Genç İşsizler… Yaşlı Çiftçiler…

0

Genç İşsizler… Yaşlı Çiftçiler…

Köyden kente göç ülkemizin en büyük sorunu. İşin uzmanları çarpık çurpuk kentleşmeyi, tarımda sanayide geri kalmayı, sosyal yapıların altüst olmasını hep buna bağlıyorlar. ‘Ne yani insanlar kast sistemindeki gibi doğdukları yerde mi kalsınlar?’ diyenler elbette haklı. Ancak Kapitalizmin en vahşi biçimini yaşayan bu topraklarda; geçim derdine düşen insanlar, güç sahipleri tarafından çaresiz ve yalnız bırakıldılar.

Türkiye 2 binli yılardan sonra göçü daha şiddetli yaşadı. Son 20 yılda nüfus, daha çok kentlerde yaşar hale geldi. Son sayıma göre, nüfusun sadece yüzde 7.5’i köy ve beldelerde yaşıyor. Geriye kalanlar kentli. Elbette AKP’nin oy uğruna pek çok köyü mahalle yaptığını da unutmamak lazım.

Artık ülke haritasında terk edilmiş köy ve kasabalar var. Olan tarımda çalışanlara oldu. Köylerde tutuğunu koparan gençlerin çoğu, kentlerde inşaat işçisi, getir götür işi yapan vasıfsız elemanlar kervanına katıldı.

Almanya Tarımda da Bizi Kıskanmıyor

Tarımda çalışanların yaş ortalamasında dünyada ilk sıralardayız. Ülkemizde çiftçi yaş ortalaması 52’yi buldu. Salgın günlerinde 65 yaşa sokağa çıkma yasağı getirince, bazı yörelerde hasat bile yapılamamış. Bu tür haberler gazetelerin ekonomi sayfalarında yer aldı. Tv reklamlarında drone ile hava manzaralı tarım alanları güzel görünüyor ama durum iç açıcı değil.

Kentlerin cazibesi kırsalın gençlerini cezbediyor deniyor. Asıl mesele ise gençlerin gelecek kaygısı içinde olması. Rakamlara bakıp ‘Efendim Almanya’da kırsalda çalışan nüfus oranı 1.3, bizde daha yüksek’ diyenlere kulak asmayın. Almanya gibi sanayi ülkesi değiliz; üstelik Almanya’nın tarımdan sağladığı verim daha fazla. Topraklarının pek de bereketli olmadığı bu ülkede, süt ve et üretimi nüfusuna yetiyor da artıyor bile.

Ege Köylerinden İzlenimler

İki yıldır Ege’de kalıcıyım. Zaten salgın var, İstanbul’a dönmedim. Didim Akbük ile Milas Bozbük arasında kalan beldemizde yaşayıp gidiyoruz. Komşularımın çoğu yıllarca Almanya’da çalışmış gurbetçiler. Sohbetlerimizde her zaman ‘Almanya bizi kıskanıyor mu?’ sorusu karşımıza çıkıyor.

Yıllarca çok ünlü Alman otomobil markasının bir fabrikasında çalışan komşumun şu sözlerini not ettim, durumu özetlemeye yeter herhalde… “ Çocukluğum da oralarda geçti, fabrikaya 18 yaşımda girdim, 67 yaşında çıktım. Orada meslek lisesi çıkışlıyım. Fabrikada çalışırken de çeşitli seminer ve eğitimlerden geçtim. Yaşadığım bölgede çilek bahçesi çoktu. Yaşlı genç herkes çilek toplamaya giderdi, aralarında üniversite öğrencileri vardı. Beş sepet toplarsan haftalık iyi bir kazanç elde edersin. Bu kadar zaman Almanya’da kaldım, değerlendirilmeyen toprak parçası görmedim, ya ağaç dikerler, ya da sebze meyve bahçesi yaparlar.”

Almanya gençlerini bir şekilde tarımla buluşturabiliyor, elbette bu bir kültür ve anlayış meselesi… Gelelim Muğla Milas’a… Geçen yıl zeytin ve mandalina hasadı için çalışacak genç bulamadılar. Yaşını başını almış köylülere kalmıştı işler. Ülkenin doğusundan gelenlerle, Suriyeli ve Afganlar vardı bazı bahçelerde de. ‘Sizin çoluk çocuklar nerede?’ diye sorduğunuzda aldığınız yanıt hemen hemen aynıydı… ‘İstanbul’da, İzmir’de, Bodrum’da…’ Uzun bir zamandır devlet ve bazı özel şirketlerin desteğiyle gençlerin tarıma yönlendirilmesi için projeler ortaya çıkıyor, pilot uygulamalar yapılıyor. Ancak devede kulak bu yapılanlar. Maden aramalarına, inşaat şirketlerine verilen desteklerin yüzde biri bu işe ayrılsa sorun kalmayacak. Koskoca ülkede sayısı 20’yi bulan tarım liseleri yaygınlaştırılsa, kooperatifçilik gerçek anlamda yani kırsal dayanışması olarak hayata geçirilirse bir sonuç alınacak.

Ülke tarımının sorunu pek çok. Gittiğim yerde, konuştuğum insanlara çok soru sorarım. Beni devlet görevlisi sana yaşlı çiftçinin aklımdan çıkmayan sözlerini aktarayım; “ Buraya sorunların yerinde tespiti için mi geldin?” Şöyle bir afallayıp mağmaya düşmeden önce sordum ‘Baba nereden çıktı bu laf?’ … Elindeki ürünleri bir of çekerek kenara koydu ve şöyle dedi;‘ Seçim zamanı oy isteyen siyasetçilerden, devlet memurlarından’… ‘Sorunların yerinde tespiti’ ne kadar bilimsel bir laf değil mi?

Cengiz ERDİL/Gazeteci

 

CengizERDİL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 01 Şubat 2021

Yazarın Tüm Yazıları