1930-1938 Yılları Arasında Atatürk’ün Hollanda Basınındaki Yeri
STRATEJİK ORTAK
Yazan : Muhammed Emin Ayverdi
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ve Atatürk tarafından kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, 20. yüzyılda Batı medyası için ilgi çekici bir konu olagelmiştir. Dünyanın başka yerlerindeki tarihsel olaylar ve figürler, Batılı izleyiciler ve okurlara özel bir bakış açısıyla lanse edilmiştir. Bu yazıda, Hollanda gazetelerinden yararlanarak, Hollanda basınının Atatürk’ü nasıl yorumladığı ele alınmakla birlikte, Hollanda gazetelerinin bu yorumlarına da bir açıklama getirilmeye çalışılacaktır. Bu çalışma bilhassa Delpher web sitesinde bulunan Hollanda gazetelerinden yararlanmıştır. Hollanda basını Atatürk’ü nasıl yorumladı ve bu yorumu nasıl açıklayabiliriz? Bu araştırmanın odaklandığı araştırma sorusu bu şekildedir ve bu araştırma için hem ulusal hem de bölgesel Hollanda gazeteleri kullanılmıştır. Bu araştırma için 1930-1938 yılları arasında Atatürk hakkında yayın yapan Hollanda gazetelerinden yararlanılmıştır. Başlangıç noktası olarak 1930’un ele alınma nedeni, 1930 yılından önce Atatürk’ün Hollanda basınında isminin nadiren geçmesidir. 1930 yılından önceki Hollanda gazetelerinde Atatürk’ün ismi geçmiş olsa bile, bunlar öznel yorum yapılmaksızın salt haber türleri olagelmiştir.
Bu yazının dayandığı ana kavram, olumlu tarafsızlık kavramıdır. Buna göre, herhangi bir taraf tutulmaksızın, olumlu bir eğilimin varlığından bahsetmek mümkündür. Tarafsızlığın “olumlu” yönü, işbu Hollanda gazetelerinin manşetlerinde ve bu manşetlerin nedenselliğinde yatmaktadır. Hollanda gazetelerince, Atatürk’e yönelik bir bilinmezliğin ve yabancılığın esasen olumlu haberler ve gidişatlar neticesinde iyi bir izlenime dönüştüğü bu yazıda vurgulanacaktır. İlk etapta çeşitli Hollanda gazetelerinin Atatürk’le ilgili manşetlerine, hitabetlerine ve Atatürk’ü sunuş şekillerine bakılacaktır. İkinci etapta ise işbu Hollanda gazetelerinin Atatürk’ü sunuş şekillerinin yorumlanması vuku bulacaktır. Sonuç bölümünde ise, yazının toparlanması ve araştırmamızın kapanışı gerçekleştirilmek suretiyle, gelecekteki potansiyel Hollanda bağlamındaki Atatürk araştırmalarına işaret edilecek ve zemin hazırlanacaktır. Bu zemin elbette, bu yazının eksikliklerinin doldurulması şartıyla gerçekleşecektir.
Hollanda gazetelerinde Atatürk’ten nasıl bahsedilmiştir?
1930-1938 yılları arasında gerek Hollanda’nın ana merkez gazeteleri, gerekse Hollanda’nın sömürgeleri olan Surinam ve bilhassa Endonezya menşeili basın kuruluşlarının Atatürk hakkında genel ve özel olmak üzere, haber yapıldığı ve özel yazılar yazıldığı malumdur Hollanda sömürgelerinde çıkan Atatürk ve haberleri, özellikle Hollanda basının merkez yerleşkesi olan anavatan Hollanda’dan çıkma yazılar ve haberlerdir. Hollanda’nın bölgesel ve yerel gazeteleri de, tıpkı Hollanda sömürgelerindeki gazeteler gibi, Hollanda’nın merkezi uluslararası etki yaratabilecek kapasiteye sahip olan ulusal gazetelerinden ilham alarak Atatürk hakkında haber yapmıştır. Şu halde, Hollanda sömürgelerindeki ve Hollanda’nın bölgesel gazetelerinin, büyük ve uluslararası boyutta etki alanına sahip ulusal Hollanda gazetelerince esinlendiği durumunun bilinciyle, gazeteler arası ayrım yapmaksızın, Hollanda gazetelerinin Atatürk hakkında yazdıklarına geçmek faydalı olacaktır.
Bugün bile Hollanda’nın en büyük gazetelerinden biri olan De Telegraaf adlı Hollanda gazetesi, Türkiye’nin yenilenmesine işaret ederek, Türkiye’nin yüksek bir tempoyla yenilendiğini ve dilin bile yeniden düzenlendiğini vurgulamıştır.
De TelegraafGazetesi’ne göre; “Türkiye yüksek bir tempoyla kendini yeniliyor. Dil bile yeniden düzenlendi.”
Rotterdamsch Nieuwsblad adlı gazete, Türkiye’nin iç ve dış siyasette yenilendiğini vurgulayarak şunları söylemiştir: “Türkiye’nin dış- ve iç yenilenmesi: Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın adı artık Kemal Atatürk’tür.”
Bununla birlikte, Hollanda gazetelerinde, Atatürk hakkında çıkan çeşitli hitabetler bulunmaktadır. “Türk milletinin kurtarıcısı ve Türk devletinin yaratıcısı” “asker, devlet adamı ve devrimci”, “Türklerin babası”, “büyük reformcu” gibi hitabetler, isimlendirmeler ve unvanlar Atatürk’e bahşedilmiştir.
Atatürk; Sessiz William[5], Cromwell ve Napoleon gibi diğer büyük Avrupalı isimlerle de mukayese edilmiştir. Atatürk’ün bu büyük Avrupalı isimlerle mukayese edilmesini bir sonraki etapta ele alınmaya çalışılacaktır.
“Türk Cumhuriyetinin cumhurbaşkanına da bir soyadı verilmiştir. Yasalar ile birlikte kendisine, Türklerin babası anlamına gelen, Atatürk soyadı verilmiştir. Ve bununla birlikte Gazi de Sessiz William, Cromwell, Napoleon, Lenin ve Mussolini gibi isimlerle aynı çizgiye konmalıdır”
Algemeen Handelsblad adlı gazetede Atatürk, kısa bir sürede sağlıklı ve tamamen modern bir devlet yaratan ve kadınların erkeklerle eşitlenmesini sağlayan bir lider olarak gösterilmiştir Ayrıca Atatürk, adeta Batı standartlarıyla modern Türkiye’nin kurucusu olarak öne çıkmaktadır Atatürk’ün fesi yasaklayarak, hilafeti kaldırarak, Latin alfabesini ve modern bir medeni kanunu getirerek, özünde ilerici ve modern bir insan olan gerçek bir Batılı olduğunu göstermesi de Hollanda gazetelerince önemli olagelmiştir. Atatürk için kullanılan Avondlander ifadesi de bunu doğrular niteliktedir. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni ilericilik ve muasır medeniyetler yolunda daha da ileriye taşıyan eylemleri, Hollanda gazetelerinin perspektifinde, yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni Batı Avrupa ülkeleri ile aynı seviyeye getirmiştir.
Atatürk’ün özellikle kadın haklarının genişletmesi; kadınların kurtuluşu veyahut kadınların özgürleşmesi çerçevesinde ele alınmıştır. Hollanda gazetelerinin perspektiflerine göre, Türk kadınları eski Osmanlı dönemlerinde erkek tahakkümü altında yaşadıkları dönemden daha fazla özgürlük elde ettiler ve bu da şüphesiz Atatürk’ün büyük bir icraatı olarak lanse edilmiştir.
Hollanda gazetelerine göre Atatürk; kültürel ve sosyal açıdan güçlü Batılı özelliklere sahipti ve bu şüphesiz onun Hollanda gazetelerinin gözünde parlak kılmıştır. Atatürk, Arap etkisinden bağımsız, halkına yeni bir dil bahşeden bir lider olarak gösterilmiştir.
Türkiye hakkındaki oryantalist tahayyülün kısmen Atatürk’ün Batıcı ve çağdaş uygulamaları sayesinde parçalanmaya başladığı da Hollanda basınında görülebilen önemli bir noktadır.
Provinciale Geldersche ve Nijmeegsche Courant adlı gazetelerin Atatürk’ü lanse etme şekilleri de çok önemlidir zira Atatürk hakkında, Türkiye’yi sarsılmaz bir kesinlikle modern bir devlet haline getirdiği, asırlık gelenekleri ve önyargıları kökten ortadan kaldırdığı ve fena halde yıpranmış Türkiye’yi hayati ve canlı bir ülke haline getirdiği vurgulanmaktadır.
“Yeni Türkiye. Atatürk’ün reformları on yıl içerisinde Türkiye’yi batılı bir devlet haline getirdi. Tüm dünya kargaşalarla birlikte alevler içindeyken ve hükümetler tamamen çöküşün nasıl önleneceği konusunda şaşkına dönmüş durumda iken, Yakın Doğu’da bir adam sarsılmaz bir kesinlikle ülkesini modern bir devlet haline getirmeye devam ediyor, asırlık gelenekleri ve önyargıları kökten ortadan kaldırıyor ve harap Türkiye’yi, hayati bir ülke haline dönüştürüyor. Asırlardır padişahların idaresi altında olan İstanbul, on yıl önce zaten her türlü çelişkilerin şehriydi. Birkaç yıl öncesine kadar, bir yanda hala sokaklarda tamamen örtülü kadınlar görülürken, diğer yanda çağdaş standartlarda bile modern görünen Türk kadınları görülüyordu.
Gazi’nin başarısının sırrı, radikal reformlarında asla acele etmemesinde, ancak çalışmalarını çağa uyarlamasında yatmaktadır. Ancak her şeyden önce, halkının psikolojisini baştan sona bilmekteydi. Muhalefetin tüm bu reformların güç ve şiddetle yapıldığını iddia ettiği doğru ama bu iddia doğru değil! Zira Gazi, yeni fikirlerini her zaman özenle hazırlar, konuşmalar yapar ve hayata geçirmeden önce makaleler yayınlardı.”
Ayrıca Atatürk, Nieuwe Haarlemsche Courant’ta sessizce yerinde kalmayan ve sürekli yeni şehirler inşa etmek için dolaşan interaktif bir lider olarak gösterilmektedir.
“Kemal Atatürk şehirler inşa ediyor.”
“Türkiye Cumhurbaşkanının Paternalist Politikası. Diktatör Değil, Gönüllerin Kazananı. Atatürk’ün Savaş Tehlikesini Önleme Fikirleri.”
Son olarak Zutphense Courant, Atatürk’ü diktatörlük motifleriyle tartışırken, De Telegraaf ve De Sumatra Post’taki bir manşet şu şekildedir: ”Diktatör Değil, Gönüllerin Kazananı”.
De Volkskrant, Atatürk’ün diğer Avrupalı liderlere yönelik eleştirilerini ve yakın gelecekte ortaya çıkan yeni bir savaş tehdidini bile yayınlamıştır. 1935 yılında gerçeklesen bu röportaj, İngiliz basın kurulu Daily Telegraph ile yapılmıştır ve Atatürk’ün bu sözleri, bir kehanet gibi tecelli etmiştir zira yalnızca 4 yıl sonra, İkinci Dünya Savaşı patlak vermiştir.
Hollanda gazetelerinde bu şekilde lanse edilme nedenleri
Gerçek şu ki, Atatürk, Türkiye’nin kuruluşuyla birlikte, moderniteye ilişkin Batılı düşünceleri tanıtmaya çalışmış ve ülkeyi yeni parametreler üzerinde yeniden inşa etmek için devrimci önlemler almıştır. Atatürk’ün batı odaklı politikası Hollanda kamuoyunda olumlu bir Atatürk imajı yaratmıştır. Atatürk’ün çağdaş ve özellikle Batıcı uygulamalarının Hollanda basını nezdindeki olumlu tezahürünün açıklaması, ötekileştirilme meselesinin bulunmamasından kaynaklıdır. Osmanlı İmparatorluğu politik, askeri, sosyolojik, ideolojik ve benzeri faktörlerce Avrupalı devletlerden hep ayrı tutulmuş, ötekileştirilmiş ve Avrupa kimliğinin inşasının tetikleyici unsurlarından biri olagelmiştir. Fakat Atatürk, belki de bu tarihi durumun farkında olarak, muasır medeniyetlere erişme hedefince, Batılı düşünceleri ve uygulamalarını ülkeye entegre etmeye çalışmış ve bunu da Batıcılık kisvesi altında yapmamıştır Atatürk, ideolojik bir eğilim olarak, sırf Batıcı düşüncelere sahip olmasından kaynaklı bir durum içerisinde Türkiye Cumhuriyetini ve Türk halkını muasır medeniyetler seviyesine çıkartma idealine dahil etmemiştir. Pragmatist ve çağdaş akımların son derece farkında olan Atatürk, batılı devletlerin başarılarının, uyguladıkları sistemlerde ve uygulamalarda olduğunun bilinci dahilinde, söz konusu bu batılı düşünceleri ve uygulamaları kendi ülkesinde tanıtmaya çalışmıştır. Atatürk nezdinde, batılı devletler, batılı oldukları için başarılı değillerdi; faydalı sistemler ve uygulamaları tatbik ettikleri için başarılıydılar ve bu doğrultuda Atatürk’ün batılı düşüncelerinin kendi ülkesine tanıtmak etmesinin bu şekilde yorumlamakta fayda bulunmaktadır.
Buna ek olarak, Hollanda’nın Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldığı, dolayısıyla Türkiye ile düşmanlık paylaşmadığı da zikredilmesi gereken önemli bir gerçektir. Hollanda’daki Atatürk tahayyülü ve Atatürk algısı, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin selefi Osmanlı İmparatorluğu ile olumsuz ve düşmanca bir deneyim yaşayan Fransa ve Birleşik Krallık gibi diğer ülkelere göre daha saf ve katıksızdı. Dolaysıyla herhangi bir negatif önyargı bulunmaksızın, Hollanda kamuoyunun bilincinde saf ve katıksız bir şekilde var olan Atatürk, ülkesi Türkiye’yi de, tıpkı kendisi gibi, Hollanda kamuoyunda saf ve katıksız bir biçimde temsil etmiştir. Bu da yeni kurulmuş genç bir cumhuriyet olan Türkiye’nin Hollanda kamuoyunda olumsuz lanse edilmemesine ortam hazırlamıştır. Sonuç olarak Atatürk, hem ulusal hem de bölgesel olarak çeşitli Hollanda gazetelerinde olumlu bir tarafsızlıkla lanse edilmiştir. ‘Olumlu tarafsızlık’ kavramı böylelikle bu çalışmanın en büyük anahtar sözcüğü ve bel kemiği olagelmek suretiyle tasarlanmıştır.
Ayrıca Atatürk Hollanda basınınca, Cumhuriyet döneminden önceki Arap kültür unsurlarıyla dolup taşan ataerkil Osmanlı toplumunda son derece yabancı bir konu olan kadın eşitliğine olan katkıları ve çabaları nedeniyle sıkça övülmüştür. Hollanda basınındaki çeşitli özel haberlerde, Atatürk’ün merkezi bir rol oynadığı modernleşme ve batılılaşma bağlamında Türkiye’deki gelişmeleri hakkında uzun yorumlar ve görüşler kaleme alınmıştır. Bu aynı zamanda Atatürk isminin, Hollanda gazeteleri üzerindeki öneminin ve etkisinin 1935 yılı civarında önemli ölçüde arttığının çok güçlü bir göstergesidir. Özellikle Atatürk’ün Sessiz William, Cromwell ve Napoleon gibi diğer büyük Avrupalı isimlerle olan mukayesesi dikkat çekici bir durumdur. Nihayetinde Atatürk’ün kişilik özelliklerini ve liderlik sırlarını daha iyi anlayabilmek için tarihte önemli işler yapmış liderlere benzetilmesi ilkesel olarak anlaşılabilir bir durumdur.Zira henüz yeni tanıtılan bir lideri daha iyi anlayabilmek için, eş değere sahip başka tanınmış liderlerle bir mukayese yapmak, yeni tanıtılan bir liderin daha iyi anlaşılması ve tanınmasına yol açabilmektedir. Nitekim Hollanda basını da böyle bir yönteme, bilinçli veyahut bilinçdışı olmak üzere, başvurmuştur.
Atatürk’ten ayrıca diktatör olarak bahseden Hollanda gazeteleri de olmuştur. İkbal Ali Şah’a göre Atatürk ilk modern ve iyi diktatördür. İkbal Ali Şah’ın bu yorumunu, bazı Hollanda gazetelerinin Atatürk için diktatör demesine entegre edecek olursak, Atatürk Hollanda basınında bir diktatör olarak tanımlanmış olsa bile, her zaman Avrupalı diktatörlerden ayrı tutulmuştur. Zira Avrupalı diktatörler; yasama, yürütme ve yargıyı kendi adaletsizlikler ve hukuksuzluklar için gasp etmişlerdir Atatürk ise bunu yeni kurulmuş cumhuriyetin istikrarını sabitlemek ve yürürlükte olan eski gerici ve cağ dışı uygulamaları sonlandırmak için kullanmıştır. Nitekim Atatürk’ün çok partili doneme geçiş denemeleri de bu yorumu doğrular niteliktedir.
Sonuç Yerine
Bu araştırmada, Hollanda basınının Atatürk’ü nasıl yorumladığı ve bu yorumu nasıl açıklayabileceğimiz hususunda bir araştırma sorusuna şekillenmiş ve bir cevap bulunmaya çalışılmıştır. Hem ulusal hem de bölgesel özellikleri içeren www.delpher.nl web sitesindeki Hollanda gazetelerine erişim sayesinde, araştırma sorumuza sağlıklı yanıtlar verilebilmiştir. Öncelikle Atatürk hakkında yazan Hollanda gazetelerini manşetleri, konuları ve hitabetleriyle birlikte gösterilmeye çalışılmıştır. Ardından Hollanda gazetelerinin Atatürk’ü neden bu şekilde yorumladığına dair açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Atatürk’ün 1930-1938 yılları arasında Hollanda gazeteleri üzerinde neredeyse olumlu bir etkisi olduğu not edilmiştir. Bu durum, olumlu taraflılık kavramı ile kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır.
Türkiye’nin Atatürk tarafından 1923’te kurulmasından bu yana modernleştirilmesi, Türkiye’ye yönelik Oryantalist söylemi değiştirmiştir. Bu, 1930’larda Atatürk’e olduğu kadar Türkiye’ye de ilişkin görüşlerin güçlü bir şekilde iyiye doğru değişmesini sağlamıştır. Bundan önce, genelde Batı Avrupa, özelde ise Hollanda basının perspektifinde hem Atatürk’e hem de Atatürk Türkiye’sine yönelik algı, o zamanlar “Avrupa’nın hasta adamı” olan Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren zuhur eden Oryantalist izlenimlerden bir hayli etkilenmişti. Atatürk algısı böylece 1934-1935 yılları arasında yeni elementlerce tekrar yapılandı ve nihayetinde Türkiye’nin Batılılaşmasına, laikleşmesine ve modernleşmesine katkılarından dolayı Hollanda gazeteleri tarafından onurlandırılan bir dünya lideri haline gelmiştir.
Kaynak :
https://tinyurl.com/2zsezezw