AİLE VE KÖY TÜRKİYE’YE MEYDAN MI OKUYOR?

0

AİLE VE KÖY TÜRKİYE’YE MEYDAN MI OKUYOR?

“Ailemizi karalayalar dış güçler ve yerli uzantılarıdır”

Koskoca ülke, üç haftadır ayağa kalkmış, aşağılık, canavarca bir cinayetin şifrelerini çözmeye çalışıyor.

Baş zanlı var, onun yanı sıra tutuklanan yakın akrabalar var.

Üç haftadır susan, “içlerinden biri olan” sekiz yaşında bir kız çocuğunun katilinin bulunması için ellerinden geleni yapacaklarına,  sanki faili koruyormuş gibi davranan beş yüze yakın nüfuslu bir köy var.

Çocuk, bütün çevre yüzlerce görevliyle defalarca arandığı halde, kaybolduktan 19 gün sonra köyün burnunun dibinde, su kıyısında üzeri büyük bir  taşla örtülmüş bir çukurun içinde bulundu.

İsimsiz bir ihbar üzerine bulunduğu söylendi önce.

Sonra oraya , çocuğun cesedini baş zanlı amcanın talimatıyla gömdüğünü “itiraf eden” biri giderek değişen, biri diğeriyle çelişen  hikayeler anlatmaya başladı.

Sonunda, 15 yaşında bir “çalışanın” amcayla ses kaydı ortalığa düştü.

Çocukla, baş zanlı  amca arasındaki diyalog, “öldü mü?”, “yok daha ölmedi!”, “o iş bende!” çizgisinde devam ediyor, henüz tam rüştünü ispatlamamış çocuğun katil olabileceğini düşündürüyordu.

Küçük kızın cenazesinde “yalanlara devam edin” şeklinde sözler etmeye başlayan bir kadın, kameralar önünde yediği bir yumrukla susturuluyordu.

Köyün içinde deyim yerindeyse “32 kısım tekmili birden” bir öldürme, azmettirme, cesedin kaldırılmasına yardım etme, bunu bildiği halde susma, konuşmak isteme durumunda susturulma  eylemleri mevcuttu.

Güvenlik birimleri, yargı birimleri soruşturma üzerine soruşturma yapıyor, lakin sanki katledilen kızımızın cinayet faili bulunamasın diye “yek vücut” halini almış köy, ısrarla susuyordu.

Tabii kafa karışıklığı yaratan başka unsurlar da vardı.

Örneğin, “ailenin yakını” olduğunu özellikle vurgulayan  söyleyen bir “siyasi”, ortaya atılıp “anlatılacak ve  anlatılmayacak şeyler” olduğunu söyledi; tepkiler üzerine sözünü açıklamaya çalıştı ama, ne derece açıklayabildi belli değil.

Kızın kuran kursunun çıkışında kaybolması, imamın sorgulanması konuları da gündeme geldi, ancak imamın serbest bırakılmasıyla onlar da konuşulmaz oldu.

Muhtar olan baş zanlı amcanın ya da aileden birilerinin Hüda Par’la ilgisi olduğu söylendi ama o konuya pek girilmedi.

(Son seçim sonuçlarında AKP  yüzde 65, DEM parti yüzde 21, Hüda Par yüzde 10, YRP yüzde 3 oy almıştı.)

Bir ara bazı tarikat bağlantılarından söz edildiyse de, o konu da fazla uzamadı.

Ancak, -nedense- bir süre için için sosyal medyada trol akını yaşandı.

Trol akınının saldırıları iki konuda yoğunlaşıyordu:

Birincisi, böyle bir cinayetin hiçbir şekilde kuran kursuyla, Hüda Par’la ya da dini tarikatlarla ilişkili olamayacağı yönünde idi.

İkinci konu ise, birlikte içki içen bir kadın ve adamın resminin altına “asıl çocuk tecavüzünü bu kemalistler yapıyor;  “günlerdir Narin olayını diline dolayanlar bundan niye bahsetmiyor” şeklindeki lüzumsuz yaklaşımdı.( Gerçekten lüzumsuz muydu, yoksa bir planın parçası mıydı belli değil!)

Sonunda Narin’in ailesi yazılı bir açıklama yapıp , “ ailemizden biri bunu yapmış olamaz. Ailemizi karalayalar dış güçler ve yerli uzantılarıdır”  şeklinde siyasal polemiği andıran  tuhaf sözler etti.

Düzgün  cümlelerle kaleme alınan bu metni aile içinden “kimin” yazdığı da doğal olarak kamuoyunun merakını celbetti

Narin’in katili hala bulunmadı ve susularak ya da konuşulursa yalan söylenerek,  kafalar karıştırılmak suretiyle birileri kollanmaya çalışılıyor.

Katilin bulunmasının, bu yollarla engellenmeye çalışıldığı görüntüsü var ortada ve bu görüş kamuoyunda neredeyse ortak kanaat halini almış durumda.

Bu görünüm, cinayeti çözmeye çalışan devlet güçlerine ya da olayın duyulmasından itibaren ayakta olan kamuoyuna karşı bir meydan okuma görünümüdür.

*         *         *

Bu arada, Narinciğin cenazesinde çok tehlikeli bir başka “ideolojik” meydan okuma görüntüsü, adeta kamuoyunun gözünün içine sokulmuştur.

Sekiz yaşında, oyun çağından çıkmasına daha yıllar olan kızımızın tabutuna gelinlik duvağı konulmuştur.

Gelinlik duvağının beklenmedik şekilde hayatını kaybetmiş evlenme çağına gelmiş genç kızların tabutuna konması sıkça görülür.

Lakin bu kızların çok büyük çoğunluğu yirmili yaşlardadır.

Gelecek hayalleri kuran genç kızların , bu hayallerine ulaşamadıklarının ifadesidir bir yerde.

Ailelerini tercihiyle yapılan duygusal, romantik bir yaş tutma eylemidir.

Yasalara göre hem erkeklerin, hem kızların evlenme yaşı 18’dir.

Ancak, ebeveyn rızasıyla 16-17 yaşlarında  “mahkeme kararıyla” evlenmeye izin verilebilir.

15 yaş ve daha küçük yaşlarda evlenmek yasaktır.

Sekiz yaşında bir çocuğun aklına evlenmek gelmez ve o yaşta çocuğa bunu çağrıştıracak şekilde telkinde bulunulması, en azından etik dışıdır.

Narin’in bugün öldürülmesinde suç ortağı olduğu iddiasıyla tutuklu olan annesi, “bütün hayali gelinlik giymekti, onun için tabutuna duvak koyduk” şeklinde açıklama yapmıştı.

Oysa, kız çocuklarının evlenme yaşı, bu ülkede dinsel bakış açılarını da bahane edenler tarafından hep tartışma konusu yapılmıştır.

Ancak 2002 yılında medeni kanunda yapılan düzenlemelerin bu tartışmalara nokta koymuş olması gerekirken, verilen fetvalar, dini görüşler bir çok çevrede bu yasal düzenlemelerin tersine hareket edilmesine yol açmaktadır.

TV’lerdeki reality Show programlarında, bu tür yönlendirmelerin küçük kızların imam nikahıyla evlendirilmesi sonucunu doğurduğu ve büyük trajediler yaşandığı sıklıkla görülmektedir.

İşte yasalara karşı, resmi nikahı göz ardı eden bu tavırlar, laik ülkede aslında ideolojik meydan okuma anlamını taşıyor.

“Ben sizin medeni kanunuzu tanımıyorum, istersem 13-14  yaşındaki çocuğumu dini nikahla evlendiririm!” yaklaşımıdır bu.

Narin kızımızın içinde olmaması gereken tabutuna gelin duvağı konulması da bu türden bir meydan okumadır .

Ağır “pedofili” özendirmesi anlamına gelir!

Narin’e yan gözle bakan sapıkların derhal derdest edilip 30-40 yılı aşan cezalarla karşılaşması muhakkak olan bir ülkede, bence bunun da üzerinde durulması gerekir.

Coşkun KARTAL/Gazeteci

Coşkun KARTAL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 14 Eylül 2024

Yazarın Tüm Yazıları