İki Canlı Yayından Çok Keyif Almıştım… Hatta Üç!

0
İki Canlı Yayından Çok Keyif Almıştım… Hatta Üç!
Öncelikle keyif aldığım iki canlı yayını anlatayım. Üçüncüsü bambaşka kültürel kodlara sahip çünkü.
Evet… iki tane canlı yayın linkinden çok keyif almıştım.
İlki, Kapalıçarşı’nın canlı turistik kamerasıydı…
Günün birinde sosyal medyaya bir paylaşım düşmüştü. Kapalıçarşı kapandıktan sonra, bir kedi ortaya çıkıyordu ve bir kuyumcu dükkanının önünde, hipnotize olmuş gibi sabaha kadar sfenks pozisyonunda bekliyordu. Gözlerinin istikametinde kuyumcunun kapısı vardı..
Merakla açtım kamera linkini… hakikaten kedinin enteresan bir duruşu vardı. Büyülenmiş gibi kıpırdamadan kuyumcunun kapısını gözetliyordu.
600 yıllık tarihi bir yapı içerisinde bir esrarengiz kedi fikri çok tüyler ürperticiydi. Kendi düşünce dünyamızda firavun mezarlarındaki kedi figürleri ile paralellikler kurabiliyorduk.
Herkes gibi, ben de kendi sosyal medya hesabımda linki ve haberi paylaştım.
Hiç unutmuyorum, bir hanım arkadaşım yaklaşık sekiz saat sonra ve hava aydınlanırken özelden mesaj attı:
“Allah cezanı verecek! Uykum kaçtı sabaha kadar kediyi izledim!”
O gün ve sonraki bir iki gün… biz binlerce kişi, çarşı kapandıktan ve hava karardıktan sonra ortaya çıkan esrarengiz kediyi izledik. Müthiş zihinsel çağrışımları vardı ve izlerken bir yandan da yorgun zihnimiz dinleniyordu.
***
İkinci canlı yayın linki ise, Anadolu’da bir köy meydanının canlı kamerasıydı. Yine izlerken inanılmaz meditasyon deneyimi yaşamıştım. Zihnim susmuştu. Çoğu zaman asla susturamadığım o zihnim, evrene dağılmıştı ve devre dışı kalmıştı.
Müthiş dingin bir köy meydanı… yaklaşık yarım saatte bir birileri geçiyor; bazen “pot pot pot!” diye sessizliği bozan bir traktör beliriyor; sürücüsü bir yerlere yanaşıp çok ağır hareketlerle bir şeyler indiriyor… peşinden geldiği gibi ağır aksak gözden kayboluyor…
Yayını yüzbinlerce kişinin izlediği haberi yayılınca, birkaç genç gelip kameraya el salladılar… sonra yine sessizlik… bir tentenin rüzgarda sallanması… akşam olunca ışıkların yanması… gece sokak lambalarının eşliğindeki tenhalık.
Anadolu’nun ortasında zamanın durduğu bir köy fikri de zihnime iyi gelmişti.
Yine benim gibi binlerce insan, 8-10 saatini o gününü kameranın canlı kaydını izleyerek geçirmişti.
***
Bu ikisi dışında, biz insanların bir de klişeleşmiş “İnşaat kepçesi izleme” merakı var. Araştırın bakın, canlı yayın yapan birçok sitesi, Facebook sayfası filan vardır.
Zaten oldum olası, insanlar inşaatların başında durup kepçenin toprağı kazarak kamyona yüklemesini izler. Bu izlemeleri, meşhur bir zihin boşaltma terapisi olarak gören insanlar vardır. Kimisi de alay eder…
Ama müşterisi çoktur. Öyle dalga geçerek filan çözülecek bir olgu değildir.

Bir akademisyen arkadaşımla konuşuyoruz… konu bu tür canlı yayınların cazibesinden açıldı. Baudrillard’dan girip, Simulakr’lardan çıktık.
Arkadaşım aslında bu konuda bir araştırma yapmayı istediğini belirtti.
Ben de odak grup görüşmesine kendimi önerdim.
Çünkü cidden keyif alıyordum ve zihnim dinleniyordu. Hani bu işin dinamikleri şöyle bir bir ortaya çıksa ben de çok memnun olurum…
Biz insanları bu kadar büyüleyen şey ne? Niye kıymetli zamanlarımızı böyle eylemsiz geçiriyoruz?
En önemlisi, köy meydanının bir köşesine kıvrılmış zihnimin, aynı anda evimdeki çalışma masamda oturan bedenimin içinde oluşu…
Bu nasıl bir tezattır ki; oturma odamızdaki rahat koltuğumuzda oturuyor, kendimizi ev klimasının iklimlendirmesine teslim ediyoruz…
Ve bu sırada, kendimizi “oralı” hissedebiliyor ve enerji toplayabiliyoruz?
Araştırmak mı isteniyor?
Kesinlikle deneklerden biri ben olmalıyım.
Dr. A. Erhan AYBERK

 

Dr. A. Erhan AYBERK/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com  13 Mart 2021

Yazarın Tüm Yazıları