Adnan DİNÇER/Futbol İnsanı-T.Direktör-Akademisyen-Yazar
Futbol ve Sanat.
Futbol fizik ,teknik ,taktik gerçeğine kurgulandığı kabul edilen bir oyundur.
Zaman içinde gelişen ve şimdi Endüstri halinde piyasa malı olan futbolcu, teknik adam ve hatta kulüpler bir borsa üretmiş ve işin içine kapitali sokarak benzeşen tüccarlara teslim olmuşlardır.
Futbol Tüccarları piyasa ekonomisi içinde kendilerini SARRAF gibi görerek Grat’ını ayarlayan aracılarla bütün olmuşlardır.
Süsledikleri ortamda futbol sevgisi ve bilincinin önemi yoktur.
Hatta hiç anlamayabilirler de futboldan !
İşin geçmişte ki profesyonel yanına bakınca amatör olarak yola çıkan yetenekli gencin gelişen süreçte vazgeçilmez bir yıldız olma yolunda topluma mal olması, ait olduğu takımın kaderini etkilediği anda başlar.
Çünkü artık izleyeni olup daha sonra bu kitle fanatik rekabete itilmiş ve şimdi şans oyunlarıyla ekonomiyi ele geçiren alan olmuştur.
Çocukluğumu hatırladığımda yasaklara rağmen bizi çeken yanı, ikinci dünya savaşından sonra futbolun bazı ülkelerde sosyal ve siyasi alanda da işe yaradığını tanık olmamızdı
RealMadrid, Liverpool, Barcelona, Napoli, Juventus,Roma , Lazio hatta demir perde ülkelerindeki Dinamo’lar ve askeri takımlar bu ilgiyi ve rekabeti artırmıştı.
Bir dönemin Dünya Ordulararası Milli takım turnuvalarındaki rekabet ve şampiyonluklar unutulmaz…
Ordu takımımızın bu anlamda Amerika’ya 19-0 skoru , Mısır ve iddialı Fransaya karşı kazandığı zaferler aklımızdadır.
Kulüplerin dışarıda temsil gücü yeterli olmasa da ülkemizde yasak, ayıp ve günah söylemlerine karşın çağın gereğini görüp bu cazibeli oyuna genç neslin sıkı tutunduğunu görürüz.
Zaman içinde uluslararası kuruluşların içinde yer alan futbolumuz kendi içinde gençler ve okullar seviyesinde de başarılı ve rekabete dayalı hale gelmiştir. Toprak sahalarda özel ve yarışmacı bir patlama gösteren ilginin çoğunda büyüklerimiz ve öğretmenlerimizden kişisel olarak çok tepki alsak da toplum önderleri ve kulüp yönetimleri önce yerel daha sonra da Milli ligler düzeyinde kulüplerin yeniden yapılanmasına katkı sağlamışlardır.
Sosyolojik anlamda seyir, futbolculara hayranlık, hatta isimlerini dahi özenmek kulüpçülük ötesi bir değişim yaratmaya başlamıştır.
Daha çok kişilerin gayreti ile genç ve çocukların mahallelerdeki özenti dolu ilgileri yeni kuşağı ateşlemiştir.
Okuldan çıkınca çantalarımızı bir kenara atıp yolun ortasında ; ya da boş alanlarda iki taşı koyup kale yaptığımız bitmeyen mahalle maçları futbolumuzun ilk doğal eğitim gerçeği olmuştur.
Hayal dünyamızda geliştirdiğimiz çok ciddi mücadele günlerimiz neden ile işçi olan Anne ve Babama çok zarar verdiğimi,tepki aldığımı hatta dayak yediğimi bilsem de öteki yaşıtlarım gibi FUTBOL, dünyam olmuştur !
Ulusal anlamda Avrupa şampiyonları, Dünya kupaları,Şampiyonlar ligi gibi büyük organizasyonları Radyo ,gazete ve Sinemadan takip etme ve kadroları ezberleme heyecanımız; idol yaptığımız Dünya ve ülkemizin yıldızları aklımızdan hiç çıkmazdı.
1960 yıllarda dünyada esen futbol fırtınalarına dünya kupalarına ve günün yıldızlarına hayrandık.Çünkü genelde takımların oyun olarak etkili zaman diliminde rekabet içine fizik kalite ve daha çok güç girmesine neden oldu.
Akademik fiziksel çalışmalar karşısında futbolun ,yıldızların sanatsal yanları törpülendi. Pele,Maradona.Cruyf, Beckenbauer,Di Stefano,Puskas ve benzeri yıldızlar sertlik,fizik güç ile kilitlenme süreci yaşadılar.Oysa seyir sporu olan Futbolun sanatsal yanı gaddar tekmelerin kurbanı oldu.Bunun tipik örneğini 1958 Dünya kupasında 17 yaşında İsveçte parlayan Pelenin 1966 da İngilterede İngiliz Stiles in tekmeleri ile oyunu terk etmesi Futbol sanatına ilk indirilen darbe olarak düşünmeliyiz…
Daha sonra Maradona ve son dönemde Messi futbolun aşırı tekme ve fizik güç engeline karşın sanatsal olarak bize örnek olabilme umudu yaşatsalar da Dünya Endüstriyel yapıya teslim olunca Futbol şans oyunu ve borsa oldu! İspanyada başlatılan futbolun sanatsal yanının ele alınması seminerlerinin arkası gelmedi.
Gezegenimizde yıkıcılık, savaşlar, çekişmelerle çöken imparatorluklar ve devletlerin yapıları hep fecialarla son buldu..
İnsan kendi neslini çekemedi…
Ruhundaki yıkıcılığı atamadı…
Bu duruma karşı sanat daima güçsüz kaldı.
Hem de hayranlık duyularak!
Futbol da bu kadar sevilmesine karşın sanatın şiirsel dökümünü sahaya yansıtamadı ve kapital onu da tuş etti !
Artık, ‘daha çok para’ dürtüsünün futbolda eğitim, bilimsel çalışma ve akademik eğitimin önüne geçtiği ‘gri’ bir evredeyiz !
Adnan DİNÇER/Futbol İnsanı-T.Direktör-Akademisyen-Yazar
Adnan DİNÇER/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 22 Kasım 2020