üzerinde durulması gereken bir konudur.
Torba yasa ile emeklilere yüzde 25 oranında zam yapılması, tarım ürünlerinde başta hububat olmak üzere taban fiyatların üreticilerde hayal kırıklığı yaratması muhalefetin değerlendirileceği bir alandır. 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası bölgedeki 11 ilde nelerin yapıldığı, yapılmadığı kamuoyu tarafından yeterince bilinmemektedir. Gazeteci Merdan Yanardağ’ın ifade özgürlüğü kapsamında yaptığı değerlendirme sonucu tutuklu yargılanması, Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın tutukluluk halinin sürmesi gibi siyasal konularda muhalefetin etkili olmadığı görülmektedir.
Daha önce yazılarımda siyasal iktidarın çalışmalarını denetlemek ve çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaşması için Gölge kabinenin kurulmasını önermiştim. Muhalefetten beklenen bu tutum, siyasal iktidar tarafından gerçekleştirildi.
Oysa muhalefet, siyasal iktidar yakından takip etmeli aldığı kararların hangi toplumsal sınıf ve tabakalara yönelik olduğunu, bu kararların hangi toplumsal kesimlerin lehine hangi toplumsal kesimlerin aleyhine olduğunu deşifre etmelidir. Alınan kararlara karşı önerilerini sunmalıdır. Siyasal iktidarın aldığı kararların, bürokrasideki uygulamaların hangi sonuçlara yol açabileceğini kamuoyu ile paylaşmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde (milletvekilliği) toplumsal muhalefetin de etkisiyle gündemi belirleyen muhalefet son 1,5 aylık sürede bu görüntüden hızla uzaklaşmıştır. Siyasal iktidar ekonomik konularda aldığı kararları milli eğitime yönelik açıklamalarla değiştirebilmektedir. Yani son bir aydır gündemi belirlemede siyasal iktidar hegemonyasını oluşturmuştur.
Muhalefet artan sıcaklarla birlikte girdiği gevşeme ortamından hızla çıkmalıdır. Siyasal iktidarın kararlarından etkilenen toplumsal kesimlerle ortak mücadele etmenin yollarını bulmalıdır. Muhalefet seçim sonrası kamuoyunda oluşan yılgınlığın da giderilmesi için çaba göstermeli ve ayağa kalkmalıdır. Muhalefet, toplumsallaşmak için örgütlü kesimlerle biraya gelip ortak strateji oluşturmanın yollarını bulmalıdır. Yoksa bu boşluğun yarattığı ortamda siyasi iktidar toplumsal gücünün ötesinde hegemonya kurabilir.
Kemal ASLAN/Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi