Bitkilerin Gizemli Dünyası

0
Fitoterapi
Bitkilerin Gizemli Dünyası
 
Bugünden itibaren fitoterapi konusundaki yazılarıma başlıyorum. Son üç yıldır arge şirketimin faaliyetleriyle ilgili olarak bitkilerle sağlık konusuyla uğraşıyordum. 
Bu arada bitkiler ve faydaları konusunda yoğun okumalar yaptım ve bilgi birikimim taşarak beni  yakın çevremdekileri esir alma noktasına taşıdı. 
Blog yazma kararım da onları bu esaretten kurtarma ve ilgi duyanlara birikimimi aktarma isteğine dayanıyordu. 
Ama Kent Ekrani’ndan gelen teklifle rotayı çevirdim ve burada yazmaya karar verdim.
 
Bir konuya odaklanmak gerektiği için en çok ilgilendiğim ve bilgilendiğim alan olarak fitoterapide, yani bitkilerle iyileştirme konusunda yazmayı uygun buldum. 
Aslında farklı bir alanda, finans profesörü olarak faaliyetlerime devam ediyorum. Ancak son yıllarda bir hiperaktif durumum var.
Enerjim yüksek ve hızlı okuma anlama kapasitem daha da gelişti. Bir ikizler burcu insanı olarak zaten tek bir alanda çalışmam da beklenmezdi.
Aile geleneği olan şifalı bitkileri araştırma ve kullanma, muhtemelen genlerle babamdan bana geçti.
Bir devlet çiftliğinde yönetici olan babam nedeniyle lojmanda kalıyorduk. Çok zengin bir flora, yani bitki çeşitliliği vardı. Babamın bitkilerle tedavi ile ilgili çok ciddi bir külliyatı vardı. Ben de zaman zaman hikaye kitaplarım kadar ilgi çekici, renkli resimlerle bezeli olan bu kitaplarla hayal alemine dalardım.
O zamanlar civarda doktor olmadığı için birçok konuda babama danışılırdı. Hatta komşuların enjeksiyonlarını da o yapardı. Küçük bir metal kutuda taşıdığı ve kaynattığı iğneleri hala hatırlıyorum. Zaman zaman ben de iğne olmak zorunda kaldığım için herhalde.
Zayıf ama sağlıklı bir çocuk olmama rağmen kilo almam için şu anda  ne olduğunu hatırlamadığım kan iğneleri yapılırdı. Tabii doktor önerisi ile!
Bizim evde ilaç stoku genellikle başka bir evdekinin herhalde beşte biridir. Bunların çoğu da son kullanma tarihlerini beklerken ilaç kutusunda misafir edilir.
Sağlıklı kalmak biraz genetik, ama biraz da bizim çabamızla ilgili. Sadece çaba da yetmiyor. Doğru bilgiye ulaşmak, bu bilgi çağında aslında bayağı çaba gerektiriyor. Gerçekler ve gerçek olmayan hikayeler birbirine karışmış. Bir de uzmanların birbiriyle çelişen görüşleri olmasa!
Benim derdim hem ailemi hem de yakın çevremi olabildiğince bilgilendirme ve onların sağlığına eğer yapabiliyorsam küçük de olsa bir katkı yapma. Bilim insanı olarak da ancak güvenilir kaynaklardan elde ettiğim bilgileri aktarmaya çalışacağım.
GÜVENİLİR KAYNAK NE DEMEK
Burada bir parantez açıp güvenilir kaynakla neyi kastettiğimi açıklamalıyım.
Bilim insanları tarafından üretilmiş, verilen bilgi ve sonuçlar araştırmalara dayanan, çoğunlukla bir analiz içeren makaleleri kastediyorum. Kitapları ancak yine güvenilir bilim insanları üretmişse bu sınıfa sokmak lazım.
Üzülerek söylüyorum ki, ülkemizde birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da kalite standartları tam oturmamış durumda.
Asgari sosyal bilimlerde yayınlanan her makale bu standardı tutturuyor mu? Belli dergiler dışında garantisi yok. Gelen doçentlik dosyalarında sözde hakemli dergide yayınlanmış, başlığında bile hata olan makaleler gördüm.
Buna karşılık yurt dışında yayınlanan bilimsel dergilerin çoğunda standartlar daha veya çok yüksek. Birden fazla hakemin çok ciddi incelemesinden geçen, bu süreç aylar alan dergilere doğal olarak daha çok güveniyoruz. Eğer daha sonra eleştiri de gelmediyse o an için ulaşılabilecek en doğru bilgi olarak kabul edebilirsiniz. Bilimsel doğrular da çok kesin ve değişemez değiller. Yeni araştırmalarla bazı farklılaşmalar olabilir. Özellikle canlılar ve doğa ile ilgili alanlarda.
“… aşıların aslında insanları yoketme amaçlı olduğu yönündeki şehir efsaneleri… 
İŞTE, KAHRAMANIMIZ: CORONA
Daha çok anti kahraman demek lazım. Hepimiz yaka silkiyoruz ama ondan konuşmadan da yapamıyoruz. Şimdi bir de aşı konusu var ki, ortalık tam toz duman!
Hangi aşı, hangi yöntemle üretilmiş, yüzde kaç etkili,  hangi şirket, nasıl saklanacak, paralı mı parasız mı olacak.
Bir yanda da aşıların aslında insanları yoketme amaçlı olduğu yönündeki şehir efsaneleri…
Covid 19, gündelik dile yerleşen adıyla Corona bir virüs. Bu ismi en bilgisiz insan dahil hepimiz ezberledik. Daha sonrası biraz karışık. Virüsün nasıl insan metabolizmasına girdiği, nasıl yerleşip çoğaldığı, insanın yaşam fonksiyonlarını nasıl etkilediği hala tam anlaşılmış değil. Daha da önemlisi tedavi ve hastalık sonrası kalıcı vücut hasarları ile ilgili bilinmezlikler  var.  Bu nedenle öncelikle virüsle tanışmamak için yapılması gerekenler üzerinde ısrarla duruluyor.
Maske, dezenfeksiyon, temizlik, mesafe..
Aslında bazı insanlar virüsle karşılaştıkları halde hasta olmuyorlar. Çok hafif geçirenler de var. Bunu uzmanlar bağışıklık sisteminin gücüne bağlıyorlar. Onlarca ürün, beslenme önerisi havalarda uçuşuyor. Yalan yanlış ifadelerle kesin bağışıklığı sağladığı ve bu hastalığı iyileştirdiği iddiaları nedeniyle bazı ünlü “influencer”lar ciddi para cezaları aldılar.
Bağışıklık sisteminin gücünü T hücreleri temsil ediyor. Bu hala okumalar yaptığım bağışıklık sistemi ile ilgili yazımın konusu olacak.
Doktorlara kıyasla ve doğal olarak bizlerin hakkında kabaca bir bilgi birikimine sahip olduğumuz konuda önce yazmak ne haddime diyordum. Ama sonra ben de elimden geldiği kadar bilgi toplamaya ve düzenleyip size aktarmaya karar verdim.
Bunlardan söz etmek için tekrar buluşuncaya kadar sağlıkla kalın..
Prof. Dr. Jale ORAN

 

Prof. Dr. Jale ORAN /kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 05 Aralık 2020