Metin CENGİZ yazdı: Kültür, Demokrasi ve Yozlaşma

0

Metin CENGİZ/Şair

Kültür, Demokrasi ve Yozlaşma

Demokrasi, bir kültürel coğrafyada sosyal farklı çıkar gruplarının, etnik kimliklerin kendilerini baskısız bir ortamda, anayasa ve kanun güvencesinde özgürce ifade etme biçimidir. Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarıdır bunlar. Aksi durumlarda, günümüzde genelde olduğu gibi söylem demokratik olsa da, demokrasinin dışındaki arayışların sonu gelmez, bu eğilim ve uygulamalar hızlanır, “İleri demokrasi“ gibi tuhaf demokrasiler icat edilir.

Kültürel olarak, çoğulculuğu içine sindirememiş bizim gibi Doğu toplumlarında söylem, demokrasi için verilen mücadelelerden etkilenip şekillense de teokratik-oligarşik yapısını korur. Bir yaşam biçimi olarak kültürler ya içine kapanıp görünmez olmayı ya da meşru zeminin dışında kendini kabul ettirmenin yollarını arar. Sonuç, düzene ya da içselleştirilmeye koşut olarak kendine yabancılaşmayı doğurur. Giderek, kendi iç dinamizminden kopmuş kültürel kimliklerde tam bir bellek kaybı görülür, yozlaşma had safhaya varır. Mücadeleyi meşru olmayan zeminde sürdürenler içinde barındığı kültüre karşı, o andaki ortamın belirlediği kristalden kaynaklanan bir düşmanlık gösterir kendini. İlkesizlik, değerlerin altüst oluşu, zafer için ‘Her şey mubahtır’ anlayışı yaygınlaşır, kökleşmeye yüz tutar.

Kişilerin topluma, bir başkasına karşı kayıtsızlığı, vurdumduymazlığı, duyarsızlığı yaygınlaşır. Bütün bunların türevi olan siyasi yabancılaşma, siyasi rüşvet, adam kayırma, bana necilik vb.dir. Doğruları savunmak, gelişen değer yargıları adına dışlanır, kokuşmuşluğun getirdikleri değer kazanır. Elbette bu değer kazanma mağaranın diğer bir dilde sembolü olduğundan, aydınlanma öncesi yaşam, davranış, düşünme ve idare biçimleri hortlar.

Televizyona çıkan pek saygın bilim ve ilim adamları, Osmanlı döneminde laiklikten, hatta demokrasiden söz eder. Kimse de bu olup bitene karşı sesini çıkaramaz. Osmanlı döneminde, azınlıkların siyasi hiçbir haklarının olmadığı, egemen olana karşı gösterilen saygının dinsel inanç alanından özel yaşam alanına, giyilen giysinin farklı ve simgesel olma zorunluluğuna kadar her şey unutulur (Yahudilerin ve Ermenilerin farklı renkteki giysileri ve hamama giderken peştemallerine zil takmaları vb.). Demokratik kazanımlar yozlaştırılır, beğenilmez olur, karalanır.

Gün pusuyu seven kurdun günüdür artık. Çözümün, ne pahasına olursa olsun bütün alanlarda demokratikleşmeden geçtiği yazılmak çizilmekle kalır. Herkesin bildiği ama kulak arkası ettiği gerçekler, vatan ve millet adına yargılanır hale gelir. Düşünmek, düşündüklerini söylemek, yazmak, çizmek yasaklanır. Sanatçı, yazar, şair, ressam, bilim adamı küçümsenir, hor görülür. Bu türden insanlara hiçbir yerde önem verilmez. Hatta rüşvet alanlar, hukuk delenler, anayasal kararları tiye alanlar taltif edilip meclise girer; üst düzeyde görevlere getirilir. Ülkesini seven, onun geleceği için kaygı duyan sanatçılar, aydınlar, gazeteciler için düzenin bütün dişlileri çalışır. Şaire, romancıya, öykücüye, ressama, dürüst gazeteciye, aydına, bilim adamına karşı hapishanelerin kapıları sonuna değin açılır.

Artık memleket “Ben” diyenindir. İmparatorluğun söylemini meşrulaştıran “Ortak akıl” adına muktedir güçlerindir. Ne kültür kalır ne sanat ne siyaset. Kültürün üretildiği şehirler talan edilir, yağmalanır, dokusu tahrip edilir. Ülke ekonomisi gelecekten haber aldığını savlayan medyumların, cahil tv. Uzmanlarının ve üfürükçülerin eline bırakılır; bundan medet umulur. Ama işler ağır aksak da olsa yine de yolunda gider. Bunun da her şeye karşın, oturmuş, kendiliğinden devam eden değerlerden kaynaklandığı bilinmez. Ne demeli? Üstelik 2023’e üç yıl kalmışken…

Şiirli günler dilerim

Metin CENGİZ/Şair

metcengiz@gmail.com

MetinCENGİZ/kentekrani

Abone Olmak İçin Tıklayınız

Foto: https://business.facebook.com/kulturturukulturturlari/?ref=py_c

www.kentekrani.com 15 Temmuz 2020