“Git vatan Kâbe’de siyaha bürün
Bir kolun Ravza-i Nebi’ye uzat
Birini Kerbela’da Meşhed’e at!”
Namık Kemal
Şiirin adı olan Vaveyla; kötü bir durumda çıkarılan ses, çığlık, öfke ve feverandır.
Yukarıdaki dizeler, şiirden bir bölümündendir.
Savaşa, barışa, duaya, sevgiye, yardımlaşmaya ve tüm becerilere yarayan vatanın yaşamsal iki kolundan biri, Peygamber Bahçesine, diğeri başka bir yere, şehitler mekânına uzatılıyor.
Çaresizlik içerse de olağanüstü!
Bunu gerçekleştiren iç sestir. Adalet ve eşitliğin ölçüsüdür.
Tarihi tersten okuyanlara karşı kahramanca bir dik duruştur.
Kimi zaman yalnız, kimi zaman azınlık olsa da, Evren’e ayar verme gibi cesur ve iddialı bir yanı vardır. Çok önemli iki olguyu taşır;
Tanıklık ve yemin.
Her yeminin tarihsel ve kültürel bir geçmişi ile istisnalar hariç mutlaka tanığı/tanıkları vardır.
Devletin varlığından vatanın ve milletin bölünmezliğine, egemenlikten demokrasiye, laiklik ilkesinden şan ve şerefe kadar her şey üzerine yemin edilir. Bazı ülkelerin başkanlık yeminlerinde de Tanrı’nın tanıklığında söz verilir. Tarihsel süreçte kutsal değerler ve Tanrı devamlı tanık gösterilmiştir.
Bazı yeminler süresizdir. Kesin güvenceler içerir.
Törensel boyutları, taahhüt edilen tüm vaatlere büyük anlamlar yükler.
Oysaki…
Candan canana, çocuktan aileye, hukuktan kutsal değerlere, vatandan milletten politikaya, yaratılan en kutsal varlık olan insandan kurucu atalara kadar ne muhteşem yeminler, vaatler, ant içmeler gördük.
İnsanların yüzleri kadar keşke yüreklerini de görebilseydik.
Önlenebilir hatalar insana özgü, bizi biz yapan şeylerdir.
Ancak bazı hataların telafisi ya çok zor ya da imkânsızdır.
’’Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir’’ diyor Shakespeare.
Yemin ediyorsun, tutmuyorsun, üzerine bir de ’’Yemin Kefareti’’ ödersen, oh ne ala memleket.
Şaşırıyor insan!
Hep zarf ile mazruf arasında kalıyor.
Zarfa bakıyor, göz göre mazrufu kaçırıyor.
Zarfın dışı hayal, içi gerçek!
İçi hep Mustafa Kemal…
Saygı, sevgi ve inançla,
Kemal YALNIZ