Sedat ÜRETEN ‘Amerika mı, Avrupa mı ?’

0
Sedat ÜRETEN/Gazeteci
Amerika mı, Avrupa mı ?
Bir gün bu soruyla karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Hele bu sorunun cevabına göre o ülkeye gidip, orada yaşamaya başlayacağımı hiç bilemezdim. Ama bugün, yedi yıldır Amerika’da Kaliforniya’da yaşıyorum. On yıl önce biri böyle olacağını söylese güler geçerdim. Bakın neden ve nasıl oldu anlatayım.
Önce şunu söylemek isterim ki, çocukların bir kısmı yurt dışında okumalı. Evet yanlış duymadınız, bazılarının bu söylediğime karşı çıkacağını bile bile çocukların bir kısmının başka ülkelerde okumasının iyi olacağını düşünüyorum. Bir ülke ne kadar çok çocuğunu yurt dışında okutabiliyorsa o kadar çok bilgi transferi yapabilir.
Biz de bu düşünce içindeydik. Üniversite yaşına geldiklerinde Almanya’da okumaları için iki küçük kızımıza okul öncesi eğitimden itibaren Almanca eğitim aldırıyorduk. Hatta tatillerde Almanya’ya götürüp ortama alışmalarını sağlamaya çalışıyorduk.
ÜNİVERSİTEYİ BEKLEMEYELİM DEDİK
Sonra bir gün bazı şeyler vesile oldu ve neden üniversiteyi bekliyoruz çocuklarımızı ne kadar erken yurt dışına götürürsek o kadar erken adapte olurlar diye düşünmeye başladık. Ve… Hadi gidelim o zaman, dedik.
İyi hoş, gidelim gidelim de, iş bu kadar ciddileşince aldı bizi bir düşünce, Almanya’ya gitmek doğru bir karar mı, diye. Başka alternatifi yok muydu bu işin? Başka alternatifleri vardı tabi. En önemli alternatifi de Amerika’ydı. O zaman nereye gideceğimize karar vermeden bu seçenekleri iyi bir şekilde mukayese etmekte fayda vardı.
AVRUPA ÇOK PAHALI VE AŞIRI MİLLİYETÇİ
İnce eleyip sık dokuduk. Sonra seçeneklerimizi terazinin kefelerine koyup tartmaya çalıştık. Sonunda Amerika ağır bastı. İşte o zaman Amerika’yı öne çıkaran bir kaç özellik çok önemliydi. Şöyle ki;
1- Avrupa çok pahalı. Evler kiralar çok pahalı. Her şey tasarruf üzerine kurulu. Benzin tasarrufu için küçük motor ve dizel motor araştırmaları had safhada.
2- Avrupalılar birbirlerini bile sevmezler seni niye sevsinler. Vatandaş olsan, aradan 20 sene geçse Almanlar için hala kara kafasın. Çok milliyetçiler. İnsanın kendi dilini konuşmasını bile yasaklarlar. İçlerinde biraz medeni olan Hollanda idi, o da bir tarihten sonra değişti. İşyerlerinin Türk işçiyi çıkarıp Hollandalıyı aldığını oradaki dostlarımdan çok duydum.
3- Amerika’da ise geldiğinden itibaren vatandaş muamelesi görüyorsun. Özellikle Kaliforniya için söylüyorum, nerede ise Amerikalı yok. Meksikalı, Asyalı, Hintli, Pakistanlı, Afrikalı… Dünyanın dört tarafından insan var. Herkes kendi dilini konuşabiliyor, kendi kıyafetini giyebiliyor. En çok konuşulan iki dil İngilizce ve İspanyolca. Bir yerde işin olduğunda iki dilde form verirler. Bankada bir işin var ve müşteri hizmetlerine telefon açtın ama sadece Türkçe konuşuyorsun, telefona hemen Türkçe tercüman bağlarlar, sorununu çözersin. Mahkemede işin mi var, duruşmaya tercüman çağırırlar. İngilizce konuşamadığın için seni kimse dışlamaz, anlamaya ve yardımcı olmaya çalışırlar. Kim bilir ülkenin belki de yarısına yakını ingilizceyi zor konuşuyordur. Zaten neredeyse ülkenin yarısı İspanyolca konuşuyor. İngilizce mi yoksa İspanyolca mı resmi dil olsun diye yapılan referandumdan az farkla “ingilizce” çıkmış. Resmi dil o nedenle ingilizce.
4- Avrupa Dünya savaşında çöktü. Savaştan sonra dünyanın her yerinden çok göç aldı. Bugünkü kalkınmasını da ona borçlu ama artık ihtiyacı yok. Yabancıların ikinci üçüncü kuşakları da asimile olmuş durumda. Kapılarını yabancılara mümkün olduğu kadar kapamaya çalışıyor.
ÇİNLİLER VE HİNTLİLER REKOR DÜZEYDE
5- Dünyanın her yerinden insan var Amerika’da. Özellikle Çinliler ve Hintliler rekor düzeyde. Meksikalılar da öyle ama onları saymıyorum, çünkü onlar zaten bu toprakların eski sahibi. Şehirlerin sokakların İspanyolca isimlerini hep onlar koymuş. Çinliler ve Hintliler çocuklarını en iyi okullarda okutuyorlar. Böylelikle ülkelerine müthiş bilgi ve teknoloji transferi yapıyorlar. İyi eğitimleri sayesinde, şirketlerde en iyi yerlerde hep onları görebiliyorsunuz.
Yabancı kökenlilerin evlerinin kapısına kendi ülkelerinin bayraklarını astıklarını çokça görürsünüz. Kökenlerini dillerini unutmazlar ama 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’nü hep birlikte kutlarlar.
Sadece şu sıraladıklarım bile yaşanacak bir yer seçmek için Amerika’yı Avrupa’ya üstün kılıyor. Bu nedenle buradayız. Burada çalışmak, çalışmak ve okumak var. Her yer üniversite dolu. Üniversite sınavı gibi bir kaos yaşanmıyor.
7-8 şeritli otoyollar bile sabah 4-5:00 saatlerinde tıkanır. İş hayatı erken başlar, öğleden sonra 3:00’te eve dönüş trafiği başlar. Böylelikle insanların evde yaşayacak zamanları oluyor. Çocuklarıyla, evleriyle, bahçeleriyle ilgilenecek zamanları oluyor.

İşte böyle. Avrupa mı Amerika mı, birkaç dakika içinde size özetlemeye çalıştım. Amerika’nın iyi kötü başka özelliklerine de gelecek yazılarımda yer vermeye çalışırım.

Sedat ÜRETEN/Gazeteci

sedatüreten/kentekrani

Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 28 Eylül 2020