Necefsiz Maşrapa
Muhabirlik
Türkiye’de televizyon haberciliğinin durumunu irdelemeye devam…
Geçen yazıda durumu anlatırken önce habercilikteki endüstrileşmeyi ve bunun Türkiye’ye yansımasını, kaleme almış; “kanalların neredeyse hepsi ekmek arası köfte yapıyor” diye yazıp, Türkiye’deki televizyon haberciliğini haberburger imalatı olarak tanımlamıştım.
Durumla ilgili diğer başlıklardan ikincisini nacizane nesli tükenen muhabirlik olarak saptamıştım.
Bu mesleğin, yani gazeteciliğin temeli muhabirliktir.
Yayıncılığın görsel yanını da düşünürsek foto muhabirliği ve televizyonculukta kameramanlığı da aynı nitelikte görüyorum.
İYİ MUHABİR
Gazetecilikte gelinebilecek en üst seviye, hem meslektaşlar arasında, hem medyanın genelinde hem de kamuoyunda iyi muhabir olarak tanınmak bilinmek ve anılmaktır.
Türkiye’de sayıları az da olsa, iyi muhabir olarak bilinen ve meslekteki onlarca yılı sadece ve sadece muhabirlikte geçiren isimler var.
Eskiye özlem değil ama belirtmek gerek; eskiden daha çoklardı.
Güvenilir, önemli haberlere imza atan, televizyonda önemli, akılda kalıcı, unutulmaz yayınlar yapan muhabirler giderek azalıyor. Çünkü televizyon haber merkezleri ve haber kanalları, yeterince muhabir istihdam etme masrafından, dolayısıyla izleyiciye bol, özgün haber verme masrafından kaçınıyorlar.
İlerde sözünü edeceğim ama şimdiden yazayım; Türkiye’deki eğlence kanalları gibi haber kanalları da giderek masa şirketlerine dönüşebilirler.
İzleyiciler olarak şöyle hafızanızı yoklayın. Ekranda gördüğünüz zaman, veya bir medya organında imzasını okuduğunuz zaman “hah bu muhabirin haberi doğrudur ve önemlidir, ayrıca çok da iyi sunar veya yazar” diye düşündüğünüz kaç iyi muhabir var?
Sokakta rastgele çevirdiğiniz izleyicilere, vatandaşlara beğendikleri muhabir var mı sorun.
Garip bir mesleki cilve, size beğendikleri sunucuların adlarını verirler.
Eğer o isimler muhabirlikten gelmişlerse ne ala…
İYİ EDİTÖR
Muhabirliğin neslinin tükenmeye yüz tutması iyi editörlerin yetişmesini de köstekliyor. Hatta medyada editör sıkıntısı yaşanıyor.
Bu yüzden olsa gerek, normalde editörlerin mutlaka muhabirlik deneyimi olması gerekirken Türkiye’de hiç muhabirlik yapmadan editör olanların sayısı tehlikeli boyutlara ulaşıyor.
Bu da iyi editörlerin seyrelmesine yol açıyor.
İyi editörlerin yokluğu kalitesiz bir medya anlamına geliyor.
Sonuç olarak muhabirliğin neslinin tükenmeye yüz tutması; medyanın hastane yemeği misali tatsız tuzsuz sofra haline gelmesi sonucunu doğuruyor.
Bundan daha önemlisi, muhabirliğin neslinin tükenmeye yüz tutması; bakmayıp görenler için ufukta, ülkede demokrasinin daha da körelmesinin işaretlerinden birinin kırmızı sinyali çakıyor.
Ne kadar çok muhabir o kadar iyi muhabir.
Ne kadar çok muhabir o kadar bol ve çeşitli haber.
Ne kadar çok muhabir o kadar bakış açısı.
Ne kadar çok muhabir o kadar sağlam demokrasi.
Haliyle ne kadar çok muhabir o kadar güçlü toplum.
Gelecek yazıda Türkiye’de televizyon haberciliğinin durumunu işlemeye devam edeceğim.
ELEŞTİRİLERE DE BAŞLARSAK
“ANLAMSIZ GÖRÜNTÜ”
İyi editör sıkıntısının göstergesi niteliğinde olduğunu düşündüğüm bir örnek.
Habertürk Televizyonu’nda 22 Temmuz’da yayımlanan Teketek Programı.
Konu, Doğu Akdeniz’deki durum ve Türkiye’nin Libya’daki operasyonları.
Yayında Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin konumu, yaptıkları konuşuluyor ama ilgili görüntü olarak neredeyse kesintisiz 27 dakika boyunca propaganda amacıyla hazırlanmış ve ajanslara verilmiş Mısır Ordusu görüntüleri izlettiriliyor.
İzleyici de rahatsız olmuş ki Fatih Altaylı’ya iletilmiş veya Altaylı gelen mesajları görmüş.
(Ekranda konuklar, konuşmacılar yerine çok uzun süreler boyunca bilgisayara, tablete veya akıllı telefona bakan moderatörler ayrı ve ciddi bir sorun)
Fatih Altaylı reklam dönüşü kızgın. Bazı izleyicilerin, “Mısır Ordusu’nu göstererek sublimal mesaj mı vermek istiyorsunuz” tepkisini, “hastalıklı ruh hali” olarak tanımlıyor. Ekip o kesintisiz, muhtemelen kendilerine fazla iş çıkarmayan, hazır, montajlı propaganda görüntülerini o amaçla yayına vermemiştir ama ihmal, vurdumduymazlık olasılığı yüksek.
Altaylı, yayın ekibine o arada editöre, “çocuklar en iyisi beni gösterin. Anlamsız bir görüntü olsun.” Diyor.
Sonra?
Sonra programda Mete Yarar, Türk Ordusu’nun yurtdışındaki veya sınır ötesindeki operasyonlarının toplam fayda açısından o kadar da maliyetli olmadığını anlatırken ilgili görüntü olarak bu kez 12 dakika boyunca F-35 ve S-400 görüntüleri ekrana veriliyor. Reji herhalde ne konuşulduğunu dinlemiyordu veya Mete Yarar’ın sözünü ettiği konuya ilişkin görüntüler önceden hazırlanmamıştı.
Konuşmalara, yayında o dakikalardaki konuya göre, F,35’ler, S-400’ler gerçekten anlamsızdı.
Fatih Altaylı, kendine olan güveniyle, “beni gösterin anlamsız görüntü olsun” demişti.
İzleyici, anlamsız görüntüler yerine güvenilir, en iyi moderatörlerden biri olarak Altaylı’nın, gerçekten anlamlı görüntüsünü ekranın ortasında devamlı izleseydi daha iyi olurdu.
Oğuz HAKSEVER/Gazeteci
www.kentekrani.com 28 Temmuz 2020