Karışık Kaset/AHH! BU ŞARKILAR BAHARI GETİRİR! 

0

Karışık Kaset

AHH! BU ŞARKILAR BAHARI GETİRİR! 

Bir uyanıştır bahar, doğanın uyanışı yeryüzünde yaşayan tüm canlıların uyanışı…

Farklı bir enerjisi var bu mevsimin. Zor gelir çabuk biter ama gelişi sancılıdır. Doğmak gibidir; kimi zaman da yenilenmek…  Bu ifadelerimi tam 3000 yıl önce Anadolu’da yaşayan Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışını temsil etmesi açıklayabilir. Yani Nevruz (baharın gelişi), Mart ayının 21’i geldiğinde birçok ülke ya da milletler tarafından kutlanıyor.

21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar.

Bahsetmiş miydim?
Cemreler, geçen yazımı sizinle buluştururken düşmüştü. Ancak biz, baharı bekleyen kumrular gibi misali, heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.

Küresel iklim krizine mi bağlamak gerekir bilemem ama henüz bizim taraflara gelemedi bu bahar.

Bahar bize gelmezse biz gidelim misali, biraz geçmişe gidelim yine karıştıralım kasetleri bu ay neler çıkacak karşımıza diye?

Klasiklerden başlayalım mı bu kez?

İstanbul’da bahar demek eskilerin tabiriyle İstanbul’a en yakışanıdır.

Mesela ünlü yazar Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle tasvir ediyor:
“Fatih İstanbul’u bir nisan sabahı muhasara etti ve bir mayıs sabahı şehre girdi. Bu demektir ki, fetih ordusu şehri kuşatırken bizim olan Boğaz vadilerinde, Çamlıca tepelerinde, Rami, Davutpaşa kırlarında erik ve badem ağaçları çiçek açmıştı. Otağtepe’de, Fatih’in çadırının etrafı, şüphesiz bir ipek halı gibi bahar çimenleri ve kır çiçekleriyle döşeliydi ve Fatih beyaz atının üstünde bir burçtan öbürüne koşarken, Haliç sularında, Marmara’da, tıpkı bizim gibi İstanbul baharının değişen renklerini görüyordu. Yine bu demektir ki, fetih ordusunun ilk top sesleri arasında kumruların aşk daveti işitiliyor, son hücum tekbirinde bülbül sesleri dem tutuyordu.”

Bu kadar eskilere uzanmışken Fuat Edip Baksı’nın şu dizeleri ilk akla gelenlerdendir:

Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz”

Sözlerinin naifliği içimizi okşarken hikâyesindeki hüzün de bizi derinden etkiler; 19-20 yaşlarında iken rüyasında çok güzel bir kız görür. Ve rüyasında gördüğü o dünyalar güzeli kıza gönlünü kaptırır. Genç adam yıllarca rüyalarının aşkı olan o güzel kızı bulma hayaliyle yanıp tutuşur, fakat ne yazık ki bulamaz. Oğullarının günden güne eridiğini gören ailesi bu duruma çok üzülür. Bir şekilde oğullarının ev bark sahibi olmasını isteyen ailesi ve yakınları Fuat Edip’e baskı yaparak onu evlendirirler. Aradan uzun yıllar geçer. İstanbul’a gelen Fuat Edip’in yolu bir bahar akşamı, Acıbadem semtindeki Çamlıca Kız Lisesi’nin önünden geçer. Vakitlerden akşamüstüdür…
Okul zili çalmış ve öğrenciler neşeyle evlerine gitmek üzere dağılmışlardır. Tam bu sırada oradan geçen Fuat Edip’in gözüne kalabalığın içinde arkadaşlarıyla gülüşerek giden güzel bir kız ilişir. Şair, adeta donakalır, kendinden geçer. Çünkü bu güzel kız yıllar önce rüyasında görüp âşık olduğu kızdır. Artık yaşı hayli ilerlemiş olan Fuat Edip ister istemez genç kıza bakar kalır… Onun kendisine dikkatle ve şaşkınlıkla baktığını fark eden genç kız da utanarak başını önüne eğer. Aradan uzun yıllar geçmiş, şairimiz ev bark sahibi olmuş, yaşlanmıştır, yani artık her şey için çok geçtir. Fuat Edip, adeta beyninden vurulmuş bir halde yoluna devam ederken o unutulmaz mısralar dökülür yüreğinden ve dönemin ünlü bestekârı Selahattin Pınar’a da bestelemek nasip olur unutulmayan eser.

Müzeyyen Senar’ın sesinden dinlemesi de güzel olur.

Dinlerken bu şarkıları anlatılan ya da resmedilen belki de yaşayan için anılara dönüşen o eski zamanlardaki İstanbul’u canlanıverir. İstanbul’da bahar derken aslında geçmişin kokusunu da buram buram hissedebilmektir bir parça. Geçerken Kuzguncuk sokaklarından, yürürken Kanlıca’dan Hisar’a doğru seyrederken güzelliği…

Bir de aşktır bahar, filizlenen duyguların açığa vuruş şeklidir. Tam bitti derken umudun kendini göstermesidir. Bazen de meydan okumaktır. Nisan yağmurları gibi ıslanmaktır. Derken karışık kasetten şu şarkı duyulur:

“Ben her bahar âşık olurum
Rüzgâr olur yağmur olurum
Filizlenir anılarda gururum
Taşar içimden ruhum…”

(Sözler Aysel Gürel, bestesi Selmi Andak’a ait tango türünde bir şarkı.
1981 yılında Sezen Aksu’nun Ağlamak Güzeldir albümünde yer alıyor)
Şimdiden o güzelliği ve enerjiyi sizler gibi hissetmeye başladım bile. Anılarda kalmasın dökelim yine sözlere şarkılara yaşatalım o güzellikleri. Zamanın acımasızlığına yenilmeden ve hep ilk günkü gibi…
Sevgiyle ve aşkla…

Tuğba SARAÇLAR/Radyo Programcısı

Tuğba SARAÇLAR/kentekrani

Youtube Kanalına Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 6 Nisan 2022

 

Yazarın Tüm Yazıları