Bay Salah BİRSEL

0
Bay Salah BİRSEL
Yıllar önce bir müzenin bodrum katında başladı her şey.
“Bir müzenin bodrum katında karanlıktan ve rutubet kokusundan başka ne olur?” demeyin.
Bu müze Oyuncak Müzesi. Çocuklarla birlikte ruhu olgunlaşıp merakı taze kalan nice gençleri yetişkinleri Akgün Akova’nın Yaratılık Semineri’yle dünya turuna çıkarmıştır. Benim için Akgün Hoca bir kız çocuğuna bir çift kanadın bir altın madeninden değerli olduğunu çok iyi öğreten bir abi, bir baba yarısı gibidir.
Seminerdeki bir çalışma için mektuplar yazıyorduk. Çalışmadan bahsetmeyeceğim çünkü seminere yeni katılanlara da pandeminin sona erdiği bir zamanda bu çağda mektup yazdıracak kadar güzel çalışmalar dilerim.
Ben mektuplardan elimde bulunan bir kısmını kaybettim. Nasıl olduğunu anlamadım bir türlü. Bayram tatili dönüşü eve geldiğimde çantamda da bavulda da bulamadım.
Sait Faik’in gelip çaktırmadan “Lüzumsuz Adam” adlı kitabıyla mektupları çantamdan alacak hali yoktu ya!
Paf puf demeden hemen e-mail’e sarıldım. Belki de istemeden işlediğim bu suçtan dolayı kendime hayatımın en güzel cezasını vermiştim.
Sait Faik’in “Büyüyen Eller” adlı kitabı üzerine bir çalışma. Sait Faik’i ilk kez okurken satırlar arasında beni başka bir sürpriz bekliyordu. Günlük türünde yazmak için büyük bir yazar olmak gerektiğini savunurken, bu türde yazan birini acımasızca eleştiriyordu. “Bay Salah Birsel, kendini Gide yerine alıyor; alsın, zararı yok. Ama Gide’in terbiyesini de takınmak şartıyla. Başka bir bölümde “Çok şeyler biliyor, bildiğini de öğretiyor. Aferin Salah Birsel’e. Yalnız yazdıkları birbirine pek uygun değil” diyor. Eleştirdiği çoğu ismi duymuşluğum okumuşluğum vardı. Ancak kimdi Salah Birsel? Neler yazmıştı acaba? Bendeki merak müzenin bodrum katından aldı başını gitti. Oyuncak dolu vitrinlerin önünde dolaştı. Müzeye sığamadı. Doldu. Taştı. Bir de anne tarafından hemşehrim olduğunu öğrenince iyice arttı.
Seminer arasında merakımın peşinden gittim. Akgün Hoca müzenin kafesine gitti. Ben de arkasından merdivenleri tak tuk çıkarak koşturdum hemen. “Hocam! Hocam!” Ne diyeceğimi dinlerken “Hocam Büyüyen Eller’i okuyorum. Birini çok eleştiriyor Sait Faik. Salah Birsel. Kimdir? Kötü mü yazıyor gerçekten?” Akgün Hoca “Salah Birsel çok iyi bir deneme yazarıdır İrem” dedi. “Kurutulmuş Felsefe Bahçesi ve Halley Kimi Kurtarır kitaplarını oku mutlaka!” diyerek beklediğim tavsiyeyi verdi.
İlk önce “Kurutulmuş Felsefe Bahçesi” ağaçlarının gölgesinde soluklanmayı, dallarındaki meyvelerden toplamayı hatta o meyvelerden seminerdeki diğer katılımcı arkadaşlara da ikram etmeyi seçtim. Geçtiğimiz haftasonu kitabı tekrar elime aldığımda aynı heyecanı duydum yine. Arasından bir adet A4 kağıdı düştü elime. Kitabı okurken yaptığım liste. Kitapta geçen dünya edebiyatı ve Türk edebiyatı yazarları ve onların kitaplarından oluşuyordu. “Halley Kimi Kurtarır” adlı deneme kitabının kapağının arkasında ise “Bir denemecinin işi kitaplarda, doğada ve yaşamın içinde tık eden altını bulup çıkarmak, okurların gönlünde bir düşünce uyandırmaktır. Bunu yaparken üstünü başını altın tozuna bular, kalemini de yaldız çağının içine düşürürse, oh, gel keyfim gel” diyordu.
Gerçekten de her kitabında ayrı bir altın sunup, gönlümde hiç bitmeyen düşünceler uyandırmıştı. İyi ki bu dünyaya gelmişsin Bay Salah Birsel. Seni okudukça ufuk çizgisinin bir düzlükten ibaret olmadığını anlamak ne güzel!

 

İrem SEVAL

İrem SEVAL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 3 Ocak 2021