Stratejik Ortak : Sosyalizm ve Turancılık Arasında Kalmış Bir İdeoloji: Galiyevizm

0

Stratejik Ortak : Sosyalizm ve Turancılık Arasında Kalmış Bir İdeoloji: Galiyevizm

Sultan Galiyev’in Hayatı

Sultan Galiyev, 1892 yılında Rus Çarlığı içerisinde bir Tatar Türkü olarak dünyaya gelmiştir. Çocukluk döneminde köy okullarında dini eğitimin yanında Arapça ve Farsça öğrenimi almıştır (Galiyev, 1998). Gençlik yıllarında ceditçi eğitim modelini benimseyen Tatar Öğretmen Okuluna kabul edilmiş ve bu okulu birincilik ile bitirmiştir Öğretmen Okulundaki öğrencilik yıllarında bilimsel sosyalizm ve milliyetçi hareketler ile karşılaşmıştır.

Mezuniyeti sonrasında öğretmenlik ve gazetecilik gibi farklı meslekleri yaparken aynı anda küçük devrimci grupları örgütleyip Çarlığa karşı mücadele vermeye başlamıştır. Bu dönemde Bolşeviklerin faaliyetlerini gizli yürütmeleri sebebiyle kendilerine ulaşamadığını, Menşeviklere ise katılmak istemediği için uzak durduğunu söylemiştir.

Şubat devrimi esnasında Bakü’de gazetecilik faaliyetleri yürüten Galiyev, geçiş hükümeti sürecinde Rusya Müslümanları Kongresi’nde dinleyici olmak için Moskova’ya gitmiş ve sonrasında Kazan’a geçerek Bolşevik Partisi’ne üye olmuştur. Burada Beyaz Orduya karşı Kazan şehrinin savunulmasında önemli görevler almış olmasının yanı sıra Müslüman Sosyalistler Komitesi başkanı Vahidov’un öldürülmesi sonucu üzerine daha fazla sorumluluk yüklenmiştir.

1918’de “I. Müslüman Komünistler Kongresine” başkanlık etmiştir. Aynı zamanda burada özerk olarak Rus Komünist Partisi’ne katılma fikrini açıklamıştır. Fakat 1919’da Rus Komünist Partisi milli komünist oluşumları lağvetmesi ve tek parti yönetimine geçmesi sonucu çalışmalarını burada yürütmüştür.

Galiyev, Batı emperyalizmine karşı olmasına karşın Bolşeviklerin uygulamalarının faydalı olmayacağı düşüncesindeydi. Bu düşünceleri sonucunda komünist elitlerce “burjuva milliyetçisi” olarak değerlendirilmiş ve Basmacı hareket kurmayları ile beraber karşı devrim hedeflediği kanaati ile 1923 yılında kendisine dava açılmıştır. Dava esnasında kendisine paralel devlet örgütleme ve Turan birliğini kurmaya yönelik faaliyetlerde bulunduğu suçlamaları yöneltilmiştir. Dava sonucunda serbest bırakılmasına karşın 1929 yılında ikinci kez tutuklanmıştır. Bu dönemden sonra kendisinin akıbeti ile ilgili kesin bilgiye ulaşılamamıştır. Bazı kaynaklara göre kürek cezasına gönderilip sonrasında kurşuna dizildiği söylense de bazı kaynaklara göre ise Stalin’in gözetiminde Moskova’da tutulduğu ve eceli ile öldüğü söylenmektedir

Tatarlar ve Ruslar Arası İlişkiler

Sultan Galiyev’in fikir yapısını anlamak için hayatını anlamanın yanında içerisinde yetiştiği toplumu ve tarihini de tanımak gerekir. Bunun için Tatar-Rus ilişkilerini incelemek elzemdir.

Rus Çarlığı’nın XVI. yüzyılda (yy.) Kazan’ı topraklarına katması sonucu Tatar Hanlığı dönemi sona ermiş, bölgede yaşayan halk göçe zorlanmıştır. Boşalan yerlere Ruslar yerleştirilerek Tatarlar kendi bölgelerinde azınlık durumuna getirilmiştir. Fakat tüm bunlara karşın bu zorunlu göç uygulamaları sonucu Tatar nüfusu farklı bölgelere yayılmıştır. Bu durum Tatarları öz vatanlarından mahrum etmesine rağmen, faaliyetlerinin daha büyük coğrafyalarda hakimiyet kurması ile sonuçlanmıştır

Ruslar ele geçirdikleri topraklara Rus yerleşimciler göndermekle kalmamış aynı zamanda misyonerlik faaliyetleriyle din yordamıyla Ruslaştırma politikaları uygulamışlardır.
Zamanla ticari olarak da Tatarlar üzerinde etki kurmak isteyen Ruslar, bunun için ticaret yollarına çeşitli yapılar kurarak etki alanlarını artırmayı hedefledilerse de Türkistan coğrafyasında “kafir” olarak görülen Rus tüccarlar başarılı olamamış, Tatar tüccarlardan yardım almak zorunda kalmışlardır. Bu durum Türkistan bölgesinde Tatar tüccarlar vasıtasıyla Türk kültürünün muhafaza edilmesine ve sonrasına milliyetçiliğin ortaya çıkmasına sebep olmuştur

XIX. yy.’da Çarlık ordusu Doğu fetihlerini tamamlamış ve mutlak hakimiyeti eline geçirmiştir. Bu dönemden sonra ticaret için farklı milletlere ihtiyacı kalmadığını düşünen İmparatorluk, Tatarların işletme oluşturmalarına ve arazi satın almalarına engel olmuştur. Lojistik yöntemler ve mali yardımlar sonucu bölgeyi Moskova’ya bağlayarak Kazan bölgesinin ekonomik gücünü kırmayı başarmışlardır. 1906 yılında yayınlanan eğitim genelgesi sayesinde imparatorluk içerisindeki Türk ve Müslüman toplumların Kiril alfabesiyle eğitim alması zorunlu tutulmuş ve böylece kendi içlerindeki iletişim engellenmeye çalışılmıştır.  Tüm bu baskılar sonucunda Türk aydınlar Çarlığa karşı reformcu kalkışmalar örgütlemeye başlamışlardır. Günümüzde Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine uyguladığı uygulamalar bu uygulamalara yakınlık göstermektedir.

Batı Trakya Türkleri

Ceditçilik

Ceditçilik hareketi Orta Asya Türk halkı tarafından en çok benimsenen hareket olmuştur. Sultan Galiyev de bu hareketten etkilenen aydınlardan birisidir. Bu hareketin amacı:

Din

Kültür

Teknoloji

Alanlarında yenilik yapmaktır. Rusya Müslümanları arasında cedit kavramı değişim ve toplumsal taleplerin yansıtılmasıyla özdeşleşmiştir. Bu hareket farklı fikirlerdeki Rusya Türklerinin birleştiği ortak nokta olmuştur.
Modernist faaliyetler ilk olarak Şehabettin Mercani (1818-1889) sayesinde din alanında ortaya çıkmıştır. Mercani, Türkistan’daki tutucu din bilimciliğine karşı çıkmıştır

Bu hareketin kültür ve teknoloji ayağındaki en önemli etkiye sahip ismi İsmail Gaspıralı’dır. Kırım Tatarlarından olan İsmail Gaspıralı, “dilde, fikirde, işte birlik” mottosuyla Türkçü düşüncelerini anlattığı “Tercüman” adlı bir gazete çıkartmış, Çarlık yönetimi altındaki Türklerin ortak bir dil ile birleşerek hareket etmeleri gerektiğini savunmuştur. Bunun için eğitim reformu üzerinde çalışmalar yapmış ve bu çalışmalarını açtığı “Cedit Okulları” ile uygulamıştır.
Cedit okulları:

Fonetik okuma sistemi

Seküler eğitim anlayışı

Pantürkist anlatı

Anlayışlarında eğitim vermiştir.

Cedit okulları, Tatar halkının eğitim oranını ciddi düzeyde artırmış; din, kadın hakları, edebiyat gibi alanlarda etkili Tatar aydınların çıkmasına ön ayak olmuştur. Bu aydınlardan birisi de Mir Sultan Galiyev’dir.

Galiyevizm Nedir?

Galiyevizm, Mir Sultan Galiyev’in Karl Marx’ın görüşlerini kendi bakış açısı ile yorumlaması sonucu ortaya çıkmıştır ve komünizmin milliyetçi yorumu olarak değerlendirilmiştir. Lenin’in sömürenler ve sömürülenler tanımlamasına benzer olarak kendisi de dünyayı ezenler ve ezilenler dünyası olarak tanımlamıştır. Ancak proleterya kavramını tüm Doğu toplumlarını kapsayacak şekilde tanımlamıştır. Doğu toplumlarından kastı ise Asya, Afrika, Avustralya ve Amerikan yerlileri olarak değerlendirmiştir.

Ona göre toplumlar istismar edilen ve istismar eden olmak üzere ikiye ayrılır.
Sömüren toplumlar içerisindeki proleter sınıf da en az burjuva kadar suçludur çünkü bu ülkelerdeki işçiler, sömürgeler sayesinde zenginleşen sermaye sahipleri tarafından kendilerine verilen rüşvetler sonucunda devrim fikrinden caymaya meyillidir. Aynı zamanda Galiyev, Batı’da bir proleter devrim gerçekleşse bile bunun şeklen bir sosyalizm olacağını, iktidara gelen proleter sınıfın Doğu sömürülerine devam edeceğini öne sürmüştür. Ona göre Batı’daki devrimcilik Fransız İhtilali ile sona ermiştir. Bu sebeple sosyalizm fikrini Batıya değil Doğuya doğru yaymaya çalışmak daha mantıklıdır. Çünkü Doğu toplumları henüz Batı’daki gibi bir sınıf ayrımına tabii olmamıştır

Onun sosyalizmin gelişimi ile ilgili fikirlerine göre emperyal kuvvetler sahip oldukları gücü Doğu’daki sömürgelerinden almaktadır. Bu nedenle eğer ki sömürülen “proleter halklar” özgürleştirilirse;
Batı’daki sermaye sahipleri zayıflayacak,
Batı ülkelerindeki yoksulluk artacak ve burjuva gücünü korumak için işçilere daha fazla imtiyaz sağlayacak,
Sağlanan imtiyazlar sonucu işçi hareketleri ve sendika örgütlenmeleri güçlenecek,
Emperyalizm yıkılacak ve Batı’da sosyalist devrim gerçekleşmiş olacak.

Galiyev Doğu’nun özgürleştirilmesi sonucu Batı’nın dolaylı olarak sosyalist devrime yol alacağını düşünmektedir. Doğu fethini gerçekleştirmek için Kazan’da kurulacak bağımsız bir komünist parti ve ordu olması gerektiğini savunmuştur.
Galiyev, Müslümanlığın köleliğe karşı çıkması ve sömürülen halkların pek çoğunun Müslüman olması sebebiyle sosyalizmin öncelikle Müslüman halklara tanıtılması gerektiğini; bunun için de “Müslüman Komünist” bir oluşumun elzem olduğunu belirtmiştir. Rusya coğrafyasındaki Müslüman din alimleri yoluyla devrim fikrini Müslüman toplumlara benimsetmeyi planlamıştır. Ona göre Marxsizm ve İslam’ın birbirini besleyen pek çok unsuru vardır ve bütünleştirilmelidirler

Turan Sosyalist Cumhuriyeti Fikri

Sultan Galiyev düşüncelerini gerçekleştirmek için 1923 yılında “Sömürge Enternasyonali”ni tanıtmıştır. Bu fikrinde Kafkaslar ve Uralların Doğusunu SSCB’den bağımsız bir oluşum olarak tanımlamıştır. Daha sonraları “Sömürge Enternasyonali” olarak belirttiği bölgeyi “Turan Sosyalist Cumhuriyeti” olarak revize etmiştir. Ülkenin yönetim biçimini tek parti altında cumhuriyet rejimi olarak tasarlamıştır. Partinin yerel birimleri halkın seçtiği temsilciler meclisi tarafından yönetilecek, bu temsilciler arasından seçilen üyeler ise partinin ve devletin yönetimini üstlenecektir

Bu fikir Sovyet yöneticilerin Turan coğrafyasında yeni etnik kimlikler yaratması fikrine ters olacağı için reddedilmiştir. Nitekim 1924 yılında Sovyet toprakları içerisindeki Türkler; Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan olarak farklı kantonlara bölünmüştür

Sonuç

Sultan Galiyev, baskıcı Çarlık Rusyası döneminde doğmuş ve tüm asimilasyon çalışmalarına karşı ceditçi eğitimin kendisine verdiği bilinç ile mücadele etmiştir. İlerleyen yıllarında mücadelesini sadece baskı altında kalan Türk uluslarından çıkartıp tüm dünyaya yayabilmek için sosyalizme yönelmiştir. Ezilen halkların çoğunun Türkler ve Müslümanlardan oluştuğunu ve bu halkların kurtuluşu için Türk ve Müslüman bir sosyalist oluşuma ihtiyaç duyulduğu fikrini ortaya atmıştır. Bunun için ortaya attığı “Turan Sosyalist Cumhuriyeti” fikri onun sonunu getirmiştir.

Ceditçi hareketin sosyalist kanadı olarak tanımlayabileceğimiz Galiyev, tüm Türkleri bir ülküde birleştirmek yönüyle Turancı olarak tanımlanabilecek olsa da bahsettiği ülkü bugünkü Turancılar ile aynı olmadığından farklılık gösterir.

Kendisi Batı toplumlarının emperyal hayallerinden vazgeçmelerinin oralarda sosyalizmi getirmek ile değil ellerinden sömürü güçlerini almakla olacağını söylemiştir. Nitekim İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da “demir perde” altında pek çok sosyalist devlet kurulmuş olmasına rağmen SSCB’nin etkisinin azalması ile her biri sosyalizmden ayrılmış, onun azılı rakipleri ile ittifak olmuşlardır. Bu durum Galiyev’ in ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuştur.

https://tinyurl.com/2rym85da

Uğur Bozdoğan

Stratejik Ortak Misafir Yazarı