Hiçbir Dil Kutsal Değildir
Siyasi ortamda zaman zaman maksadı aşan sözler kullanılmaktadır. Bunların bir kısmı siyasi tarihe gaf olarak da geçecektir. Her ne kadar daha sonra tevil yoluna gidilse de söylenen her söz bilinçaltının dışavurumudur. Yerel yönetimlerde Arapça yazılan tabelaların kaldırılmamasına yönelik bir tavır sergilenmesi yerindedir. Demografik yapının farklılaştığı, farklı dillerde insanların yaşadığı bir yerde o insanların dillerine yönelik tabelaların Türkçe ile birlikte yer alması insan hakları temelinde olması gereken bir uygulamadır. Sosyal demokrat, sosyalist partiler insan hakları temelinde bunu savunmalıdır. Yerel yönetimlerin hizmet verdiği bölgelerde Türkçe bilmeyenlerin olması durumunda bu insanlara hizmet veren yerlerde Türkçe dışında onların dilinde de tabelaların olması doğaldır. Bu bir insan hakkıdır. Sosyal demokrat partiler de bu temelde bunu savunur. Ancak tabelaların kaldırılması ile bunu bağlantılandırarak Arapça’nın kutsal dil olduğunu söylemek yanlış bir çıkarımda bulunmaktır.
Öncelikle dil, bir sembolik işaretler sistemidir. Binlerce yıl içinde oluşmuştur. Her dilin kendine has dilbilgisi kuralları, sesleri, alfabesi vardır. Antropolojiye göre insan sembol üreten bir varlıktır. Bu yanıyla diğer canlılardan da ayrılmaktadır. İnsanlık tarihinde örneğin m sesinin çıkarılması için en az 50 bin yıl geçmiştir. Yani dilin yazıya geçmesini sağlayan ve alfabede yer alan sesler öyle kendiliğinden birden bire oluşmamıştır. Yazının ve alfabenin başlangıcı 5 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Yani dil verili bir biçimde ortaya çıkmamıştır. Dil insanlar tarafından zamanla inşa edilmiştir.
Herhangi bir dile kutsallık atfetmek, diller içinde hiyerarşi olduğunu kabul etmektedir. Bu anlayış dilleri kutsal ve kutsal olmayan temelinde ikiye bölmektedir. Bu dilbilimine de yeni evrensel bir katkıdır. Dilbilimciler bunu dikkate alır belki. Dil, konusunda böyle bir kabul kutsal olmayan dillerden vazgeçmeyi içerir. Kutsal bir dilin varlığı kabul edilirse diğer dilleri kullanmak kutsallık dışında kalmayı içerir. Bu da günahkâr kavramına yeni bir tanımlama getirir ve cehennemde kimin yanacağını da kapsayan derin yeni teolojik tartışmaya yol açar. Dilin kutsallığı kabul edilirse büyük bölümü İbranice ve Aramice olan Tanah ve Kitabı Mukaddes’in de yine Aramice yazıldığı düşünülürse bu iki dili öncelikle kutsal saymak gerekir. Bu mantığa göre üçüncü kutsal dil de Arapça olmaktadır.
Gerçekte bütün diller zaman içinde bulundukları coğrafyada insanların etkileşimleriyle şekillenmiştir. Dolasıyla hiçbir dil kutsal değildir. Eğer diller kutsal olsaydı bu kadar farklı dile ihtiyaç da olmazdı. Kutsal dil, varsayımı dili kullandığında o kutsallığın gerçekleştirilmesini içerir. Dilbilim açısından herhangi bir dil kutsal olamaz ve diller arasında hiyerarşi oluşturulamaz. Dilde hiyerarşik bir yaklaşımı kabul etmek bir ya da birkaç dilin diğer dillerden üstün olduğunu öne sürmek dilsel faşizme yol açar. Bu sözü söyleyenin bu kadar bilinçli bir tutum içinde olduğunu söylemek mümkün değil.
Her dil o dili kullananlar açısından “ses bayrağı”dır. Ulusu ulus yapan temel öğelerden biridir dil. Popülizm yapmak adına, bazı kesimlere şirin görünmek, göz kırpmak adına bu tür sözlerin söylenmesi talihsizliktir.
Dil değil Tanrı’nın sözünün yer aldığı kabul edilen Tevrat, Zebur, İncil, Kuran-ı Kerim kutsal kabul edilebilir. O kitapların kutsallığı da Tanrı’nın sözlerine dayandığının inanlar tarafından kabul edilmesi ve Peygamberler tarafından tebliğ edilmesidir. Kutsallık o sözlerin Tanrı’ya ait olmasının kabulüne dayanmaktadır. O sözlerin yazıldığı dilin kendisi kutsal olamaz. Böyle bir iddiada aşırı yorum olsa da teolojiye yeni bir katkıda bulunmaktır. Belki teologlar bu iddiayı değerlendirebilir.
Günümüzde politikacılar hemen her konuda konuşmak ihtiyacındadır. Ama 5 yılda bir bilginin ikiye katlandığı bir ortamda politikacı da kendi uzmanlık alanı dışında fazla şey bilmesi başka alanlarda kendini yetiştirmesi ve geliştirmesiyle mümkündür. Türkiye’de o çapta politikacı az olmuştur. Siyaset muhabirliği yaptığım dönemden de biliyorum. O nedenle günümüzde politikacıların farklı uzmanlık alanlarında danışmanları vardır. Bence Arapça kutsal dildir diyen politikacı yerel seçimler sonrası yaptığı bilgece açıklamadan uzaklaşmaktadır. Belki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adı geçen iki büyükşehir belediye başkanının yerine kendisi öne çıkmak istemektedir. Bunun için de “ne dersem olur” anlayışıyla konuları ele almaktadır. Bence bu çıkış da onun işareti olarak değerlendirmek lazım. Ancak bunun için önce kendisinin dilbilim ve teoloji alanında danışmanlara ihtiyacı olduğu gerçeği fark etmelidir. İkincisi ses tellerini çok yorarak konuşmaktadır. Fonetik-diksiyon dersi alması yerinde olur.
Son olarak CHP son yerel seçimlerde merkez soldan merkeze kaymıştı. Şimdi acaba merkez sağa mı kayıyor sorusu akla geliyor? O zaman merkez solu kim dolduracak? Sorular çok yanıtlar başka yazıda.
Kemal ASLAN/Gazeteci-Yazar
Önceki Bölüm: