ULUSLARARASI GÜVENLİĞE EN BÜYÜK TEHDİT : İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

0

ULUSLARARASI GÜVENLİĞE EN BÜYÜK TEHDİT : İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Stratejik Ortak

2. Dünya Savaşı sonrası, Soğuk Savaş ortamında uluslararası siyasetin ve devletlerin temel önceliği güvenlikti. Fakat Soğuk Savaş’ın ardından farklı güvenlik tehditlerinin görülmesiyle birlikte, güvenlik kavramı yeni bir boyut kazanmıştır. Yani güvenliğin öznesini sadece devletlerin, güvenlik tehdidini oluşturan etmenlerin ise yalnızca askeri sorunlar olmadığı görülmüştür. 1980 sonrası, özellikle 70’lerdeki yumuşama (detan’t) döneminin başlaması ile birlikte aynı zamanda güvenlik kaygısından farklı kaygıların olduğunun anlaşılmaya başlanmasıyla çevre ile güvenlik arasındaki ilişki önem kazanmaya başlamıştır. Güvenlik olgusunun değişimiyle beraber; ekonomik, toplumsal ve çevresel tehditler güvenliğin gündeminde yer almış ve bu bağlamda tüm güvenlik faktör boyutlarının birlikte incelenmesiyle güvenliğin tam olarak uygulanabileceği fikri benimsenmiştir.

Uluslararası çevre siyaseti çerçevesinde iklim değişikliğine yönelik ilginin artış göstermesi özellikle 2000’li yıllar itibariyle belirginleşmiştir. Bunun en önemli nedeni, iklim değişikliğinin sıradan bir sorun olmaktan ziyade; gerek bireyleri gerekse uluslararası arenada devletleri tehdit eden bir sorun olduğu kanaatinin güç kazanması ve buna ek olarak iklim değişikliğinin diğer çevre sorunlarıyla olan yakın ilişkisidir. İklim değişikliği, çevre sorunları içerisinde en önemli ve yaşam standartlarını olumsuz etkilediği kabul edilen konu olmuştur (Sağsen, 2011). Biraz daha açmamız gerekirse; iklim güvenliği, çevresel güvenliğin bir alt bileşeni olarak ele alınmaya ve tartışılmaya başlamıştır

Aynı zamanda; iklim güvenliği, siyasi istikrarı, insan güvenliğini ve ulusal güvenlik altyapısını önemli ölçüde değiştiren iklim değişikliğiyle ilişkili fiziksel, ekonomik ve toplumsal etkileri ifade etmektedir.

İklim değişikliği sıcaklık artışlarına ek olarak, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, ani hava değişimleri gibi birçok değişimi beraberinde getirmekte ve dünyanın birçok yerinde insanları göçe zorlayarak; ekosistemi, biyolojik çeşitliliği, insanların sağlığını, tarım ve gıda güvenliğini ciddi oranda tehdit etmektedir.

Bahsi geçen bu etkiler hiç şüphesiz ki, uluslararası sistem içerisinde daha büyük hadiselere yol açmaktadır. Örneğin; ticaretin zayıflaması, suya erişimin kısıtlı bir hal alması, ülke içerisinde toplumsal yapının zedelenmesi ve hızlı göç artışları; öte yandan iklim değişikliği krizinin büyüme göstermesi; nüfusun yerinden edilmesi, ekonomik istikrarsızlık, terörizm, altyapı üzerindeki etkiler ve sosyal huzursuzluk gibi jeopolitik ve sosyoekonomik stres faktörlerini de ortaya çıkarmaktadır

Ulusal güvenlik perspektifinde, iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle tehdit altında olan beş kritik alan; tarımsal üretkenlik, su kaynaklarının mevcudiyeti ve kalitesi, stratejik minerallere erişim, yükselen deniz seviyesi ve uluslararası iklim politikası ile ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle ülkelerin birbirleriyle olan siyasi ilişkilerinin bozulmasıdır (Gleick, 2006). Diğer bir yandan; iklim değişikliği, çatışmaların yoğun olduğu bölgelerde ülkelerin kırılganlığını arttırmaktadır. Örneğin; Afganistan, Mali veya Etiyopya’daki Tigray bölgesi gibi çatışma ortamlarında iklim değişikliğinin olumsuz etkileri barış inşasını çıkmaza sokarak potansiyel olarak daha fazla sosyal ve politik gerilime yol açmaktadır (Schröder & Evans, 2021). İklim değişikliğinden kaynaklı çevresel değişikliğin, güvenliği tehdit eden faktörlerin bir çoğunu etkilemesi beklenmektedir.

Örneğin; geçim kaynaklarını baltalamak, çok önemli bir güvenlik tehdidi olan göçü artırmak, siyasi bir istikrarsızlık ortamı yaratmak ve en önemlisi de devletlerin diğer güvenlik tehditleri karşısında yanıt verme esnekliklerini ve yeteneklerini zayıflatmak. Ayrıca iklim değişikliği, insani yardımları arttırma, paylaşılan kaynaklar üzerinde özellikle devletlerarası gerilim yaratma, Kuzey Kutbu’ndaki jeopolitik ilgiyi güçlendirme aynı zamanda Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile ilgili endişeleri derinleştirme potansiyeline sahiptir

Sonuç

Özetle çevre güvenliği içerisinde yer alan iklim değişikliği, günümüzde güvenliği en çok tehdit eden konulardan bir tanesidir. İklim değişikliği, Soğuk Savaş öncesi döneme kadar alçak (low politics) kapsamında incelenmiştir. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte güvenliğin çok boyutlu bir anlam kazanması ve güvenliğin yeniden yorumlanması ile birlikte; çevre, insan, gıda güvenliği gibi güvenliğe yeni kavramlar yüklenmesi sonucu, iklim değişikliği de önem kazanarak yüksek politika (high politics) kapsamı içerisine girmiştir. İklim değişikliğinin bir güvenlik sorunu olmasının temel sebebi, hızla artış gösteren dünya nüfusu ve buna  ek olarak yeryüzündeki kaynakların daha da azalması çerçevesinde, gerek bireysel gerekse devletler bazında olumsuz etkileri daha da tetikleyeceği ve istikrarsızlık ortamı yaratacağı düşünülmektedir. Gerek insani güvenlik açısından, gerekse devletlerin siyasi ve sosyal istikrarının sürdürülebilirliği açısından iklim değişikliği büyük bir risk taşımaktadır.

Stratejik Ortak Misafir Yazarı

Kaan Dükal

Uluslararası Güvenliğe En Büyük Tehdit: İklim Değişikliği