Güle Güle Tulpar… Yine Bekleriz

0
Güle Güle Tulpar… Yine Bekleriz.
Ahir ömrümdeki metaforlarımda, Antik Yunan’ın mitolojik karakterlerinin etkisi büyük oldu.
Hiç şikayetçi değilim.
Mitolojinin insanların düşünce dünyasında ciddi bir kaldıraç görevi olduğunu düşünürüm.
Bu vesileyle, öte dünyadaki Joseph CampbellA babaya da bin selam olsun.
Hawaii-Honolulu’daki mezarını gülümser yüzlü, aydınlık ve bilge insanlar ziyaret etsin.
Ruhu şad olsun.
Mitolojik karakterlerin hayal dünyamızdaki önemli yerini çok güzel öğretmişti.
Mitoloji üzerinden insanların düşünce sistemlerini analiz etmek, cidden çok anlamlı veriler seti oluşturuyor. Sanki tüm toplumsal figürlerin ve insan hafızasına iz bırakan doğal olayların, aslında hikâyemizdeki biricik yerlerini daha bir bağlama oturtabiliyoruz.
Bir sonraki aşama ile ilgili tahminlerimizin gerçekleşme olasılığı artıyor.
Zeus’un ilk bakışta komik ve oldukça saçma görülecek hikâyeleri gerçekte çevremizde yaşanmıyor mu dersiniz?
Mesela Sur kralının güzel kızı Europa’yı görüp; kalbini kazanmak için yanına “boğa” kılığında gitmesi, sırtına çıkarıp eğlendirmesi ve sonra kaçırıp çınar ağacının altında sahip olması; günümüz “azgın tekelerine” bir gönderme içermiyor mu?
Hikâyenin sonunda kandırıkçı boğanın gökyüzünde bir takımyıldız olacağını ve Europa’nın onu yalnızca bazı geceler görebileceğini ve bir daha asla sırtına binemeyeceğini; bunun doğal olduğunu bilemez miyiz?
Yurdumuzu bir anda etkisi altına alan soğuk hava dalgasına “TULPAR” adı verildi. Havalar tam bahara dönmüşken, aniden geldi.
Etrafını bembeyaz etti ve şu günlerde geldiği gibi gidiyor.
Tulpar, Altay dağları civarındaki bir Türk mitoloji karakteri.
Kanatları bembeyaz olan bir uçan at. Kendisi siyah ya da beyaz olabilir ama kanatları bembeyaz. Uçarak ilerleyen ve coğrafyalar aşan bir at…
Aslında bunun Antik Yunan mitolojisindeki karşılığı Pegasus…
Pegasus’u az çok hepimiz duymuşuzdur. Çocukluktan beri hayal dünyamızda öyle bir kanatlı at figürü vardır.
Güzel düşüncelere daldırır.
Bir yerden bir yere hızla erişiyor olmak ve gittiğimiz yere destansı güzelllikler götürebilmek imgesi, fikrimize iyi gelir.
İşte Tulpar da öyle bir Türk Kültürü figürü…
Vikipedi’den kısa bir araştırmayla hakkında bilgiye ulaşabiliriz.
Kanatları görünmez.
Görüldüğü an zaten kendisi de kaybolur.
Bir Kumuk atasözünde şöyle denilmiş: (Vikipedi)
‘Tulpar yerün birevü buççağunda bulsa da, öz yılkısın tabar.’
(Tulpar dünyanın bir başka köşesinde olsa da, kendi sürüsünü bulur.)
Ne diyelim şimdi?
Dünyanın bir ucundan havalanıp gelen Tulpar, kendi öz yılkını tabdı mı şimdi?
Kendi öz kültür coğrafyasının insanlarıyla buluştu mu?
Ve en önemlisi, bu buluşma bize iyi geldi mi?
Öyle ya, Manas Destanın’da Tulparlara binip gittikleri yere zafer götüren yüreği ve bedeni güçlü alpler mevzusu vardır.
Görünüşe bakılırsa, cidden iyi geldi.
Tam kuraklık alarmları verilmeye başlamıştı. Ülkemizdeki hayati öneme sahip yeraltı suları tükenme noktasındaydı.
Tulpar bir geldi, pir geldi!
Çok uzun zamanlardır amatör bir merakım vardır. Her sene İstanbul barajlarındaki su durumunu takip ederim.
Evveliyatı 80’li yılların sonundaki susuzluğa kadar gider. (Sözen döneminde, gökyüzündeki bulutlara yağmur bombalarının atıldığı günler)
Yahu, Galata Köprüsünün dibindeki seyyar balıkçıdan ekmek arası palamut yiyip, ellerimi yıkayacak suyu ne bulamadıysam demek?
Ne içime oturmuşsa öyle balık yağlı ellerim ve kırmızı soğan kokan nefesim…
Ondan beri her yıl baraj meselelerini vaktim yettiğince takip ederim.
Şimdi onca yıllık gözleme dayanarak diyorum ki:
Aha da bu Tulpar olmasaydı, işimiz çok zordu.
Sevgili Tulpar,
Öz yılkına arada bir uğra olur mu?
Güle güle git…
Dr. A. Erhan AYBERK

 

Dr. A. Erhan AYBERK/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com  18 Şubat 2021

Yazarın Tüm Yazıları