Zil sesi ve teneffüs…
Ne tuhaf!
Beş milyar yaşında bir kabuğun üzerinde yaşıyoruz.
Yaşamaya çalışıyoruz aslında…
Okyanusları, çölleri, dağları, kutupları ve ormanları çıkartırsak; bir avuç kara parçasında tüm geçmişimiz ve geleceğimiz.
Onun da altı magma, üstü algoritma…
Kimine göre yerel, kimine göre küresel büyük bir mahpushane.
Dışarda mahşerin dört atlısı…
Seç beğen al!
İçeride; amacı belli, ancak süresi belirsiz masallar anlatılıyor.
Sürekli uyku hali, narkolepsi kaçınılmaz oluyor.
Dolayısıyla da “Lal” hali pandeminin tarifini gerçekten çok kolaylaştırırken, derinleşen acıyı hissettirmiyor.
Kimse farkında değil; suskun bırakılmak aslında aşağılanmaktır.
Ne kadar olağanüstü; “İnsan kulaktan ibarettir“ diyor Mevlana.
Oysa hesapta uzmanlar, bilirkişiler, duayenler, yani çok bilenler öyle gürültü yapıyorlar ki kulaklar işlevsiz kalıyor.
Aktarabilecek ne bir ses, ne bir söz…
Çok sıkıldım, susmak bir söylem biçimidir tavrından!
Çok sıkıldım yazanın da, söyleyenin de değerlendirmelerinden!
Çok sıkıldım kendimden gitmelerden…
Doğada sukut var mı ki, ben sukut edeyim!
Zil sesini çok özledim.
Acil teneffüs, hemen teneffüs talep ediyorum.
Bir mola taşına çok ihtiyacım var.
Gönül sözümü birlikte sustuklarımla söylemek için.
İnsan için, insanda kalmak için…
Saygı, sevgi ve inançla,
Kemal Yalnız