Ahmet ÇAKIR yazdı: Kent ve Spor Çıkmazı

0

Ahmet ÇAKIR/Gazeteci-Spor Yorumcusu

Kent ve Spor Çıkmazı

Son sözümü baştan söyleyeyim de birbirimizi hiç yormayalım: Ne kentlerimiz kent ne de sporumuz spor! İkisini de asıl olması gerekenin çok dışında birer ucubeye çevirme başarımızla övünebiliriz…
O semtte oturduğum için katıldığım bir toplantıda, şu dehşet verici gerçek dile getirilmişti: Yaklaşık 1 milyon insanın yaşadığı Şişli’de, insanların açık havada spor yapabilecekleri tesis olarak iki futbol alanından başka yer yok!

Bunlardan biri de Gayrettepe’de evimin önünde, nizami sayılabilecek ölçülerin en darı bir yapay çim saha. Feriköy’dekinin de bundan biraz büyükçe olduğunu biliyorum. Hepsi bu.
Bu sayıda insanın yaşadığı uygar ülkelerde spor alanlarının ne kadar çok olduğunu anlatmak boşuna yorgunluk olur. Zaten arada kıyaslama yapılabilecek bir ölçü bile yok.
Üstelik bir spor seferberliğine girişmemizi gerektirecek kadar kötü durumdayız.

Çeşitli istatistiklerde halkın yüzde 80’inden fazlasının spor yapmakla hiçbir ilgisinin bulunmadığı görülüyor. Bu oranın yüzde 88’e kadar vardığı istatistikler de bulunuyor.
“Biz seyretmeyi seviyoruz” filan demeye kalkmayın, öyle bir şey de yok; seyirci sayısı açısından da aynı derecede gerilerdeyiz.

“Türkler futbol için ölüyor” türünden masallar, yabancıların anlamsız bir uydurması.
Avrupa’da 1 değil birkaç ülkenin toplamı kadar nüfusa sahip İstanbul’da çeşitli spor dallarındaki lisanslı kişi sayısı inanılmaz derecede düşük. Örneğin, bisikletçi sayısıyla ilgili olarak, konuyu bilen bir arkadaşımız: “İstanbul’daki kadar lisanslı bisikletçi Avrupa’da 40-50 bin kişilik yerlerde var.”

Peki, niye böyle?
İşin temelinde ‘politikasızlık’ var.
İlk günden bu yana sporumuzun bir politikası olmadı, kentlerin de…
Sonuç olarak da bugünkü durum ortaya çıktı.
Yeryüzü cenneti olarak bilinen mekanları cehenneme çevirmeyi başardık!
Soluk alacak yer bırakmadık.

Yapılabilecek olan güzel ve doğru işler için elbette ki çok geç kaldık. “Taşı-toprağı altın” olarak bilinen kentimizin durumu ortada. Sporumuz da ondan iyi durumda değil. Ancak bütün olumsuzluklara karşın mutlaka yapılabilecek şeyler var. Zaten konuşmanın da yazmanın da anlamı bu.
Üstelik bunları yapmak zorundayız. 1990’dan bu yana, Olimpiyat oyunlarını İstanbul’a alabilmek için çırpınıyoruz. Bunun için her şeyimizin yeterli olduğunu ileri sürüyoruz. Kabul etmeye yanaştığımız eksiklerimizi de, oyunların alınmasından sonraki yaklaşık 7 yıllık sürede tamamlayacağımızı düşünüyoruz.
Yapılabilir mi?
Belki. Fakat her geçen yıl biraz daha zorlaşıyor çünkü inşaat çılgınlığı nedeniyle kentte adım atabilecek yer bulmak zorlaşıyor. Olayın ne kadar vahim bir noktaya geldiği en üst düzey yetkililer tarafından zaman zaman dile getiriliyor ancak çözüm yolunda herhangi bir çaba görülmüyor.

“Kent ve spor” boyutunda çok sağlam bir politikaya gereksinimiz var en başta.
Politika derken bildiğiniz siyasetten söz etmiyorum, onun asıl anlamı ‘izlenecek yol’ demektir. Biz, içinde sporun da geniş yerinin olduğu yaşanacak kentler kurma konusunda neyi nasıl yapacağımızı bilmiyoruz. Temel sorun bu.
Bu politikasızlık başka sapmalara da yol açabiliyor. Belediyelerin, yörelerindeki profesyonel futbol kulüplerine destek vermesi bunlardan biri. Asıl görevi, o yöredeki halkın spor yapması için gerekli olanakları sağlamak olan belediyeler hiç olmayacak işler peşinde koşuyor.
Onların bu konuda neyi nasıl yapmaları gerektiği yolunda bir politika ortaya konulmuş olsaydı, bugün ortaya çıkmış bulunan pek çok yanlışı baştan önlemek mümkün olabilirdi. Hedefe varmak için izlenmesi gereken yolu bilmeyenlerin başına neler geleceği açıktır.
Kent ve spor konusunda bizim yaşadığımız da budur.

Ahmet ÇAKIR/Gazeteci-Spor Yorumcusu

aahmetcakir37@gmail.com

AhmetÇAKIR/kentekrani

Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 11 Temmuz 2020