Şiir Üzerine Yazmak…
Dergilere şiir üzerine yazı yazmak ülkemizde artık kasvetli, gereksiz işlerden biri olarak görülüyor. Dergilerde çıkardığınız yazılara, henüz daha sıcak bir okur ilgisi olmasına karşın, kitap için yayınevleri arasından istekli çıkmıyor.
Hiçbir yayınevi dergide çıkan bu yazıların okuyucusunu çekmeyi bile düşünmüyor.
Bazı yayınevleri tam tersine bir kanıyla okuyucusunu tüketmiş gibi görerek “bunlar yayınlanmış yazılar,” deyip yeni şeyler bekliyor. Bazı yayınevleri de, sizin kimliğinize, yazılarınızın Türk edebiyatı açısından taşıdığı öneme, tanıklık, açtığı tartışma vb. yönlerden değerine bakmaksızın yazılarınızın “deneme, eleştiri, mektup” arasında bir yerde kaldığını söyleyerek yayınlamaya değer görmediklerini belirtiyor.
Demek Kİ yayınevlerinin kuralları var ve bu kuralların da genellikle “vazgeçilmezliği kanıtlanmış” yayın yöneticilerinin, editörlerin kendileri olduğu anlaşılıyor.
Çünkü görüldüğü kadarıyla yayın yönetmeni, editör değişince yayınevlerinin ilkeleri de değişiyor. Bu durumda insanın aklına “acaba cezalandırılıyor muyum” gibi düşünceler gelmiyor da değil? Çünkü bizim ülkemizde olmadık şeyler olur. Örneğin yazınızın birinden hoşlanmayan bir eleştirmen, sizi cezalandırabilir. Ne bileyim, antolojisine almaz, alırsa sizi önemsiz gösterecek her türlü göstergeyi kullanır. Yıllık hazırlıyorsa yıllığında yer vermez. Şiirlerinizi görmezlikten gelir. Söz etmemeye çalışır. Tetikçileri varsa onlara çektirir tetiği. Oysa düne kadar şiirlerinizden kaynaklanan sıkı bir dostluğunuz vardır. Ama bu defa yargıları hazırdır. Sizi beğenmiyordur artık. Eleştirmenlik makamının getirdiği haktır bu. Son dönemde ortaya çıkanlar da şiirleri şairlerden ister hale geldiler. Antoloji, yıllık hazırlamak bunca kolaylaştı günümüzde.
Dergi yazılarının yayınlanma açısından kaderi böyle gözüküyor… Ama işin içinde başka işler de var. Yayınevleri ziyaret ister, sıkı fıkı olmayı gerektirir, görüşlerinin ne denli değerli olduğunu duymak isterler, yazdıklarınıza her biçimde müdahale etmek hakkı, siz ne denli kendinizi kanıtlamış olursanız olun, yazılarınıza ne kadar önem verilirse verilsin, yayın yönetmenlerinin, editörlerin dokunulmaz hakları içindedir. Yazılarınızın daha önce “hatırlı” bir dergide yayınlanmış olması bir şeyi değiştirmez. Yayınlanmadan önce dergi tarafından gerekli müdahalelerin yapılmış olabileceği düşünülmez. (Böylece, dergi yöneticileri, onların editörleri, yazdığınız derginin okuyucuları, yazılarınızı kitap olarak görmek isteyen okur çevre de sizinle birlikte ağzının payını alır.) Kimi de, haklı sebeplerden yola çıkarak, bir dosyayı editoryal haklar açısından eleştirir ama bu eleştirileri dosyayı yayınlamak için değil de yayınlamamak için gerekçe gösterirler. (Konu bakımından dağınık olduğundan, yeniden biçimlendirilmesi gerektiğinden, derli toplu bir hale getirmekten; dil anlayışlarına uydurmaktan vb.) Bazıları kestirmeden yayın anlayışlarına uymadığından vb. söz eder ve sizin bu ilkeye saygı duymanızı beklerler. Bazıları da arkadaşınız olduğu için zaten sizi yayınlamaktan özellikle kaçınır. Hele size ‘teklif’ gelmemiş de siz gitmişseniz!..
Özetlersek; yayın yöneticileri, editörler günümüz dünyasının küçük tanrıları. Dünyaca ünlü bir şairin şiiri bile “anlaşılmaz olduğu” gerekçesiyle payını alabilir editörlerin anlaşılmaz ilkelerinden. Ya da genç bir şair bir dizeyle başka bir şaire selam göndermişse, bu şiiri bu gerekçeyle bile yayınlamama hakkını kendilerinde görürler. Oysa yayın yönetmeni, editör, bu hakkı daha önce bir şair olarak hovardaca kullanmıştır. Dedik ya yayın yöneticileri, editörler küçük tanrılar. Onları memnun etmek gerekli. Ve elbette yayınevlerinin ‘büyüklüğüne göre’ büyüyen tanrılarla görüşme hakkınız da bu büyüklüğe göre değişiyor. En büyüklerin huzuruna kabul edilme şansı artık yalnızca çok satarlıkla ilgili hale geldi. Adorno’nun dediği gibi ücretli propagandacıların çok sattırdığı, meslekte ilerleme gösteren yazarlara bütün yayınevleri açık! Onlar artık yaşayan ölü imgeler olarak piyasada caka satıp markalarının gücünü göstermeye çalışmaktalar. Bizim gibi satmaz şeylerle uğraşan, zamanın değerlerine göre üretmeyen zamanı geçmiş yazarlar yayın yönetmenlerine ancak uzaktan ya da telefonla “bir temenna çakabilir”, o da belki, çünkü sekreterya engeline çarpmak her zaman olası !..
Şiirli günler dilerim.
Metin CENGİZ/Şair
Metin CENGİZ/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 06 Aralık 2020