Bilinmeyen Hayatlarıyla Ressamlar 2/Michelangelo Buonarroti

0

Bilinmeyen Hayatlarıyla Ressamlar 2/Michelangelo Buonarroti

Michelangelo Buonarroti; 6 Mart 1475 yılında doğan İtalyan Rönesans ressamı ve
heykeltıraş olmasının yanı sıra, yaşamının perişanlık olduğunu, ıstırap için doğduğunu düşünen de bir şairdi aynı zamanda. Papa X. Leo’nun da söylediğine göre, başa çıkması mümkün olmayan bir adamdı. Ani duygu yoğunluğu sebebi ile hiddet nöbetleri de geçiren sanatçı, ‘‘terribilita”ya sahipti ve bunu tetiklemek için kendisine ”ressam” demek yeterliydi çünkü kendini heykeltraş olarak görür, hatta mektuplarını bile ”Michelangelo Buonarroti/Heykeltraş” yazarak bitirirdi. Onun için heykel, ‘’mermer kütlesi içinde hapsedilmiş bulunan figürlerin kurtarılması’’ anlamına geliyordu. O kurtarıcı da kendisiydi.

Hemen hemen birçok sanatçıda olduğu gibi, Michelangelo’nun ailesi de onun ressam
olmasını istemiyordu, buna rağmen babası Ludovico, Floransalı bir ressamın atölyesini
ayarlayarak oğlunun eğitim görmesini sağladı fakat Michelangelo oldukça fevri ve sinirli bir
adam olması sebebi ile hocasıyla da hep kavga ederdi. 1490’lı yıllara gelindiğinde,  bahçesine geçti ve sanatsal ortamı hızla değişerek, İtalyan Rönesansı’nın en iyi ressamlarıyla tanışma fırsatını buldu.

Floransa’daki Fransız istilasından kendini sıyıran Michelangelo, 1496’da Roma’ya gitti.
Yerel kardinallerin heykellerini yapma işini üstlenerek, Kuzey Avrupa ikonografyasının
temalarından biri olan, Ölü İsa’yı kucağında tutan Meryem’i betimleyen, Rönesans’ın estetik
ideallerinin tamamını barındıran ”Pieta”yı yaptı. Bu eser, sanatçının tanınmasında büyük
ölçüde etkili oldu.

Bu tanınırlık yalnızca Roma ile sınırlı kalınca, 1501’de Floransa’ya geri dönen sanatçı, bu kez de burada kendini göstermek için çabaladı. Bunun üstesinden ise insani boyutların çok çok üstünde olan ‘’Davut’’ heykeli sayesinde geldi. Bu heykel, erkek bedeninin sanat için en büyük başarı olduğunu düşünen Michelangelo’nun, müthiş bir anatomi bilgisine sahip olduğunu gösterirken, figürün yüzünden anlaşılan kararlı, kendinden emin ifade ile Hümanizma’nın insanın kendi kaderine hükmettiğini söyleyen değerlerini de seyirciye aktarıyordu.

1504-1512 yılları arasında Papa II. Julius’un siparişi üzerine yaptığı Sistine Şapeli’nin
freskleri Michelangelo için aslında bir cezaydı. Papa’nın asıl isteği Michelangelo’nun o zamana kadar yapılmış en muhteşem mezarı yontarak onun anısını kutlamasıydı. Michelangelo bu isteği resmen takıntı hâline getirmişti ve kırktan fazla figürün olduğu mozole planının taslaklarını yaparak, mermer ocaklarıyla ünlü Carara’ya, oradan da Roma’ya gitti fakat beklediği gibi olumlu karşılanmadı. Michelangelo’nun bu çabası karşısında Papa, St. Peters’in dördüncü yüzyıldan kalma mabedini yıktırarak, yerine bazilika yaptırmaya karar vermişti. Bu, Hristiyanların en büyük kilisesi olacaktı. Papa’nın bütün ilgisi de parası da buraya yoğunlaşınca, Michelangelo’nun projesinden gittikçe uzaklaşıyordu ve Michelangelo’nun sinirini bozacak nokta ise bu kiliseyi yapacak mimarın kendisinin yeminli düşmanı Donato Bramante olmasıydı. Michelangelo, bu işin içinde bir komplo olduğunu düşünerek, Papa ile buluşma yolunda iken Floransa’ya firar etti. Papa’nın öfkeli ve tehditkâr mektupları karşısında buluşmaya gitmek zorunda kalan Michelangelo, dizleri üzerinde özür diledi ve cezası da Papa’nın büyük boyutlu bir heykelini yapmaktı. Eser bronz dökümdü ve dört yıldan daha az süre sonra eritilip top yapıldı. Papa, Michelangelo’nun yeni görevinin ise Sistine Şapeli’nin fresklerini yapmak olduğunu ilan edince, resim yapmayı aslında hiç sevmeyen sanatçı, görevi kabul etmek zorunda kaldı ve buradaki ana tema ise Tekvin’deki öykülerdi.

Sistine Şapeli tavan freskleri için birçok şey söylendi, sanatçının sırtüstü yatarak çalışması gibi. Oysa büyükçe bir iskelede, kolları başı üzerinde çalışmıştı. Projenin hepsini de kendisi tamamlamadı, birkaç asistanı da vardı. Fakat buradaki asistanları zor durumda bırakan, hatta istifa etmelerine sebep olan sorun ise Michelangelo’nun, banyo yapmanın sağlığa zararlı olduğunu düşünmesi sebebiyle berbat kokmasıydı! Sanatçının pis kokusu dışında kötü bir huyu da vardı. Resim yapma becerisine sahip insanlarla hep dalga geçerdi ve ezilmiş burnunun sebebi de buydu. Ressam Pietro Torrigiano şöyle anlatıyor; ‘’Bir gün beni o kadar kızdırdı ki, kendimi her zamankinden fazla kaybettim ve yumruğumu sıkarak onun burnuna öyle bir darbe oturttum ki, kemikle kıkırdağın bisküvi gibi ezildiğini hissettim. O adam ölene kadar benim imzamı taşıyacak!’’

Başkalarına zar zor nefes aldıran Michelangelo, Papa Julius’un ölümüyle derin bir nefes
aldı. Onun resim yeteneğine oldukça güvenen, Julius’un yerine gelen Papa VII. Clement ise
sanatçıyı Sistine Şapeli’ne son rötuşlarını yapması için görevlendirdi. 1535-1541 yılları
arasında, sunağın arkasındaki duvara yaptığı ‘’Son Yargı’’ sanatçının otuz yıldaki gelişimini net bir şekilde gösteren eser oldu.

Kokusuyla, tavırlarıyla insanların çok da hoşlanmadığı Michelangelo’nun eserlerine
bakıldığında, çıplaklığı ne denli sevdiği de, kadın yerine erkek bedenine büyük bir aşkla bağlı olduğu da kolayca anlaşılır. 1524 yılında yapmış olduğu ‘’Gece’’ adlı heykel örnek alındığında, kaslı karın üzerindeki iri göğüsler dikkat çekicidir ki zaten kadın model kullanmaktan da pek hoşlanmadığı bilinir. Hatta bu sebeple, hiç evlenmediğini de göz önünde bulunduran bilginler onun hiç çıplak kadın görmediğini düşünür. Ayrıca cinsel perhizin kalbe iyi geldiğini, bu nedenle ömrü uzattığını savunan Michelangelo, seksen sekiz yaşında hayata gözlerini yumar ve Roma da, Floransa da onu gömme şerefine nâil olmak için rekabet içine girer. Ölü bedeni önce Roma’ya bir kiliseye götürülür fakat sanatçının yeğeni tabutu ticari mal balyası olarak tebdil-i kıyafet eder ve tabutun, Michelangelo’yu uğurlayan kalabalık, onun bedenine dokunabilsin, onu görebilsin diye bir törenle açıldığı Floransa’ya varması ise tam üç hafta sürer.

***Michelangelo’nun edebi yönünü merak ederseniz, ‘’Cennetin Anahtarları’’ adlı
Seçme Şiirler kitabını mutlaka okuyun!

Kaynaklar;

Elizabeth Lunday, ‘’Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları’’, Domingo Yayınları 2009 İstanbul
Ivana & Gradimir Smudja, ‘’Resim Sanatının Tarihi-Mağara Resimlerinden Picasso’ya’’ ALFA İstanbul, 2019
Rosalind Ormiston, ‘’Michelangelo’’, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014.

Hazal Seyran K./Sanat Tarihçisi

Hazal Seyran K./kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 30 Haziran 2021