ACININ ANONİMLEŞ(TİRİL)MESİ ÜZERİNE  

0

ACININ ANONİMLEŞ(TİRİL)MESİ ÜZERİNE  

Hepimiz 6 Şubat’tan bu yana ne olup-bittiğini medya aracılığıyla özellikle televizyon  kanalları ve sosyal medya üzerinden öğrenmeye çalışıyoruz. Kimimizin bildiği kimimizin bilmediği mekanlar. Aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak bu yaşadığımız süreci anlamaya adlandırmaya çalışıyoruz. Konunun uzmanlık alanı gerektiren çok boyutlu olması bizim kavrayışımızı zorlayabiliyor. Ama gördüğümüz görüntülerden büyük bir yıkım yaşandığı, derin keder ve acılar olduğunu anlıyoruz.

Televizyon kanallarının aktardığı ve aktarmadıkları üzerinden hakikati kavramaya çalışıyoruz. Çünkü böyle ortamlar (felaket, savaş, vb.) dezenformasyon için uygun zemin yaratmaktadır. Bir tür enformasyon savaşları da böyle ortamlarda hızlanabilmektedir. Ancak görüntüler olayın gerçekliğin kavranmasında önemli bir işlev görmektedir. Sınırlı görüntülerle gerçeklik dönüştürülmeye çalışılsa da acının boyutları gizlenemez bir durumdadır.

Medya acıları, kederi aktarırken ölenlerin sayısını da vermektedir. Her can ayrı bir kişiliktir. Yaşanmışlıkları vardır. Sayı olarak vermek bu yaşanmışlıkların üstünü örtebilmektedir. Birey olarak hayatımızda kaç kişinin ölümünü görebiliriz ki? Kaç ölüme tanıklık edebiliriz ki? Sınırlı bir yaşamda aile ve yakın çevre ölümleri olabilir. Ya da yaşanılan sınırlı tanıklıklar yani gözümüzün önünde birinin ölmesi, öldürülmesi gibi olabilir. Sıradan insanların ömründe görebileceği, tanık olabileceği ölüm sayısı yirmili sayılara bile ulaşmaz. Bu satırın yazarı çevresinden yaşamı boyunca 20 insan kaybetti. Yaşlandıkça bu sayı belki biraz artar ama iki basamaklı sayıların ortasında durur. Bunun şunun için yazıyorum: İnsan beyni bu kadar ölümü birden anlayabilecek yapıda olamaz. Deneyimlenmeyen şey soyut olarak kalır. Depremde ölen ve yaralananların sayısını vermek medya açısından olgunun anlaşılması için zorunluluktur. Ama bu ister istemez gerçekliğin anonim(leştiril)meşine yol açmaktadır. Yani her birey zihninde bunu soyut olarak -sayılar somutlaştırma olsa da- kavrayabilmektedir.

Anonim(leştir)me birlik duygusunun dayanışmanın ve biz bilincinin yaratılması açısından işlev taşımaktadır. Anonim(leştir)me yaşanılan acının, kederin ne olduğunu ortaya koyar. Ama duygu yoğunluğunun yaygınlaşmasına yol açar. Anonimleş(tir)me bir süre sonra da hissizleş(tir)meyi getirir.

Oysa orada ölenler tek tek insanlardı. Aileleri, komşuları, sevdikleri, sevmedikleri vardı. Bir sokak ya da mahallede bulunuyorlardı. O ortamdaki insanlarla sıcak, samimi ya da soğuk ilişkileri vardı. Hepimiz gibi… Birilerini sevdiler, aşık oldular, evlendiler, ayrıldılar, birlikte güldüler, ağladılar, küstüler, seviştiler, öpüştüler, yarım kaldı belki ilişkileri… Belki de evleneceklerdi o gün. Ya da duygularını itiraf edeceklerdi… Şarkı söylediler birlikte, ağıt yaktılar… Sokaklarında oturdular… Gün batımını ya da gün doğumunu seyrettiler… Yaşadıkları mekan onlar için özeldi. Anıları vardı. O sokakların yıkılan yerlerin adları vardı. Tekil bireylerdi… Anonimleştirme bu tekil bireyleri yok saymaktadır. Onların canlı birer insan olduklarını, hayata dair söyledikleri ya da söylemedikleri olduğunu unutturmaktadır. O nedenle depremde ölenlerin hepsi değilse de zaman ölçüsünde hayatları kısa da olsa tekil birey olarak yer verilmelidir.

Anonimleştirme hayatın mekanik algılanmasına yol açar. Oysa insanlar tekil birey olarak kendi hayatlarının hikayesini yazıyor. Bu hikaye ölen canlar için yarım kalsa da anlatılmalı. Belki de sosyal medyanın bu kadar güçlü olduğu ortamda tanıyanlar yazmalı Melike ablayı, Aziz’i, komşusu Hafize teyzeyi, Recep amcayı, üniversitede okuyan Sude, Hülya, Feyzanur, Nil, Kübra’yı…  İnsan öyküleri olmadan acı somutlaşmaz, keder derinleşmez. Benim gibi bazılarınız da yakınlarını kaybetti. Onlarla değişik düzeyde ilişkilimiz vardı. Arada bir görüşsek de şimdi anı dediğimiz şeyler yaşandı. Paylaşımlarımız oldu. Açının, kederin ilk yüzü onlar … Egosantrik bakmıyorum ama acı, keder somutlaştırılmalı. Ötekinin acısını anlamaya çalışıyorum, empati kurmaya çalışıyorum ama anonimleştirme bunu soyut düzeyde kavramamıza yol açıyor. Yakın ilişkide bulunanların kaybı bu nedenle daha derin bir boşluk bırakıyor.

Anonim(leştir)me reel acıları ve kederi unutturabilir. Türkiye’nin deprem bölgesi olması yaşadığımız yerlerde böyle bir felaketin nelere yol açabileceği sorusunu sürekli hatırlattığından yaşamak için anonim(leştir)me kitlesel düzeyde adım attırabilir. Ama tekil bireyde bu kadar büyük bir felaket edilginleşmeye de yol açabilir.

Oysa enformasyon aktarımında bireyin tekilliğinin ortaya konulması bireyi yapabilecekleri konusunda aktive edebilir. Anonim(leştir)me acıyı, kederi bedensizleştirir. Enformasyonda bireyin tekilliğinin ortaya konulmasıyla acı ve keder kendine bir beden ve yüz edinir!.

Kemal ASLAN/Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi

 

Kemal ASLAN/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 20 Şubat 2023