Tekno Kültür
Bize Hergün Bayram Ya Çocuklara…
Şimdiki çocuklar bayram deyince ne anlıyorlar? Çoğunlukla tatil mi, izin mi yoksa kaçış mı, kavuşma mı? Belki çok uzaktan gelen anlamsız bir sevinç olabilir ama bu da neden? Çünkü ya yeni bir şey var ilgilerini çeken ya da tüm aileyle birlikte yemek yemeleri bile hiç yoktan mutlu gelebilir. Gülümsemeyi unutmuş anne babalar belki bayramda güzel bir kahvaltı yaparlar çocuklarla.
Veya akşamüstü kırlarda mangal keyfi olabildiğince…
Bir de yanında semaver kaynarsa hele anne baba ile top oynadılar mı işte Bayram budur.
Çocuk işte. Durur mu? Bu yetmeyecek. Daha fazlasını görünce isteyecek.
Şimdiki zamanda görmemek elde mi? Neyi gizleyeceksin bu İnternet çağında!
Çocuklar her şeyin farkında ama gerçekten Bayram’ın anlamını biliyorlar mı? Anne babası da bilir ya da bilmez ama her çalışan için önce tatil anlamındadır maalesef.
Bayram lafı kulağa ne hoş gelir oysaki.
Bir bayram gibi, Bayram sevinci, Hayat Bayram Olsa, İyi Bayramlar!
Ben “Bayramları” severim.
Bize ait değerleri hatırlattığı için! Gerçek benliğimizi ortaya çıkarttığı ve aslında ne güzel bir gelenek ve kültürümün olduğunu hatırlattığı için!
Neşe, sevinç, mutluluk, içe dönüş, aile, dostluk, kardeşlik gibi kavramların anımsandığı kısa zamanlardır dini bayramlar ve Müslüman âlemi için çok önemlidir.
Asıl amacının paylaşma olduğu bir dönem ne yazık ki büyük şehir insanlarınca dinlenme, izin günlerine ayrılmakta. Büyük şehir insanı öyle yorgundur ki dinlenmek hakkıdır diye düşünüldüğünden herkes birbirine “Bayramda nereye gideceksin” diye sorar klişe laftır! Eğer imkân varsa haliyle, yoksa ya memleket ya da boşalan büyük şehirlerdeki piknik alanlarında huzur içinde keyif yapılır. Yeter ki, sağlık olsun huzur olsun ülkemizde!
Çocuklar da “bayram” gibi içi son derece derin olan bu sözcüğü tam olarak anlamamasına rağmen olayı eğlence olarak görmekte ne kadar haklılar.
En çok tadına çıkaran yine onlar. Eğlence öncelikle onlara göre kurgulanmış. Çocukları çekerse zaten aile harcama yapacak, değil mi? Çocuk eğlenirse aile de mutlu olacak. İşte bu da bir çeşit bayram! Yine imkanlar çerçevesinde..
Oysaki bizler için eskiden “Bayram” iple çektiğimiz bir şölendi. Ben de bu şöleni yaşayanlardanım, yalan değil sahte değil, gerçekten seviniyormuş gibi değil heyecandan sabahı kadar uyuyamayanlardanım.
Anne; bayrama kaç gün kaldı diye sayanlardanım…
O zamanlarda yeni bir ayakkabıyı bayram sabahı giymenin ayrı bir tadı tuzu vardı. Çocukluk işte gizlice giysem de annem “hayır bayramda ilk defa giymelisin” derdi ve biz o zaman laf dinlerdik!
Hakikaten yastığımın yanına kırmızı ayakkabımı, kitap dolabımın üzerine yeni kıyafetimi koyardım. Ara ara da bakardım, orada mı diye!
Gece yatağıma yattığımda hesap kitap yapmayı da ihmal etmezdim, acaba şu teyze bu amca bu bayramda ne kadar harçlık verir, olursa biriktirir şunu alırım…
Derken hayallerle uykuya dalardım ki bir bakardım sabah olmuş bayrama az kalmış..
Sonra, kendime ufak tefek de bayramlıklar alırdım ucuzundan.
Çok şükür ki, ucuz da olsa yeni bir şey alacak paramız vardı.
Ailem orta halli olmasına rağmen gelenekçi ve gerçek dindarlığın usullerini yerine getirmeye çalışırken biz de saygı gösterirdik.
Kurban kesilirdi o zamanlarda. Küçükken kesilecek hayvanlara bakamazdık, hatta pek anlamazdık neden hayvan kesildiğini!
Her seferinde neden kesiliyor diye sorardık ama cevaplar pek anlamsız gelirdi.
Çocukluğumda bu bayramın en sevmediğim tarafı işte buydu. Kesilen hayvanların kanlarını gördüğüm an birilerine kızmak isterdim ama her seferinde bunun doğru olduğunu anlatan biri çıkardı karşıma.
Yine de anlamazdım, ama kavurma yok mu onu yerken her şey değişirdi!
Çocuklar bayramların neşesi, yaşam sevinci. Her aile yapabildiği kadar ya hediye ya bayram harçlığı verirdi. Ve ne sevinirdik bunlara. Hadi harçlık alamadık ama çikolata kapmak bile bir şeydi. En çok da o zamanın en pahalı şeyi dondurma!
Sonra bir de bayram harçlıklarını saymak vardı gizlice. Ortada saysak annem kızardı, yapma ayıp!
Yine tipik olarak mutlaka lunapark keyfi vardı bayram paketinde..
Her zaman sınırlı sayıda binilen lunapark oyunlarında bu kez sınırsızlığa doğru giderdi. Annem varsa 2 oyundan belki 4 eğlenceye çıkar ama babam götürmüşse onu kandırıp hepsine doya doya binerdik.
İşte böyle, çocukluğumun bayramları deyince ilk akla gelenler.
Aslında daha neler neler var. Belki bazılarınızın çocukluğunda yaşadıkları kiminin de yaşayamadığı.
Çocukluk ne güzeldi. Sorumluluk yok, ciddiyet yok, varsa yoksa oyun, eğlence, yemek, içmek. Tek bir beklenti var ailenin o da ders çalışmak. Bu benim çocukluğumdu.
Ama ya diğerleri..
Çocukluğunu yaşamayan çocuklar! Sorumluluğu çocukken almış ülkemin küçükleri. Daha minicik elleri büyümeden tozlanan, pislenen, ekmek peşinde koşan küçük işçiler.
Sokaklarda, koruma evlerinde, hapishanelerde büyüyen çocuklar!
Onlara da Bayram tabii ki. İşte belki ekstra taze bir simit, meyveli bir gazoz yanında.
Belki küçük bir mutluluk!
Kendi kazandığı ile Lunaparkta bir oyuna binerse işte nasıl da eğlenir o zaman. En doğal çocuk gülüşü nasıl olur anlarsınız! Ve dersiniz ki;
“İşte Bayram bu ’dur”
Adı da Bayram mesela!
Bayramları seviyorum ben.
Paylaşmayı hatırlattığı için,
Birbirimizi gördüğümüzde gülümseyerek “iyi bayramlar” dedirttiği için,
Aileyi bir araya getirmesinden
İhtiyacı olana bağış fırsatı verdiği için
Ve çocukları sevindirmenin mutluluğunu yaşatmasından
İşte gelenek işte kültür.!
En güzeli bizde kutlanır, bizde vardır.
Keşke hep “Hayat Bayram Olsa”
Bayram bittiğinde bu değerleri koruyabilseydik.
Keşke!
Tıpkı bende olduğu gibi “Her gün bize bayram olurdu”
Assoc. Prof. Dr. Arzu BALOĞLU
Tekno Kültür
IT Senior Mentor, Auditor and Author
Dept. of Industrial and Computer Engineering
Engineering Faculty
Marmara University
Yakında Canlı Yayınlara Başlayacak youtube
Kent Ekranı
Kanalımıza Abone Olmanızı Bekliyoruz.
Kent Ekranı Youtube Kanalı İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 2 Ağustos 2020