ŞENGÜL BOYBAŞ: ‘İstanbul’un Kayıp Mührü’

0

ŞENGÜL BOYBAŞ:
‘Herkesin anlatacak hikayesi olmalı’

‘İstanbul’un Kayıp Mührü’

“İnsanlar zaaflıdır. Zaaflar arzuladıklarımızla doğru orantılı. Zaaflarımızı yönetmeyi öğrenmeliyiz.”

‘Dünyanın Uyanışı’ roman serisi ile Netflix Orijinal yapımı Atiye’ye ilham veren yazar Şengül Boybaş ile romanı ‘İstanbul’un Kayıp Mührü’nü konuştuk…

-Ses getiren bir serinin ardından kaleminizden yeni bir romanla karşı karşıyayız. Bu kez başrolde İstanbul var. Sizin baktığınız yerden nasıl bir İstanbul göreceğiz?
İstanbul’un Kayıp Mührü’nde İstanbul’u bambaşka bir perspektiften göreceğiz. Kuruluştan yıkılışa bir yolculuk bu. İçinde mitler, efsaneler ve kehanet barındırıyor. Benim gözümden büyülü bir İstanbul tarif ediyorum size. Tarihsel önemi kadar ezoterik kavramların etrafında dönenen bir şehir, çok ilahi bir kent İstanbul. Bunu sizlerle paylaşmaktan çok ama çok mutluyum.

-Atiye’ye ilham veren Dünyanın Uyanışı serisi ile Göbeklitepe’nin kadim tarihine götürdünüz okurları. Şimdi ise İstanbul’da bir kayıp mührün peşindeyiz. Sizce bu alanlar birbiriyle bağlantılı mı?
-İstanbul’dan baktığınızda Göbeklitepe’yi görebilirsiniz. Anadolu bir zaman makinası gibi bir bakıyorsunuz 12 bin yıl öncesini görüyorsunuz, bir bakıyorsunuz 2022 yılındasınız. Kafanızı kaldırıp biraz uzağa baktığınızda çok daha uzak bir geleceğe gitmek mümkün Anadolu topraklarında. İki alan arasında bağlantı elbette var. Onu belki diğer hikayelerde görebiliriz…

-İyiler ve kötüler uyandırılmaması gereken bir kötülüğün peşindeler. Kimi huzuru kimi kaosu besliyor ve romanda tüm bunlar zaaflarımızla ilişkilendiriliyor. Zaaflarımıza yenik düşmemenin formülü nedir sizce?


-Başlangıçta kaos vardı. Sonra düzen kuruldu. Kaosun içindeki düzen; dualitedir. İyinin içindeki kötü, dengenin adıdır. İnsanlar zaaflıdır. Zaaflar arzuladıklarımızla doğru orantılı. Zaaflarımızı yönetmeyi öğrenmeliyiz. Aksi halde zaaflar bizi yönetir. Zaafları yönetmek ise deneyimin çokluğu ile ilgili bana sorarsanız, yaşadıkça öğrenirsiniz. Tıpkı dünyayı oluşturan dualite gibi, arzulamak zihinsel; zaaflar eylemseldir. Burada kaos olmaması için ikisinin dengede ilerlemesi gerekir.

-Hem gerçek hayattan hem de romandan ilerleyelim. İstanbul’u bekleyen bir felaket varsa, bunla nasıl başa çıkmalı hem romandakiler hem İstanbullular?
-İstanbul gerçekten korunan bir şehir. Tılsımlar, semboller, evliyalar vardır bu şehrin tarihine baktığımızda. Tanrı’nın ilahi bir koruması mevcut aslında bize hiç gerek yok… Fakat çağ geçişleriyle manyetik alanlarda kaymalar yaşanıyor ve bu ister istemez İstanbul’a da temas ediyor. Olası İstanbul depremi ve muhtemel bir çöküş, kuruluş ayarlarının bozulmasına neden olur. Elbette bu konular jeologların uzmanlık alanı fakat kadim ezoterik bilgilerden yola çıktığımızda ulaştığımız sonuç hep doğalı korumak oluyor. Bu yerküre ve mühürleri yani işaretleri iyi izlemeli ve kaymalar var ise önlem almalı. Ezcümle orijinal yapıyı bozmamak lazım.

-Kitabı okuyanlar için bu soru daha anlaşılır olacaktır. Kitabın sonunda yepyeni bir çengel atıyorsunuz, bu İstanbul’un Kayıp Mührü’nün de bir seri olacağı haberini verir mi bize?

Anlatılacak hikayeler, anlatılan hikayeyle kardeş benim zihnimde her zaman. Ben kesin sonları çok sevmiyorum, hep okura bırakıyorum. İstiyorum ki birlikte yazalım sonraları. Herkesin anlatacak hikayeleri olacak. Ben bende biriken bu hikayeleri zevkle yazacağım.. İstanbul’un Kayıp Mührü için elbette hikayeye bir devam gerekli bir yıkılışı verdik, şimdi bizi bir yeniden kuruluş bekliyor.

Nurullah KADİRİOĞLU