İzzet Umut ÇELİK yazdı: Zamanın kapsülü; Galata Kulesi

0

İzzet Umut ÇELİK/Akademisyen

:KUYTU:

Zamanın kapsülü; Galata Kulesi

İstanbul’un geçmişini ve bugününü anlatabilecek en önemli tanıklardan biri olan Galata Kulesi, inşa edildiği günden günümüze, şehrin en işlevsel ve sembolik unsurlarından biri olmuştur. Şehirdeki zaman katmanlarının hemen hepsiyle bir ilişki kurabilmiş olan kule, aynı zamanda İstanbul’un hafızası olarak okunabilir. Son günlerde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında kulenin mülkiyetine dair yaşanan anlaşmazlık hukuki bir sürecin parçası olmuş ve güncel durumda, hukuki olmaktan ziyade siyasi bir kararla kulenin kullanım tasarrufu Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bırakılmıştır.

Görsel 1. Galata Kulesi  (https://www.ucuztarih.com/magazin/galata-kulesi-asrilesirse/)

Görsel 2. Galata Kulesi’nin tarih sürecindeki değişimi.(Köksal Anadol)

5.yüzyıldan 13.yüzyıla kadar Galata ve çevresini çevreleyen sur hattının bir parçası olan ve askeri mimari işlevi baskın olan kulenin öyküsü, özellikle Venedikliler ve Cenovalıların şehre gelişiyle değişmeye başlar.  Doğu-Batı arasındaki ticari işleyişte önemli bir liman bölgesi olarak kullanılmaya başlanan, aynı zamanda Venedik ve Cenevizliler arasındaki iktidar mücadelesine sahne olan Galata’da sur, burç ve kulelerden oluşan savunma sisteminin daha organize hale gelir.

Görsel 3. Galata Bölgesi, Matrakçı Nasuh, “Menazil-i Seferi Irakeyn” , 1535.

İstanbul’un Osmanlı tarafından alınmasının ardından Galata, Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Osmanlı, fetih sonrasında küçük bir Ceneviz kenti karakteri taşıyan Galata sur içini sistemli bir şekilde dini ve askeri yapılarla kuşatmıştır. II. Bayezid zamanında kırk beş gün süren ve “küçük kıyamet” olarak adlandırılan depremde Galata surları ile kulesinin de zarar görür.

Galata kulesi ve çevresindeki burçların, sur sisteminin bir parçası olması dışında çoklu bir işleve sahip olduğu bilinmektedir. Kulenin Osmanlı hâkimiyetinden sonra geçirmiş olduğu fonksiyonel değişimlerin ilki bir zindan olarak kullanılmasıdır. 16. ve 17. yüzyıllarda Tersane zindanlarında çalıştırılan savaş esirleri ve suçluların Galata kulesi ve çevresindeki burçlarda tutulduklarına dair dönem kaynaklarında bazı verilere rastlanmaktadır. En bilinen kaynakların başında Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi gelir. 1574’te İstanbul’a gelen Fransız Pierre Lescalopier, Galata’nın en yüksek yerinde zindan olarak kullanılan bir kule ve burç bulunduğunu, Brettenli Michael Heberer de 1582-1588 yıllarında İstanbul’da esir olarak bulunduğunda, etrafı yüksek duvarlarla çevrili geniş bir avlu ortasındaki pek yüksek yuvarlak gövdeli kulenin içinde sultanın çeşitli işlerde çalıştırılan 1500 esirinin barındığını bildirir.(resim)

XVIII. yüzyıldan itibaren kule Mehterhane Ocağı ile yangın gözleyicilerine tahsis edilir. İnciciyan, 1717’den beri Galata Kulesi’nde gece yarısını duyurmak üzere kös vurulduğunu bildirir. XVIII. yüzyılda kulede bir mehterhane takımının yaşadığı, buradaki musiki aletleriyle köslerin tamirine lüzum gösteren 1194 (1780) tarihli bir arşiv belgesindende anlaşılmaktadır. 1791’de İstanbul’a gelen Salaberry adlı yabancı seyyah, Galata Kulesi’nde fetihten beri her gün aynı saatte “kötü bir müzik” çalındığını yazarken herhalde buradaki mehterhanenin nevbet vurmasını kastetmiştir. Yine İnciciyan’a göre, Galata Kulesi’nde XVIII. yüzyıl başlarından itibaren yangınları gözetleyen ve bunları şehrin başka mahallelerine kös vurarak duyuran bir gözcü teşkilatı da bulunuyordu. III. Selim döneminde 28 Zilhicce 1208’de (27 Temmuz 1794) büyük bir yangında kulenin külahı yanar. Tekrar yenilenen kulede bir seyir alanı oluşturulur. Osmanlı devlet arşivlerinde, buradan şehri seyretmek ve belgelemek adına birçok talep dilekçesi bulunmaktadır.

Görsel 4. Galata Kulesi ve Tulumbacılar(Gravürlerle Türkiye,c.1)

II.Mahmut döneminde 2-3 Ağustos 1831 yangınında Galata Kulesi bir daha yanarak harap olur ve derhal öncekinden daha farklı biçimde tamir edilen kuledeki çalışmalar sırasında Sultan II.Mahmut burayı ziyaret etmiş ve uygun bir saat konulmasını istemiştir. Saat kulesi için II.Mahmut tarafından verilen siparişe ait olduğuna dair bir rivayet bulunan bir çan, günümüzde, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bronz eserler arasında sergilenmektedir. 13-14.yüzyıllara tarihlenen çanın, kuleye konulması istenen saatle ilgili olup olmadığı bilinmemektedir.(resim)

Yine bu dönemde yapılmasına karar kılınan kulenin külah formu günümüz görünümününde referansı olacaktır. Bu anlamda 14 pencereden ışık alan bu katın üstünde kurşun kaplı oldukça sivri bir külah yapılmıştır.

Galata Kulesi 1875’te çıkan bir fırtınada külahının sökülmesi üzerine bu unsurunu kaybetmiş, pencereli en üst kâgir katın üzerine poligon biçiminde iki ahşap oda yapılarak ortaya da uzun bir bayrak direği dikilmiştir. II. Mahmud dönemine ait, iki kâgir katı bağlayan döner merdiven de kaldırılmıştır. Ayrıca 1874’ten itibaren İstanbul ‘da modern itfaiye teşkilatı kurulurken Galata Kulesi tepesinde bir yangın haber merkezi oluşturulmuştur.

19. yüzyıl yeni malzemelerle birlikte geçmişe meydan okuyan Endüstrileşmenin en görünür olduğu zaman dilimidir. Ecole de Beaux-Art mezunu mimar Aram Tahtacıyan, dönemin iddialı mimari önerisi olan Globe Tower’dan etkilenerek doğduğu kente dair alışageldik mimari projelerin dışında bir öneri ile Osmanlı Devleti’ne başvuracaktır. Bu anlamda Kız kulesi içinde benzer bir önermenin olduğu bilinmektedir. Nihayetinde her iki proje gerçekleşmemiştir.

 Görsel 5. Aram Tahtacıyan’ın proje maketi ve dilekçesine yanıt (Alev Erkmen Özhekim, Arredamento Mimarlık no. 153,Aralık 2002)       

Tarih boyunca Galata Kulesi, henüz bütün güzelliklerini koruyan eski İstanbul’un en iyi seyredildiği yer olarak tarif edilmiştir. Mehmed Raif Bey’in Mir’at-ı İstanbul’unda kulenin her bir penceresinden görülen manzaranın ayrıntılı tasviri vardır. En tepede bulunan poligon biçimindeki odaların döşemelerinin 1959-1960 kışında kirişlerinin çürüyerek çökmesi üzerine ciddi bir biçimde tamir edilmesi düşünülerek İstanbul Belediyesi tarafından 1964’de çalışmalara başlanmıştır. Kulenin 1833-1876 yılları arasındaki şekline çevrilmesi kararlaştırılmış ve bu iş ne yazıkki zamanının malzeme olan beton ve çimento yoğun kullanımı ile yapılmıştır. Ancak külah Sultan II.Mahmud döneminin külahına nazaran daha az sivridir. 1964’ten 1967’ye kadar süren çalışmalar yüksek mimar Köksal Anadol tarafından projelendirilmiş ve kule 28 Eylül 1967 tarihinde yapılan bir törenle resmen açılmıştır. (resim) 1967 yılında tahsis edilen 49 yıllık kiralama sözleşmesi,16 Nisan 2013 yılında sonlanmıştır. Kule İ.B.B’ye bağlı Beltur tarafından işletilmeye başlanmış, hatta Gezi olayları sırasında yaşanan önemli protestolardan biride Kule dibinde yaşanmıştır. 2013 Gezi Parkı ile ilgili protesto gösterilerinde ve devamında kule dibinde kurulan çay işletmesine karşı eylemlerin odak noktası olmuştur.

Galata Kulesi, tarih boyunca siyasal çatışma ve mücadelelerin hem sahnesi hem de konusu olmuştur. Kulenin büyük kalabalıklarca görünür olma hali, o’nu bir propaganda sahnesine çevirir. Bu görünür olma halinde, bölgenin topografyası ve kulenin bu arazide konumlandığı hâkim noktayla birlikte, bölgenin her zaman kalabalık olması da önem kazanır. Kule’nin bir propaganda mekânı olarak kullanılması, sadece muhalif toplumsal hareketler için değil, iktidar ve sermaye grupları için de geçerlidir. Kule’nin gövdesi çeşitli projektör ve ışıklandırma cihazlarıyla adeta bir reklam panosu olarak kullanılmıştır.

Görsel 6. Enerji-Sen Galata Kulesi İşgali 03-12-2013(Sendika Org)

Kule için İ.B.B’ye yapılan tahsis yakın zamanda iptal edilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir müze projesi olarak değerlendirilmeye alınmıştır. İnşa edildiği günden bugüne şehrin gören gözü, tanığı ve görüneni olan Galata Kulesi’nin öyküsü, anlaşılan odur ki anlatı biriktirmeye, görmeye ve görülmeye devam edecektir.

İzzet Umut Çelik/Akademisyen

umutzelik@gmail.com

www.kentekrani.com 11 Temmuz 2020