SÖYLEŞİ/ Akademisyen, söz yazarı ve besteci, Prof.Dr. İrfan Güney; “Kopyala yapıştır tarzı, üretilen müzik kalıcı olmuyor”
Acıbadem Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Akademisyen, söz yazarı ve besteci, Prof.Dr. İrfan Güney ile akademik hayatını, müzikal yaşamını ve projelerini konuştuk. Iyi okumalar.
Müzik yaşantınıza akademik kariyerinizden önce başlamışsınız. Profesyonel olarak müzikal çalışmalarda bulunmuşsunuz. Sonrası akademisyenliğe dönüş nedeniniz nedir?
🎼 Bilindiği gibi sanat toplumların gelişmesinde en önemli rollerden birisine sahiptir. Gelişmiş toplumlarda sanata ve sanatçıya çok değer verilmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan kanunlarla sanatçılar eğitim almak üzere yurt dışına gönderilmiştir. Çünkü amaç bilimden sanata spordan siyasete gelişmişlik düzeyi yüksek bir toplumu oluşturmaktır. Ancak zaman içinde ne yazık ki bu politika değişmiştir. Ülkemizde müzisyen olarak hayata devam etmek çok özveri gerektirmektedir. Toplumun, içinde bulunduğumuz sosyal çevrenin, ailenin değer yargıları bireylerin seçeceği meslekte çok önemli rol oynamaktadır. Değer yargılarının zaman içinde yozlaştırılması neticesinde günümüzde istek parçası çalmadığı için bile müzisyen cinayetleri işlenebilmektedir. Akademisyenliğe geçiş doktoram bitince İTÜ’den Yüksek Lisans ve Doktora tez danışman hocam Prof. Dr. Nesrin Tarkan hocamın ısrarıyla olmuştur. Eşim ve ailem de bunu destekledikleri için ve daha düzenli bir hayatımın olmasını istediklerinden akademik hayata geçtim. Yaptığım tercihin de zaman geçtikçe çok doğru olduğunu gördüm.
Her ne kadar müziği aktif olarak bıraksanız da hep müziğin içinde olduğunuzu konuyla ilgili çeşitli açıklamalarınızdan biliyoruz. Yani aslında akademisyenliğinizi de müzikle iç içe olarak sürdürmüşsünüz. Müzik sizin için neyi ifade ediyor?
🎼 Öncelikle müziği aktif olarak bırakmadığımı özellikle belirtmek istiyorum. Albüm çalışmalarım ve içine müziği dâhil ettiğim sosyal sorumluluk projelerimiz ve bu projeler içindeki konserlerimizi devam ettiriyorum.. Ancak bulunduğum çalışma koşullarının ve bulunduğum konumun getirdiği dinamikler sürekli müzik içinde görünür olmama bazı sınırlar getiriyor. Değer yargılarına bağlı olarak bunu takdir eden olduğu kadar eleştiren de olabiliyor. Bunu çok iyi dengelemek gerekiyor. Müzik benim için duygularımı ifade edebilmenin en iyi yolu olduğu kadar, yürüttüğümüz sosyal sorumluluk projelerinde toplumsal farkındalığı arttırmak ve kitleleri aynı ortak paydada toplayabilmek konusunda çok önemli bir rol oynuyor. Kısacası müzik benim için asla vazgeçemeyeceğim duygularımı en iyi şekilde ifade edebildiğim bir yaşam biçimidir.
Müzik yaşantınızın akademik kariyerinize ne gibi etkileri oldu?
🎼 Akademik alanım elektrik elektronik mühendisliği olup, akademisyenlikle müzik arasında çok yakın bir ilişki vardır. Müzik matematiğin üzerine kurulmuştur. Akademik çalışmalarda istenen özgünlükle müzikte yapılan bestelerin özgünlüğü birbirine çok benzer. İkisinde de yaratıcılık çok önemli rol oynar. Akademik kariyerimde müzik her zaman bana bir ayrıcalık kazandırmıştır. Çalıştığım her kurumda ve yurt dışında gittiğim üniversitelerde bilimi sanatla yoğurarak müziğin yer aldığı etkinliklere yer vermeye çalıştım. Katıldığım bilimsel toplantılarda piyano ile mini dinletiler yapmak, enstrüman çalabilen meslektaşlarımla ve öğrencilerimle orkestralar kurup, konserler vermek, sosyal sorumluluk projeleri yaparak başkalarının hayatlarına dokunabilmek, farkındalık oluşturmak tarif edilemeyecek bir duygudur, yaşanması gerekir. Birkaç hafta önce onair music. co etiketiyle Kıra Döke isimli yeni bir bestem yayımlandı. Mensubu olmaktan gurur duyduğum ve kuruluşundan beri çalışmakta olduğum Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültemiz Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Filiz Onat hocamızın yürütücülüğünü yaptığı Ufuk Avrupa WIDERA Twinning tarafından desteklenen GEMSTONE ( Genetically Engineering Experimental Models ) projesinde bu bestem sinyal müziği oldu. Yani bilimsel bir projenin içine bile müziği katabildik.
Bu soruya bağlantılı olarak sorayım müzisyen kimliğinize öğrencilerinizin bakışı nasıl? Müzikle ilgilenecek öğrencilerine hangi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
🎼 Çalıştığım kurumlarda hep müzik ve drama kulüplerinin danışman öğretim üyesi oldum. Böylece farklı fakültelerin öğrencilerini de yakından tanıma fırsatım oldu. Öğrencilerim bu konuda beni takdir ederek örnek almışlardır. Bir enstrüman çalmaları için onları hep teşvik ettim. Gruplar halinde ve bireysel olarak ders almalarına olanak tanıdım. Müzikaller sahneledik. Müzik sevgidir, sevgi ise insanları bir araya getirerek birleştirir. Müzik bireylerin hayata bakış açılarına, insanlarla olan ilişkilerine, kendi kişisel gelişimlerine çok olumlu katkılar yapar, üretkenliklerini arttırır. Sevgi dolu insanlar özgür düşüncelidir, hoş görülüdür. Başkalarının haklarına saygılı olurlar, çevreyi, doğayı korurlar, evcil dostları olur ve onların haklarını savunurlar. Hangi meslek grubunda olurlarsa olsunlar bu farkı mesleklerine yansıtırlar. Alan dışı seçimlik dersim olan ve öğrencilerim tarafından çok sevilen Yaşama Sanatı dersimde öğrencilerime geçici mevki ve makamların kişilere saygınlık kazandırmadığını aksine bu mevki ve makamlara kişilerin saygınlık kazandırabileceklerini anlattım. İnsanların dünyaya gelirken seçme şansı olmayan değerler üzerinde yaratılmaya çalışılan kin ve nefretin çok anlamsız olduğunu, insan olabilmenin evrensel değerlerine sahip olabilmenin önemini, ahlaki ve vicdani değerleri koruyarak, inandığı değerlerden asla vazgeçmeden, eğilmeden, bükülmeden kendisiyle ve çevresiyle barışık bir şekilde tevazu içinde yaşamanın önemini anlattım. Öğrencilerimin beni çok iyi anladıklarını ve ancak bu değerlere sahip bireylerin artmasıyla özlem duyduğumuz toplumsal birlikteliğe kavuşacağımıza inanıyorum.
Müziğiniz dışında da toplumsal ve sanat içerikli çokça projeniz olduğunu biliyoruz. Bazılarından bahsedebilir misiniz?
🎼 Sosyal sorumluluk projeleri başkalarının hayatlarına yapabileceğiniz küçük dokunuşlarla onlara büyük ivmeler kazandırabileceğimiz projelerdir. Marmara Üniversitesinde yönetici olarak Rektör Yardımcısı olduğum 2002 yılında randevu alma sistemini kaldırarak kapımın benimle görüşmek isteyen herkese öğrencilere, akademik ve idari çalışanlara açık olduğunu duyurmuştum. İhtiyaç sahibi çok öğrencimiz vardı. Öncelikle temiz kullanılmış ikinci el giysilerin öğrencilere sembolik ücretlerle satıldığı bir butik açtık. Çalışanlarımızın getirdiği ve dışardan topladığımız giysileri temizleterek öğrencilerin işlettiği yerde sergiledik. Çok rağbet oldu. Bahar şenliklerinin formatını değiştirdim. Kampüs içine lunapark kurduk. Çok değerli, sanatçıların konserlerini düzenledik. Tüm bunlar o dönemde basında yer aldı. Tüm bunları sponsorlarla yaptık. Konser gelirlerinden ihtiyaç sahibi öğrencilere 9 ay süreyle burs verdik. 2008 senesinde başladığım Acıbadem Üniversitesinde sırasıyla Bir Işık’ta Acıbadem’den, Kitaplar Müziğe Müzik Geleceğe Dönüşüyor projeleriyle benim bestelerimden oluşan konserler düzenledik. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki 30 un üzerinde okulun kütüphane, derslik yazı tahtası, eğitim materyalleri ve bilgisayar gibi ihtiyaçlarını karşıladık. İMDAT derneği ve ASUMA merkezimizle şiddet ve taciz mağduru kadın ve çocuklar için Çocuk Gelinlere Sıfır Tolerans Projesini yürüttük. Sessizlerin Çığlığı mottosuyla konserler organize ettik. Üniversitemizde öğrenci kulüpleri kurulundayım ve kulüplerimiz çok aktif çalışıyor. Birçok projeyi çok iyi bir şekilde yürütüyor. Son olarak yaşanan ve hepimizi yasa boğan deprem nedeniyle de yürütülen çok güzel projelerimiz oldu.
Teknolojinin getirdiği faydalardan üst düzeyde yararlanan sektörlerden biri de müzik sektörü. Geçmişten günümüze doğru geldiğimizde teknolojinin müziğe katkısını nasıl değerlendirirsiniz?
🎼 Gelişen teknolojinin her alanda kullanılması çok güzel bir şey. Müzik sektöründe benim tercihim akustik müzikten yana olmuştur. Parmaklarınızın gitarın üzerinde çıkardığı sesi kayıtlarda duymak, bazen hata olsa da çok güzel. Teknoloji ile hatalar minimize edilebiliyor. Detone sesler düzeltilebiliyor. Konser performansıyla, stüdyo kayıt performansları arasındaki fark sanatçıların konserine gittiğinizde çok net bir şekilde belli oluyor. Bunun yanı sıra müzik yapmanızı sağlayan birçok yazılım var. Enstrüman çalmasını bilmeyen birisi bile bu yazılımları kullanarak hatta bu yazılımlar içindeki loop ları değiştirerek özgün eser diye adlandırdığı müzikler üretebiliyor. Bu yazılımların yaratıcılık üzerine olumsuz etkileri olduğu düşüncesindeyim. Kopyala yapıştır tarzı, üretilen müzikler sezonluk oluyor kalıcı olamıyor. Ben 1970 li yılların soundunu hep önde tuttum. O dönemin Türk Hafif Müziği bana göre çok farklıydı. Hala o dönemin coverları yapılmaktadır. Bunun yanı sıra teknolojiye bağlı olarak gelişen ses ve ışık sistemlerinin çok olumlu katkıları olduğunu da özellikle belirtmek gerekiyor. Geçmişte lambalı, devasa amplifikatörler kullanıyorduk. Günümüzde ise teknolojik bakımdan çok donanımlı ses düzenleri var.
Akademisyen kimliğinizin yanı sıra müzisyen, bestekar ve reklamcı kimliklerinizde var. Ve tabii şair kimliğiniz… Gerçekleştirmeyi düşündüğünüz başka bir alan var mı?
🎼 2008 yılında kuruluş çalışmalarına başladığımız Acıbadem Üniversitesinde 16. çalışma yılıma girdim. Bu süre içeresindeki tüm yaşanmış gerçek olayları Bir Sevda Masalı Acıbadem Üniversitesi isimli bir günlükte topladım. Şimdilik 982. sayfadayım. Kampüs isimli bir müzikal yapmayı çok arzu ediyorum. İzleyenlerin bazen güleceği, bazen duygulanacağı ve hatta kendilerini görebileceği bir müzikal olacak. Profesyonel sanatçılar yer alacağı için çok ciddi bir bütçe gerektiriyor. Daha önceden müzik ve drama öğrenci kulüplerimizle ortak olarak Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını ve Acil Servis isimli müzikalleri yapmıştık. Bir de torunumum doğduğu günden beri tuttuğum bir günlük var. Bu günlüğü Lina’nın Günlüğü isimli bir kitap olarak basıp ilerde kendisine yaş gününde armağan edeceğim.
Yeni projeleriniz nelerdir?
🎼 Bir süre önce kurduğumuz ve ilk konserini veren Filarmoni Orkestrasının kurumsal ismiyle devam etmesi ve 2016 yılında kuruluş çalışmalarını tamamladığımız Güzel Sanatlar Fakültesinin aktif hale gelmesini çok isterim. Marka değeri çok yüksek olan Üniversitemizin bünyesinde farklılık yaratacak ve çok olumlu katkıları olacaktır. Buna bağlı olarak kurulabilecek Acıbadem Sanat ve Kültür biriminin sadece üniversitemize değil uluslararası marka değeri olan Acıbadem Sağlık Grubuna çok şey katacağına inanıyorum. Fikirlerin olgunlaşması için zamana ihtiyaç vardır ve bir gün bunların gerçekleşeceğine inanıyorum. 18 Mayıs 2023 de Üniversitemizin 16. Kuruluş yıldönümünü kutladık. O güne özel Bir Tenor Bir Soprano Konseri verildi. Konser Marmara Üniversitesinde 20 seneyi aşan bir süredir öğrencilik yıllarından beri tanıdığım İstanbul Devlet Opera ve Balesi tenorlarından Berk Özbek ve İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı öğretim üyesi Doç. Dr. Tuğçem Aslan Kar tarafından icra edildi. Orkestra üyelerinin de Marmara Üniversitesinden öğrencilerim olduğunu söylersem sanırım müziğin insanları sevgi ortak paydasında birleştirdiğini en iyi şekilde özetlemiş olurum.
Röportajlarımdaki klasik sorumdur. Size de sormalıyım elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?
🎼 Ülkemizde eğitim kalitesinin ve eğitilmiş bireylerin sayısının arttırılmasını çok isterdim. Eğitim ve öğretim birbirine karıştırılan iki kavramdır. Öğretim derecelerini gösteren diplomalar bireylerin eğitimli olduğunun da göstergesi değildir. Eğitim düzeyi yükseldikçe saygı, sevgi, hoşgörü, milli, vicdani ve ahlaki değerlere sahip bireylerin sayısı artacaktır. Gelişmiş bir toplum olabilmek eğitim düzeyi yüksek bireylerin sayısının artmasıyla olabilir. Öğretim müfredatı içinde ilkokuldan itibaren mutlaka sanat dersleri olmalı ve bu dersler layıkıyla verilmelidir. Darwin’e atfedilen bir sözle bitireceğim. Bir kanadı bilim, bir kanadı sanat olan toplumlar kuş toplum olur uçarlar. Bu kanatlardan birisi eksik kalırsa tavuk toplum olur ve önlerine atılan bir avuç yemi gagalarken arkalarından yumurtalarının alındığının farkına varmazlar. Tavuk toplum olmak istemiyorsak kanatlarımızdan birisinin sanat olması gerekmektedir. Bunun için de sanata ve sanatçıya gereken önem ve özen gösterilmelidir.