Çoğumuzun çocukluğundan hatırlayabileceği bir masalla başlayalım. Hans Christian Andersen’in “Kralın Yeni Giysileri” masalı, güzel giysileri seven kibirli bir kralı anlatır. Bir gün, iki kurnaz terzi krala en görkemli kıyafeti dikmeyi vaat eder – dikecekleri kıyafet o kadar özeldir ki, aptallar ya da konumlarına layık olmayanlar tarafından görülemez. Aptal görünmek istemeyen kral, aslında var olmayan kıyafetleri görüyormuş gibi yapar ve tüm bakanları ve halkı da ona uyar. Kral çırılçıplak sokaklarda geçit töreni yaparken, halk onun “olağanüstü” kıyafetini alkışlar. Ta ki kalabalığın arasından bir çocuğun masum sesi gerçeği ortaya çıkarana kadar: “Kral çıplak!”
Şimdi bu kralın iç çamaşırlarıyla podyumda yürüdüğünü hayal edin. Garip mi geliyor? İşte bu
masal, Victoria’s Secret’ın son defilesinde yaşananlara oldukça benziyor.
Çıplak Kralın Dönüşü
Victoria’s Secret, geçmişte dar bir güzellik standardını teşvik ettiği için sert eleştirilerin hedefi olmuş bir iç çamaşırı markası. “Melekler” olarak bilinen şovun modelleri genellikle genç, ince ve belirli bir vücut tipine sahipti; etnik köken ve beden çeşitliliği açısından da sınırlıydı. Moda şovlarına olan ilgi azaldıkça ve tepkiler büyüdükçe, Victoria’s Secret gösterilerine ara vermek zorunda kaldı.
Altı yıllık zorunlu aradan sonra, markanın podyumlara “vücut çeşitliliğini yansıttığı” iddiasıyla geri dönmesi, bazıları tarafından coşkuyla kutlandı.
Şovu coşkuyla kutlayanlardan biri olan gazeteci Ertuğrul Özkök, 56 yaşındaki eski first lady Carla Bruni, 44 beden model Ashley Graham ve trans modellerin Victoria’s Secret podyumunda yer almasını MeToo hareketi kadar önemli bir devrim olarak nitelediği bir yazı kaleme aldı
Victoria’s Secret ve MeToo Hareketi
Ertuğrul Özkök’ün Victoria’s Secret defilesini MeToo hareketiyle kıyaslaması, gerçek güçlenme ve toplumsal devrimin ne anlama geldiğini yanlış anlamanın en vahim örneği. MeToo hareketi, iktidar sistemlerini yıkmak ve özellikle kadınlara yönelik istismar, taciz ve eşitsizliği ifşa etmekle ilgiliydi. Kadınları susturan ve nesneleştiren güç dinamiklerine meydan okuyarak, bu tür kötü muamelelerin ilk etapta gerçekleşmesine izin veren yapıları ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.
Buna karşılık, Victoria’s Secret defilesi, daha yaşlı kadınları veya büyük beden modelleri öne çıkararak daha kapsayıcı görünme çabalarına rağmen, bu güç dinamiklerine meydan okumuyor hala onların içinde işliyor. Modeller, yaşları ya da bedenleri ne olursa olsun, hala nesneleştiriliyor. Bedenleri, öncelikle güzellik ve arzu edilebilirlik merceğinden bakılarak tüketime sunulmaya devam ediyor. Gösteri, zararlı güzellik standartlarını yıkmak ya da kadın bedenlerinin neden hala sergilenmekte olduğunu sorgulamak yerine, aynı nesneleştirme sistemini sadece daha çeşitli bedenlerle pekiştiriyor.
Victoria’s Secret değişen şovunun güçlenme ile ilgili olduğuna inanmamızı istiyor. “Bakın,”
diyorlar, ”Artık daha kapsayıcıyız! Yaş, beden, cinsiyet fark etmez! Herkes seksi olabilir!”
Ama Andersen’in masalındaki gibi kurnaz terziler tarafından kandırılmamak için, şunu sormalıyız: Bize gerçekten ne satıyorlar?
Özgürlük Yanılsamaları: Metalaşma Kafesi
Kendimizi kandırmayalım: Victoria’s Secret defilesi ticari bir girişimdir. Ürün satmak için vardır.
Ve ürününü satmak için kapitalist dünyada oynanan en zekice numaralardan birini çeker: Kapitalizm, özgürlük ve güçlenmeye yönelik en derin arzularımızı alır, onları yeniden ambalajlar ve bize bir fiyat karşılığında geri satar.
Ertuğrul Özkök’e göre bu gösteri, “çekicilik yaşını” 56 ve ötesine, büyük bedenlere uzatarak kadınları özgürleştiriyor. Ama bu gerçekten bir özgürleşme mi? Yoksa sadece daha geniş bir kafes mi?
Filozof Iris Marion Young, kadınların genellikle “erkek bakışı” tarafından tuzağa düşürüldüğünü söyler—kadınlara, her zaman izlendiklerinin farkında olmaları öğretilir. Bu da hareket özgürlüklerini ve bedenlerini nasıl ifade ettiklerini sınırlar. Victoria’s Secret belki
podyumda daha fazla beden tipi gösteriyor olabilir, ancak sergilenen yapı değişmiyor. Kadınlar hala izlenmek, yargılanmak ve tüketilmek için podyumdalar.
Gerçek Devrim: Gösteriyi Yıkmak
Eğer gerçek bir devrim istiyorsak, bunu podyumlarda bulamayız. Gerçek güçlenme, kadınların
sergilendiği gösterilerin tamamen ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilir. Kadınların iç çamaşırlarıyla nasıl göründüklerine değil; zihinlerine, eylemlerine ve karakterlerine değer verildiği bir dünya hayal edin. Öyle bir dünya hayal edin ki; 56 yaşındaki bir kadın, eski Fransa cumhurbaşkanının karısı olarak podyumda seksi bir iç çamaşırıyla yürüdüğü için değil; kendisi bir lider, bir bilim insanı, bir sanatçı ya da bir düşünür olarak tanındığı için dikkate değer olsun.
Filozof Martha Nussbaum’un da belirttiği gibi, gerçek saygınlık bir arzu nesnesi olarak değil, bütün bir insan olarak muamele görmekten gelir. Victoria’s Secret bize daha farklı bedenlere kanat takmanın güçlenme olduğu fikrini satmak istiyor. Ancak kanatlar, vücut ne kadar çeşitli olursa olsun, hala sadece bir kostümdür ve “meleklerin yapay kanatları” kadınlara uçma
özgürlüğü vermiyor.
Cumhurbaşkanı’nın 56 yaşındaki karısı podyumda iç çamaşırıyla yürüyünce ne oldu?
Son olarak; Özkök’ün ifadesiyle “Cumhurbaşkanı’nın 56 yaşındaki karısı külot sütyen podyumda yürüyünce ne oldu?” sorusuna cevap verelim. Devrimsel bir şey olmadı. Dünya dönmeye, kadın bedenleri metalaştırılmaya ve Victoria’s Secret gibi markalar kar etmeye devam ediyor.
Kral hala çıplak…
Bu gösteriyi alkışlamak yerine, daha derin ve gerçekten dönüştürücü bir devrim talep etmeliyiz—kadınları dış görünüşün zincirlerinden tamamen kurtaracak bir devrim… Kadın bedeni kar için sergilenecek bir meta değildir. Artık ona podyum sınırlarının ötesinde hak ettiği saygıyı göstermenin zamanı geldi…
Derya ULUSOY