Huma SEVİM yazdı: ”Galata Demek Meyhane Demektir”

0

Huma SEVİM

 Evliya Çelebi

İstanbul, Doğu Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti ilan edildiği 11 Mayıs 330 tarihinden başlayarak meyhane ve içkili mekanların odağı haline geldi. Binlerce yıllık süreçte Dünya’nın her yerinde içki içilen yerler, denizlerin veya ırmakların kenarında konumlanmış. Kara ve demiryolu ulaşımlarının henüz gelişmediği dönemlerde, 14. Yüzyıla kadar içki, pişmiş toprak testilerde daha sonraları da fıçılarda deniz yoluyla taşınıyor. İstanbul hem İpek Yolu’nun son durağı, hem de iki kıtanın dibindeki liman. O zamanların metropolü sayılabilecek nitelikte pek fiyakalı bir şehir.

Byzantion sonrasında, Konstantinopolis’te farklı sınıftan insanların günün farklı saatlerinde uğradıkları birkaç çeşit mekan var. Mesela “Pouskeria”lar sirke, su ve muhtemelen bira karışımından oluşan Roma menşeli “Pouska” adlı içkinin yanında nohut, bakla, leblebi, mercimek gibi baklagillerin sunulduğu alt sınıflara hizmet veren içkili lokanta türü. “Kapelia”lar ise, bildiğimiz meyhanelere daha çok benzeyen şarabın yanında balıkla veya etle pişirilen yemekler servis eden mekanlar. Bir de Galata rıhtımı etrafındaki meyhane türü dükkanlar var. Şimdi gözünüze taramalı, lakerdalı, tavada kızarmış ıstavritli meyhaneler gelmesin. Buralar içki deposu olarak kullanılan, bir bölümlerine koyulan alçak oturaklarda müşterilerine hizmet veren yerler.

Osmanlı’nın son döneminde, bugünkü meyhane anlayışımıza uyabilecek türden mekanlar Tophane ve Galata yani Karaköy’de toplanıyor. Fakat dini ne olursa olsun gayrimüslimler de dahil buralara yalnızca erkekler gidiyor bu bilgiyi es geçmeyelim. Meyhaneleri işletenler genellikle Rum veya Ermeni kökenli Osmanlı vatandaşlarından oluşuyor.

Gelelim Lavirentos’a (Güzel isim ?), Evliya Çelebi’nin yaşadığı 17. Yüzyıldan 1943 yılına kadar varlığını sürdürmüş bir mekan. Adı karmaşık yer demek olan labirent sözcüğünden geliyor. Limana demir atan gemilerden inen denizciler, Galata’nın hayta, kabadayı takımı buranın müdavimleri. Durum bu olunca da buradan kavga, gürültü hiç eksik olmazmış. Bir de dillere destan bir köçek varmış Panayot isminde, güzelliği ile herkesi büyüleyen bu genci, Despina adında bir kadın kaptan kaçırmış. Gözünüzde şöyle yeniden canlandırın İstanbul’un nasıl bir yer olduğunu. ?

  1. Yüzyılda Beyoğlu’nda, Lavirentos adında bir meyhane daha vardı. Burayı 1868 yılından itibaren Haralambos Samarcidis adına bir Rum işletmekteydi. Bir de Madam Bela’nın işlettiği İstanbul’da yeri önemli olan bir başka meyhane vardı. Adı gibi belanın eksik olmadığı bu yer aynı zamanda otel hizmeti de veriyordu, ayak takımının sürekli gittiği bir yerdi burası. Madam Bela orta yaşlı fakat 25’lerinde gösteren çapkın, nereli olduğu bilinmeyen bir kadın. Yanına alıp adam ettiği “Kız İstavro” adlı genci, bir fahişenin evinde basıp şişleyince yurt dışına kaçıyor ve bu meyhanenin dönemi böylece bitiyor. Hiç iyi şeylerin dönmediği bu yer, sanki lanetlenmiş olduğundan yangında kül olup gidince mahzeninde onlarca iskelet bulunuyor. Bela’nın otel ve meyhanesinin Galata’daki adresi Leblebici Sokağı olarak geçer, 1930’ların şehir rehberinde sokağın adı “Leblebici Şaban”dır.

Yine 1800’lerin sonu 1900’lerin başında Galata’da, bir de ünlü Bizans Birahanesi vardı. Gündüz lokanta, gece birahane olan bu mekanı bir Yunanlı işletiyordu. İstanbul’a yoksul bir miço olarak gelen bu Yunanlı, bir Kuledibi fahişesine aşık olmuştu, kadın da ona aşık olmalı ki miçoyu zengin etmişti. Bu sayede Bizans Birahanesi’ni açan Yunanlı’yı pos bıyıklı, iri yarı, çok az Türkçe konuşan, parmağında elmas yüzüklü biri olarak tanımlayan kişi Reşat Ekrem Koçu’dur. Yeleğinde altın kösteğiyle kasada otururmuş. Burada Belgrad’ın Yogodina Birası, daha sonraki dönemde Bomonti Birası servis edilirmiş. Küçük bardak 60 para, dublesi 100 para, tava balık ve salata ile servis ediliyor. Ben zaman makinasıyla şöyle bir geriye gidip bir gece sabahlamalı diye hayal ettim. ?

İrili ufaklı anlatılacak çok mekan var daha, bugunkü Necatibey Caddesi üzerinde 25-30 basamaklı merdivenlerden çıkılarak girilen meyhanelerin varlığından söz ediliyor. Galata böyle fırtınalı, masallardan çıkma bir yermiş işte. Bakarsanız hala görebilirsiniz. Evliya Çelebi dolaşmış bu sokaklarda ve demiş ki; ”Galata demek meyhane demektir.” ?

Huma SEVİM

humasevim02@gmail.com

HumaSEVİM/kentekrani

Abone Olmak İçin Tıklayınız

Yazarın Tüm Yazıları

www.kentekrani.com 6 Ağustos 2020