İstanbul’un En İyi Yorgancıları Trabzon-Maçka’dan Gelir
“1918-1922’lerde , İstanbul işgal altındayken yorgancı Ahmet Akyüz, İstanbul’a pasaportla gelmişti.
Günümüzde Atatürk’ü eleştirmeye kalkanlar da bunu unutmasınlar.”
Trabzon–Maçka’dan çok sayıda bakırcı ile kalaycının yanında hallaç ve yorgancı çıkması ve bunların mesleklerini büyük kentlerde sürdürmeleri üzerinde durulması gereken bir olgudur.
Prof. Dr. Ronald Jennings, Osmanlı Arşivleri’ndeki, 1560-1640 yılları Trabzon Mahkeme Sicilleri’ni inceleyerek yazdığı bir makalede bu konuya değinmiştir.
O tarihlerde, yani onaltıncı yüzyılın ikinci yarısı ve onyedinci yüzyılın ilk yarısında Trabzon- Maçka’nın toplum ve ekonomisi nasıldı?
Jennings, yazısının “Köylülerin Meslekleri” başlıklı bölümünde bu konuda şöyle diyor:
“Zanaatkârlar, esnaf ve çeşitli meslekten kişiler ya Maçka nahiyesinde çalışır ya da evlerinden uzak yerlerde mesleklerini sürdürürlerdi. Hayret uyandıran bir nokta, tamamen kırsal bir bölgede yaşamalarına rağmen Maçkalı bazı sanatkârların el hünerinde kendi meslektaşlarını geri bıraktıktan başka bunu, Trabzon gibi büyük bir şehirdeki ustalarla yarışacak derecede geliştirmekle de kalmayıp bu işi, koca Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da muhteşem bir şekilde sürdürecek kadar başarılı olmalarıdır.”
Jennings, yazısında devamla, Maçka’nın çeşitli köylerinden yetişen bazı bakırcı ustalarından söz eder. Yazar, mahkeme sicillerine göre, Maçka’nın Nevhiste ve Divera (Livera) köylerinden bazı bakırcı ustalarının İstanbul’da çalıştıklarını söyler. Bu gelenek son yıllara kadar sürmüş, gençler, Maçka’dan İstanbul’a, orada bakırcı ya da yorgancı olarak çalışan akraba ve tanıdıklarının yanında çalışmaya gitmiş ve sanatı öğrenip usta olmuşlardır.
Maçkalı ustaların elinde yorgancılık bir zanaat olmaktan çıkıp bir sanat haline gelmiştir.
Maçkalı yorgancılar, Dünya’nın başka bir yöresinde rastlanılamayacak kadar güzel yorganlar dikmişler ve halen dikmektedirler.
Onların bu çalışmaları yabancıların da ilgisini çekmiş ve onlar üzerine görsel ve yazılı medyada bir hayli haber yer almıştır.
Örneğin, Maçkalı yorgancı ustası Celâlettin Akyüz, Amerika Birleşik Devletleri başkanlarından Eisenhower’in portresini işlediği yorganı kendisine göndermiş ve övgü dolu bir teşekkür mektubu almıştır.
Onaltıncı ve onyedinci yüzyıllarda olduğu gibi, ondokuzuncu yüzyılda, hatta yirminci yüzyılın başından günümüze değin yorgancılık sanatı, özellikle İstanbul’da, bir memleket mesleği halindedir. Yani, belirli bir yerden gelenlerin, yorgancılık bağlamında, Maçkalıların mesleğidir. Başka bir deyişle, İstanbul’un yorgancılarının çoğu ve en iyileri Maçka’dan gelen yorgancılardır.
Bunun nedenlerini araştırdığımızda, kendilerinden önce yorgancılık mesleğini öğrenerek büyük kentlere yerleşen ve yorgancı dükkânı açanların, çırak olarak memleketteki akraba veya komşularını alıp yetiştirmeleri ilk etken olarak karşımıza çıkmaktadır.
1990 yılında, İstanbul’da, 80 yaşında ölen yorgancı ustası Ahmet Akyüz’den naklen, oğlu yorgancı ustası ve uzun yıllar İstanbul Yorgancı ve Hallaç Esnafı Sanatkârları Odası başkanlığı yapmış olan Celalettin Akyüz’ün bize verdiği bilgilere göre, Ahmet Akyüz, 1922 yılında, Maçka’dan İstanbul’a, hemşehrisi yorgancı Ali Usta’nın yanına yorgancılık öğrenmek için çırak olarak geldi.
O yıllarda, yani 1918-1922 senelerinde, İstanbul işgal altında olduğu için Ahmet Akyüz, İstanbul’a pasaportla gelmişti. Bunu hiç unutmuyordu.
Günümüzde Atatürk’ü eleştirmeye kalkanlar da bunu unutmasınlar.
O yıllarda İstanbul itilaf devletlerinin işgali altındaydı ve diğer vilâyetlerden, örneğin Trabzon’dan gelenler oraya ancak pasaportla girebilirlerdi.
Büyük Taarruz’dan sonra Atatürk, itilaf devletlerine, eğer kısa sürede İstanbul’u boşaltmazlarsa orduyla İstanbul ve Trakya üzerine yürüyeceğini bildirmesiyle işgalciler telaşa kapıldılar ve Atatürk’ün İstanbul’a gönderdiği Refet Paşa’ya, 6 Ekim 1922 tarihinde şehri teslim ettiler; Türk Bayrağı’nı selâmlayarak “geldikleri gibi gittiler.”
Artık aramızda olamayan Celâlettin Akyüz’ün dedesi Ali Usta da Maçka’lı idi ve o tarihte 70 yaşlarındaydı. Elli yıldır İstanbul’da yorgancılık yapıyordu. Bu anlatımlarla, İstanbul’daki Maçka’lı yorgancıların tarihini 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar sözlü tanıklardan izleyebiliyoruz.
1968-2014 yılları arasında, İstanbul’da Teşvikiye’de yorgancılık yapan İsmail Dursun, II. Abdülhamit’in yorgancıbaşı Trabzon-Maçkalı Osman Nuri Efendi’nin torunudur. Osman Nuri Efendi yorgancı ustası olarak genç yaşta girdiği Osmanlı sarayında yorgancıbaşılığa kadar yükselmişti. Saray geleneğinden gelen İsmail Usta’nın babası da yorgancıydı. Ailede üç kuşak devam eden bu meslek İsmail Usta’nın dükkânını kapatmasıyla sona erdi.
Ahmet Akyüz, İstanbul’da var olan yorgancılık sanatını biraz daha ileriye götürmüştür. İlk vitrinli yorgancı dükkânını Üsküdar, İmrahor’da açtı. O tarihlerde elektrik olmadığı için vitrini mumlarla aydınlatıyordu. Yıl yaklaşık 1928. Ahmet Usta, 1933’te, Cumhuriyet’in onuncu yılı münasebetiyle düzenlenen şenliklerdeki resmi geçide, üzerine Atatürk’ün portresi işlenmiş bir yorganla katılmıştır.
Daha sonra, İstanbul’da, Maçkalı yorgancılar geleneği sürdü. Mesleğin duayeni sayılan Celalettin Akyüz bu konuda ilk akla gelendir. Yorgancılık mesleğinde adlarını duyuran yorgancılardan bazıları: Uğur Akyüz, Osman Bal, Ahmet Tunç, İbrahim Tunç, Beşir Bostan, Veysel Şahinoğlu, Ali Savaş, Ahmet Dursun, Hasan Dursun, Abdurrahman Turan, Nihat Genç, Fahrettin Genç, Abdi Genç, Faik Çolak, Harun Aslan, Emin Bal, Nazmi İnce, Sami Mataracı ve Saffet Uzun’dur. Adapazarı’nda çalışan Maçka’nın Kusera Köyü’nden Hasan Kar da yorgancı ve yorgan desinatörü olarak başarılı olmuş ustalardandır. O da kısa süre İstanbul’da çalışmıştır. Yorgan desenlerini gösteren kataloglar bastırmış ve bu yolla yorgancıların eğitilip yetişmesine yardımcı olmuştur.
Günümüzde, İstanbul Yorgancı ve Çeyizci Esnafı Sanatkârları Odası başkanı olan Nazmi İnce, bu görevini 2010 yılından beri sürdürmektedir. Nazmi Usta’nın verdiği bilgilere göre 1994 yılında 962 olan yorgancı sayısı günümüzde 200’e düşmüştür. Elişi göz nuru rengarenk yorganlar ucuz fabrikasyon yorganlar karşısında yenilgiye uğramıştır.
Birçok el sanatı gibi yorgancılık sanatı da gelecekte yok olup gidecek sanatlar arasındadır maalesef. Bu konuda devlet desteği zorunludur. Meslek odalarını yönetenler belirli çevrelere yaranmaya çalışmak yerine geleceği hiç de parlak olmayan bazı mesleklerin yaşaması için gerekli çözümleri üretmek ve ilgililerden bu konularda yardım istemek durumundadır.
Günümüzde, ucuz hazır yorganların daha çok kullanılması usta işi güzel yorganların kullanımını azaltmıştır. Güzel işlenmiş ipek ve saten yorganlar artık genç kızların çeyizlerinde yer almıyor. Lohusa, beşik ve sünnet yorganları da tarihe karışıyor. Yorgancı dükkânları büyük kentlerimizde ana caddelerden ara sokaklara doğru çekilmiştir. Son yıllarda onlar da kapanmaya veya başka işler yapmaya başlamışlardır.
Not: Yorgancılık konusunda daha fazla bilgi edinmek isteyenler Geleneksel Türk Yorgancılık Sanatı ve İstanbul’da Geleneksel Yorgancılık Sanatı adlı kitaplarımıza bakabilirler.
Dr. Mustafa DUMAN
Dr. Mustafa DUMAN/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 02 Mart 2020