Yunanistan İzlenimleri
(Kavala -Καβάλα) 2
Gezimizin ikinci durağı Kavala (Καβάλα). Kavala adını Arapların kullandığı üflemeli çalgıdan alıyor. Dedeağaç (Aleksandropolis) – Kavala arası 150 kilometre.
Yol boyunca az sayıda otomobil vardı ve yapılaşmaya pek rastlamadık. Hani İstanbul’da Silivri’den Tuzla’ya kadar neredeyse her yer binayla doldu. Burada öyle değil. Kentte gri rengin ağırlığında yaşamanın iç sıkıntısını yaşayan biri olarak içimin açıldığını, ferahladığımı hissettim yol boyunca. Gözlerimdeki renk açlığı gitti; doğanın renklerine gözlerim doydu. Üzerime kendini iyi hissetmenin hali geldi, mutlu olduğum zamanlardaki gibi. Ya da mutluluk veren durumları yaşadığım gibi…
Yaklaşık 2 saat sonra Kavala’ya vardık. Ama “sora sora Bağdat bulunur” diye bir ulusun çocukları olarak insanın yerini teknolojinin aldığı bir ortamda navigasyonla kalacağımız yeri üç kere dolandıktan sonra 20 dakikada bulabildik. Üstelik takip ettiğimiz otomobili buraya daha önce eşi Hülya ile gelen Engin kullanıyordu. Aslında navigasyon sorununu beni almaya gelirken iki kere Recep de yaşamıştı. Yarım saat sürmüştü onun beni çalıştığım üniversiteden alması. Belki herkesin bir navigasyon hikayesi vardır anlatacağı.
Kavala’da da çok katlı yapılar az. Sahil kenarında o kadar yoğun yapılaşma yok. Tersine Kavala daha çok tepe üzerine bitişik nizamda kurulmuş bir şehir. Palmiye ağaçları kentin farklı yerlerinde yer alıyor, otomobiller sıra halinde park edilmiş. Şehirde yoğun bir trafik yok. Seyreden birkaç araçtan ikisi bize ait.
Tekneler görünmese Kavala Kalesi ile şehrin altındaki yapılaşma bana Mardin’i anımsattı. 1980’li yıllar canlandı gözümde. İnsan, hem anda kalabiliyor o zaman dilimin içinde oluyor hem de geçmişte benzerlik kurduğu bir nesne, olay, kişi, vb. varsa onu hatırlıyor. Bence hatırlamak da yeniden yaşamanın bir biçimi. Seyahat gibi özel durumlarda insan daha çok o anın içinde kalmak, onu deneyimlemek istiyor. An ile yeni bir farkındalık ortaya çıkıyor ve insanın bilincine yerleşiyor. O an bende oluşan süreç ile yanımdaki diğer arkadaşlarda benzer durum var mı? İki insanın aynı rüyanın parçasını anlatan “Beden ve Ruh -2017-“ gibi an kesişmesi de oluyor mu? Çoğu kez diyalog yerine monoloğu tercih ettiğimizden sözcükler geçiştiriliyor. Aynı ortamda bulunulmasına rağmen herkes kendince bir anı yaşıyor.
Kavala’da bizim Ege bölgesinde olduğu gibi motosiklet kullanımı yaygın. Onlar için özel park alanları da bulunuyor. Kavala Limanında beyazlığı kaybolmuş gagasının rengi solmuş pelikan telefon kulübesi dikkati çekiyor. Şehrin merkezinde iki yanlı olarak otomobiller park etmiş. Cumartesi olması dolayısıyla kıyıda dolaşan insanlar da var.
5’inci yüzyılda Helenistik Dönemde yapılan Kavala Kalesi 16 yüzyıldır ayakta. Uzaktan görünümü etkileyici. Kalenin gezilme saatleri dışında orada olduğumuzdan bir başka gelişimde burayı gezmeyi planlıyorum. İnsan her istediğini, her zaman gerçekleştiremiyor; bazen ertelemek de gerekiyor. Her ne kadar artık ertelemeleri azaltsam da bazen başka çare olmuyor. Çünkü insan olanaklar çerçevesinde seçenekleri doğrultusunda davranabiliyor. Ama giderek ertelemelerimin de çoğaldığını fark ediyorum; bir gün onları azaltacağım avuntusuyla.
Kıyıda tekneler duruyor, sefere çıkacakları zamanı bekliyorlar. 15-20 gün sonra hareketlenecek burası. Tekneler şenlenecek, anın coşkusu, eğlenen dans eden insanların gülümsemesi, neşesi damgasını vuracak Egenin karşı kıyısında o zaman. Kısa süreli yaz aşkları yaşanacak belki denizin çağrısıyla; yıllar sonra gülümsenerek anımsanacak bazıları. Çok azı sürecek belki. Arzu ve tutkular dışa vurulacak.
Limanda bekleyen balıkçı tekneleri de var. Yunanistan’da av dönemi 20 Ağustos 2023’te başlamış ve 29 Şubat’ta sona ermiş. Yeni balık sezonuna kadar (henüz açıklanmamıştı) tekneler hazırlık yapıyorlar. Ağlarını kontrol ediyorlar, eksikliklerini tamamlıyorlar. Yunanistan’da balığın bol olmasının nedeni 40 metre derinlikte balık avlanabiliyor. Bizde ise 18-25 metre. O nedenle çoğu balık türü azalmış durumda. Üstelik orada sıkı denetim var. “Adamını bulursan halledersin” anlayışı geçerli değil. Biz daha çok kısa süreli düşünüyoruz. “Götürdün götürdün” zihniyeti egemen. Oysa önemli olan kısa vadeli değil uzun vadeli düşünmek. Gelecek kuşaklara karşı da sorumluluğumuz olduğunu hatırlamak.
Mavi şehir olarak bilinen Kavala’ya gidip de şehrin sembolünün olduğu arka planda Kavala Kalesi’nin yer aldığı yer de fotoğraf çektirmemek olmaz.
Şehir merkezindeki modern bir binanın çatısına yakın bölümde gözlerinden kan akan bir kadın sembolü var. Bu meğer 1974 Barış Harekâtı sırasında ölen askerlerin yakını olan kadınların durumunu sembolize etmek için çizilmiş.
528 yıl Osmanlı yönetiminde kalan Kavala’da doğal olarak Osmanlı eserlerine rastlamak mümkün. Örneğin bu su kemeri Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış. İstanbul’daki Bozdoğan Kemeri’ni anımsatıyor.
Kaldığımız yere yakın caddede içinde çiçeklerin yetiştirildiği otomobil tekerleklerinden yapılmış bir kavşak var. Yakmak yerine böyle kullanılması şehir estetiği açısından da ilginç olmuş. Keşke siyah yerine daha iç açıcı sıcak renklerle boyansaydı lastikler. Kaldığımız yerin yanındaki caddeden şehir güzel görünüyor. Gelincikler de yeni açmış.
Yunanistan’da yol boyunca şapel görmek mümkün. Şapel, o yerde kaza ye da başka bir nedenle ölen insanları anmak için yapılıyor. Ölenin ruhunun öldüğü yerde kaldığına inanıldığı için mum yakılıyor ve önünde dua ediliyor anısını yaşatmak için.
(Devam edecek)
Kemal ASLAN/Gazeteci-Yazar
Önceki Bölüm
SOLENNEAyak Nasır Sökücü Solisyon 120