Haberim Yoktu!

0

Haberim yoktu!

Haber portallarında sörf yaparken şöyle bir şey okudum; Buzul savaşçısı Wang Xiangjun, en sevdiği yerde hayata veda etti. Bir tıkla rahatça ulaşabildiğim bu bilgilere aslında ne denli uzak yaşadığımı bir kez daha fark ettim.

Şimdi şöyle düşünebilirsiniz; Olur mu efendim işte tüm Dünya’dan haberler parmağınızın altında, dokunun ve okuyun. Okumaksa evet okuyoruz fakat kaç tanesi üzerine yeterince düşünüyoruz peki?

Bazılarını sosyal medya platformlarındaki sayfalarımızda paylaşıyoruz da üstelik. Haber bize biraz dokunabilmişse yaptığımız en önemli ve tek şey bu oluyor. Sonra bir başka haber, bir başkası… Bir başkası derken önceki silinip gidiyor.
Aslında uzağız yani hiçbirinin yakınından bile geçemedik.

Söylediğim gibi Wang Xiangjun’dan haberim yoktu benim, belki bazılarınız biliyorsunuzdur;
Parmağımın altına düşmemiş bugüne dek.

Araştırdım; 31.12.2020’deki habere göre, Tibet’te 20 Aralık’ta bir buzul şelalesini araştırırken ortadan kaybolan “Glacier Bro” lakaplı Çinli sosyal medya fenomeni ve çevreci Wang Xiangjun’un sosyal medya hesabından yapılan açıklamada ünlü fenomenin öldüğü duyuruldu yazıyor.

(Kent Ekranı, iligili Haber;)

Buzul savaşçısı Wang Xiangjun, en sevdiği yerde hayata veda etti! 

Tibet’in kuzeyindeki Lhari ilçesinde bir buzul şelalesine tırmandığı sırada kaza geçirmiş, bugün hala cansız bedeni bulunamamış.

Henüz otuz yaşındayken hayatını kaybeden Wang, Çin’in Siçuan kırsalında yaşayan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Karla kaplı bir dağın görüntüsünün yer aldığı bir turizm reklamını gördükten sonra buzullarla ilgilenmeye başlamış.

Şimdi şöyle düşünelim; Hangimiz çocukken karla kaplı, çiçeklerle örtülü, güneşin doğuşunun ya da batışının muhteşem seyredildiği dağ fotoğrafları görmedik ki. Veya bize ilginç gelen neler, ne yerler gördük fotoğraflarda oralara gitmek sadece kafamızdan geçti belki.
Wang ne yapmış peki; Son yedi yılda yani yirmi üç yaşından itibaren yetmişten fazla buzulun fotoğrafını çekmiş,

Aralık 2019’da BM İklim Değişikliği Konferansı COP 25’e konuk konuşmacı olarak davet edilmiş. Bunu burada bırakıyorum, başka bir tarafından bakmaya çalışalım bundan sonrasına.

Wang çok şanslı biri, elbette bu şansını kendi yaratmış fakat bunu yapabilecek güce sahip olduğu için şanslı en başta. Şu anda aynı cümle içinde üç kez “şanslı” sözcüğünü bana kullandırttığı için yazıyorum onun hakkında.

Günde ortalama sekiz saat çalışıp Pazartesi gününü bir işkence gibi gören, tek hedefi Cuma akşamı mesai saati bitimine ulaşmak olan insanlarında arada bir durup düşündüğü şu soru; Hayatın anlamı nedir? Oldukça önemli, bir o kadar kafa karıştıran ve huzursuz eden bir soru değil mi?
Hayatın anlamının ne olduğunun cevabını bilmem fakat nasıl anlamlandırabileceğimizle ilgili bir şeyler söyleyebilirim… Herkes söyler. Söylerim de asıl olan eylemdir. Hani demiş ya atalarımız; Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Buradaki “ayine” kelimesi ayna demek. Doğru demişler bence, bugünlerde herkes konuşuyor, ağzı olan konuşuyor. Yok öyle olumlama, yok böyle düşünme. Aman o enerjiyi yayma geri gel toparla falan. Durduğumuz yerde hiçbir şey yapmadan her şeyin değişeceğini umuyoruz.

Wang yerinden kalkmış kendisine bir misyon edinmiş, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış. Eriyen buzulların gezegenimiz ve dolayısıyla hepimiz için öneminin altını çizmek için uğraşmış. Kısacık yaşamına seksen beş – doksan yıl yaşayan birçok insandan daha fazla anlam katmış. Tam burada İngiliz yazar Oscar Wilde’dan bir alıntı yapacağım; Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur!
Efendim illa kalkıp buzulları takip edelim demiyorum elbette. Fakat hayatımızı anlamlandırabiliriz diyorum. Para kazanalım, tamam hayatta kalmalıyız elbette ve ayakta. Fakat keşke insanlık için küçükte olsa kendimiz için büyük bir şeyler yapabilsek. Sadece var olmak değil de yaşadığımızı fark edebilsek diyorum. Romantik, bohem bir şeyler yazdığımı düşünüyorsanız, oturduğunuz yerden evren ve insanlık için olumlama yapmaya devam edin bir sözüm yok.
Wang interneti amacı için kullanıp gereğince faydalanmış. Öyle olmasa benim ondan hiçbir zaman haberim olmayacaktı ve sizlerin de. Çok klişe bir şeylerden bahsediyor gibiyim değil mi? Boş konuşuyor gibi geliyorum hatta, bir dön kendine bak, sen ne yapmışsın bugüne dek diye aklınızdan geçiyor olabilir. Aslında burada yazdıklarım kendime de söylediğim şeyler. Bir nevi iç sesim gibi, yazıya döküyor sizlerle dertleşmiş oluyorum.
Mutluluk nedir diye düşünelim, galiba mutlu olmak beklentilerle ilgili bir durum. İsteklere ulaşma, zihinsel ve bedensel yeterlilik hali. Her insan mutluluğu kendi ölçütleriyle belirliyor. Wang için mutlu olmak, yaşadığını hissetmek buzulların savunucusu olmakken, diğeri bu anlamı her sabah sokakta beslediği kedilerle hissetmekte demek ki.

Özellikle sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak ta böyle. Aşağı mahalledeki ihtiyacı olan o çocuğa kıyafet almak, kalem kağıt almak ta. Farklı şeylerden bahsediyorum fakat hepsi sonunda aynı kapıya çıkıyor, o kapıdan geçtiğimizde zihnimiz ve bedenimiz doyacak. Sadece nefes alıp vererek var olmaktan çıkmış olacağız diyorum.

Bu arada buzullar erimeye devam ediyor, eriyen buzullar deniz seviyesini yükseltecek, seller ve aşırı sıcak dalgalarına sebep olacak. En tehlikeli etkilerden biri buzullar eridikçe atmosfere yayılan metan gazı ki iklim değişikliğinde karbon diyoksitten 21 kat daha etkili. Biraz araştırdım korkular gerçek oluyor; Fairbanks Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma Sibirya’nın uzun yıllardır donmuş deniz yatağından büyük miktarlarda metan gazı salınımı yaptığını ortaya çıkarmış, buradan yılda 8 milyon ton metan gazı atmosfere yayılıyormuş. Durumun ne kadar vahim olduğunu şöyle söyleyeyim, bilim insanları bir yılda tüm dünyadan atmosfere yayılan metan gazı miktarının bu kadar olduğunu sanıyorlarmış. Bizi ve bizden sonra ki nesilleri neler beklediğini bir düşünün, korkunç değil mi?

Tam da buraya küçük bir hikaye bırakıyorum;
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar sabaha karşı manzaranın tadını çıkararak etrafa bakınırken bir oraya bir buraya koşuşturan bir adam görmüş, yanına yaklaştığında sahile vuran denizyıldızlarını okyanusa attığını fark etmiş. Yaklaşıp sormuş;
Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Adam cevap vermiş;
Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar;
Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var, ne fark eder ki?
Diye karşılık verir.
Adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır. Yazara dönüp;
Onun için fark etti ama !
Diye cevap verir. Hikayenin sonu…

Wang Xiangjun kendince denizyıldızlarını okyanusa geri atmaya çalışmış. Kısacık hayatında yaşadığı gezegene bir şeyler katabilmek için ses getirmeye çabalamış. Eğer kilometrelerce uzun sahilde binlerce denizyıldızının kaç tanesini kurtarabilirim ki deyip baştan vazgeçseydi burada ondan ve sayesinde bir kez daha buzulların geldiği korkunç halden bahsediyor olmazdım. Bir turizm reklamındaki karla kaplı dağ fotoğrafına ilk kez bakarken gözümde yeniden canlandırdığım Wang Xiangjun’un anısına saygıyla…

Glacier Bro – Wang Xiangjun

Hüma SEVİM

 

HümaSEVİM/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 09 Kasım 2021

Anne With An E,Hüma Sevim