Beşiktaş’ta Bir Anka Yuvası

0
Beşiktaş’ta Bir Anka Yuvası
Yasaklar da yeniden başladı, ama eminim gitmeyi özlediğiniz yerler, ziyaret etmeyi ertelemek zorunda kaldığınız insanlar olmuştur. Ben de bu güzel havada bir yokuşu tırmanırken sevdiğim bir yeri yeniden ziyaret etmeye gittiğimi düşünüyorum şimdi.
Anadolu Hisarı’na sırtımı verdim. Sağ tarafta yatan bir edebiyat tarihinin ruhları şad olsun dedim. Aşiyan yokuşunu yarılayıp soldaki dar yola girdim.
Merdivenleri çıktım.
Bahçe kapısını açar açmaz evin ön kapısına varmadan önce bu kez Anadolu yakasına bakarken soluklandım biraz.
Fıstık çamlarının kokusunu içime çektim.
Dünya değişiyor ama Göksu yine denize karışıyordu aynı neşeyle.
Boğaz’dan geçen gemileri saydım. Selamladım.
Manzara yukarıdan da seyredilebildiğinden geziye önce yukarıdan başlayayım dedim.
Eve girerken kapının yanındaki büstüne nazikçe gülümsedim. Evde yaşayan anıları rahatsız etmeden sessiz sakin yatak odasına çıktım. Yine Boğaz’ın en güzel manzarasına dalmışken onun “Ah Gelibolu’daki şu miralayı bir görebilsem, tanıyabilsem!” diye hayıflanan sesini duydum tekrar. Bunu daha önce ne edebiyat derslerinde ne de daha önce okuduğum kendisinden bahsedilen birkaç yazıda duymuştum oysa.
Aklıma buraya gelme fikrini önce Sait Faik’in “Büyüyen Eller” kitabı sonra Salah Birsel’in “Kurutulmuş Felsefe Bahçesi” adlı kitabı düşürmüştü. Evini betimlemelerinin yanı sıra şaire olan sevgilerini de kaleme almışlardı. Ancak burada olma fikrini, bu iki kitabın uyandırdığı merakla okuduğum birkaç kitaptan sonra özellikle Orhan Karaveli’nin kapağında Gazi Mustafa Kemal’in “…Ben inkılap ruhunu Fikret’ten aldım!” sözünün yazdığı “Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği” adlı kitabı pekiştirmişti. Tolstoy gömleğiyle Sokrat’ın penceresinden bakan on parmağında on marifet olan eğitim hayatı çok başarılı geçmiş bir edebiyatçının yerini bir aydınlanma şairi almıştı. O, Mustafa Kemal’i tanıyamamaktan yakınırken Mustafa Kemal’in kendisiyle ilgili şu sözlerini okudum. “Ben Fikret’e yetişemedim. Onun sohbetinden istifade edemedim. Bunun için kendimi bedbaht sayarım ama bütün eserlerini okudum. Birçoğu da ezberimdedir. O, hem büyük şair hem de büyük insandı.” Eminim ki onların düşünceleri bugün hâlâ vücut bulup bizi yaşatırken, ruhları toprak olan vücutlarından sıyrılıp evrenin en güzel yerinde buluşmuştur. Böyle bir salgından kurtulduğumuz bir dönemde yeniden Şair Nigar Hanım, Şairi  zam Abdülhak Hamit’in anılarının arasında dolaşıp, Halife Abdülmecid’in  “Sis” tablosuna bakarım.  Umarım Aşiyan Müzesi’nden o güzel manzaraya yüzümü dönünce yeniden Tevfik Fikret’in şu dizelerini hatırlarım;
“ Kimseden fayda ummam, dilenmem kol kanat
Kendi boşluk ve kubbemde uçar giderim.
Eğilmek esaret zincirinden ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.”

 

İrem SEVAL

 

İrem SEVAL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 08 Aralık 2020