KÖPRÜ/BAKMAK VE GÖRMEK ÜZERİNE 

0

KÖPRÜ

BAKMAK VE GÖRMEK ÜZERİNE 

“Bakmak” ve “görmek” günlük hayatta sıkça kullandığımız ancak birbiri ile çokça karıştırılan kavramlardır. Fiziksel bir sıkıntımız yoksa hepimiz görürüz çevremizde yaşananları. Ancak gördüklerimizi anlamlandırmak ve çıkarımlarda bulunabilmek farklı bir yetenektir ki buna “görmek” deriz.

Olayları ve gelişmeleri iyi gözlemlemek, yaşananları iyi değerlendirebilmek farklı bir yetenek gerektirir. Sadece gözlerin bakması yeterli değildir. Gözlerin gördüklerini yorumlayabilmesi de beklenir. Yani görmek dediğimiz şey zihinsel bir faaliyeti zorunlu kılar. Örneğin, birçok insan televizyonun karşısına geçer ve bir maçı sonuna kadar izler. Ancak çok az kişi bir teknik direktör gibi takımın hatalarını fark ederek nasıl müdahalelerde bulunması gerektiğini anlayabilir. İşte bu yalnızca izlemekten öte izlenen olaylardaki değişik anlamları fark edebilmek demektir.

Yalnızca bakan insan olayların derinliklerini, arka planını görmez. Ancak gören insan yaşanan gelişmelerin ardından neler olacağını tahmin ederek gerekli önlemleri alır. Bakan insan yüzeysel bir değerlendirme yaparken, gören insan yaşadıklarından ders çıkarır. Bakan insan benzer bir olay karşısında geçmiş hatalarını tekrar edebilirken gören insan aynı hatayı kolay kolay bir daha yapmaz…


“Bakmak ve görmek” arasında büyük bir fark vardır. Gören insan düşünen, yorumlayan, değerlendiren insandır. Gören insan empati kuran, başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamak isteyen insandır. Gören insan, kısacası, hayatını dolu dolu yaşamaya çalışan insandır…

Bakmak ve görmekle geçen değerli, paha biçilmez ömrü; öküzün trene baktığı gibi yalnız bakmakla geçiren ve tüketen, bakan körlerin köşe kapmaca oynadığı bu hayatta, gözlerin gördüklerini zihinsel görmek için öncelikle bedensel bakmayı bilmek gerekiyor…

“Bakmak” ile ”görmek” aynı aileden olsalar da bunların arasında çok önemli farklar vardır. Bu iki kavram bir o kadar da şiddetli geçimsizlik içindedirler…

Bu iki nokta arasında gidip gelmek anlık olarak gerçekleşir. Bakmak üstün körü anlık bir eylemken, görmek daha derinlemesine, daha kapsamlı bir genel bakış açısı gerektirir.

“Her baktığımda göremediğim ama her gördüğümde baktığım kalabalıklara bakıyordum ki, birden onu gördüm” dediğimiz fark etmeyi yaşatacak bir uyanıklık ve bilinç olayıdır görmek.

-Bakmak; bir göz hareketiyle geçici bir olaya şahit olmak, seyretmek, en fazla tanımakla, sevmekle sınırlı iken, görmek; bir bilinç içerisinde akıl, kalp ve gözün devreye girmesi ile olayı hayranlıkla ve derinlemesine anlayıp yorumlamak, kavramak, yaşamak ve hükme bağlamaktır…

Olaylara bakış şeklimiz aslında bizim aynadaki suretimizin ta kendisidir. Ne kadar ufkumuzu aydınlatabilirsek kendimizi o kadar iyi tanıyabiliriz. Bunu başarabildiğimiz takdirde baktıklarımızın çok ötesinde anlamlara ulaşır, ondan sonra da çevremizdeki sırları keşfetmeye başlarız…

Bakmakla sonucu görmek veya gör(e)memek biraz da o nesne veya olayı beynimize, kafamıza koyduğumuz önceliğine göre değer kazanır.

Konunun açıklaması bakımından aşağıdaki öykü çok çarpıcıdır:

Karı-koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri kırsal alanda kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir,  güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır.

“Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar karısına.

“Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle. ”

Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir:

“Bunun için mi uyandırdın beni? Bakıyorum işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız…”

Karısı telaşla tekrar sorar: “Peki, bu sana neyi gösteriyor?” Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:

“Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum.

Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.

Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum.

Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu, meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum…

Niye sordun bunu peki, sana neyi gösteriyor?”

Karısının cevabı çok kısadır:

“Çadırımızı çalmışlar…”

İşte o nedenle, hayatınızda neyi öncelediğinize aman dikkat edin!..

Andre Gide’nin dediği gibi:

“Önem bakışında olsun, baktığın şeyde değil.”

Baktığınız şey ne kadar değerli olursa olsun, önemli olan sizin bakışınızdır…

Baktığınızda gördüğünüzü sandığınız ama gördüğünüzde anladığınız bir olayı beyninizde ne hale dönüştürdüğünüz ve nasıl gördüğünüzdür önemli olan…

M. Cemal Beşkardeş

Düsseldorf – 21.09.2022

Mehmet Cemal BEŞKARDEŞ /kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 24 Ekim 2022

Diğer Yazılar İçin Tıklayınız