Türkiye’de küresel iklim değişikliğinin etkilerini orman yangınları ile de somut olarak yaşamaktadır. Temmuz, ağustos aylarında sıcaklıkların 30 dereceye çıkması, nemin ise yüzde 30’un altına düşmesi muhtemeldir. Eğer buna saatte ortalama hızı 30 kilometre olan rüzgâr da eklenirse orman yangınları için zemin oluşmuş demektir (Akkaş, Bucak, vd.,2008) Bu veriler dikkate alındığında şimdiden ağustos sonuna kadar önümüzdeki iki ay orman yangınları açısından kritik öneme sahiptir. Orman yangınlarıyla sadece yeşil alanlar ve bitki örtüsü değil; o bölgede yaşayan biyolojik çeşitlilik de azalmaktadır. Yeniden ağaçlandırma çalışmalarıyla da bunların tümüyle telafisi mümkün olmamaktadır.
Türkiye’de orman yangınları ile ilgili veriler 1937 yılından bu yana toplanmaktadır. O tarihten 2019 yılına kadar geçen 82 yılda 106 bin 663 orman yangınında 1 milyon 667 bin 676 hektar alan tahrip oldu. Bu veriler göre yılda ortalama bin 314 yangın çıktı; bu yangınlarda ortalama 20 bin 588 hektar tahrip oldu (Öztürk, Özcan: 2019, ss. 67-74).
Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verilerine göre yangınlar en çok 2021 yılında etkili oldu. O yıl çıkan 2 bin 793 orman yangınında yaklaşık 140 bin hektarlık alan zarar gördü. Yangın başına ortalama 6,2 hektar tahrip oldu. 2021yılında, bir önceki yıla göre çıkan yangın sayısında yaklaşık yüzde 18 azalma olmasına rağmen yanan orman alanı bir önceki yıla oranla yaklaşık yüzde 85 arttı.
2021 yılı verilerine göre orman yangınlarının yaklaşık yüzde 48’inin çıkış nedeni belirlenemedi. Orman yangınlarının yaklaşık yüzde 30’u ihmal ve dikkatsizlik, yaklaşık yüzde 7’si kaza, yaklaşık yüzde 3’ü kasıt, yüzde 12’si ise yıldırım düşmesi sonucu çıktı. Veriler son on yılda orman yangınlarının yüzde 41’nin Ege, yüzde 24’ünün Akdeniz, yüzde 22’sinin Marmara ve yüzde 13’ünün ise diğer bölgelerde çıktığını göstermektedir.
Akdeniz iklim kuşağındaki Avrupa Ülkelerinde 2011-2020 arasındaki 10 yıllık döneme bakıldığında ortalama yangın başına Yunanistan’da 25,62 hektar, İtalya’da 11,96 hektar, İspanya’da 8,34 hektar, Portekiz’de 7,38 hektar Türkiye’de 3,46 hektar, Fransa’da 3,10 hektar alanın tahrip olduğu saptandı. Son yıllarda Türkiye’de bu ortalamanın iki kat arttığı gözlemleniyor.
Akdeniz ve Ege bölgelerinde 1 Mayıs ve 31 Ekim arasındaki dönemde orman yangınları sıkça görülmektedir. Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerinde orman yangının sürdüğü dönem 2-3 ayla sınırlıdır.
Türkiye’de orman yangınları konusunda en önemli eksiklik yangınlara müdahale edecek yeterince gönüllünün bulunmamasıdır. Gelişmiş ülkelerde yangınlara müdahale eden ve sayıları yüzbinlerle ifade edilenlerin yüzde 60’ını gönüllüler oluşturmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü 100 bin gönüllüye ulaşmayı hedeflese de Türkiye’de gönüllü sayısı 13 bin 403’tür. Bu müdahale için yeterli değildir. (Ergün: 2023)
Türkiye’de 23 milyon 245 bin adet ağaç bulunmaktadır. İlk sırada 6 milyon 833 bin 264 adet ile meşe, ikinci sırada 5 milyon 310 bin adetle kızılçam, üçüncü sırada ise 4 milyon 77 bin 616 adet ile karaçam almaktadır. İğne yapraklı kızılçam ve karaçam çok hızlı tutuşabiliyor. Bunların yerine orta vadeli bir plan dahilinde yangınlara daha dayanıklı incir, dut, zeytin fidanları dikilebilir. Bunların hem ülke ekonomisine hem de yöre halkına ekonomik katkısı olur.
Orman yangınlarının daha çok göçler sonucu o bölgelerde yaşayan nüfus artışıyla bağlantılı olduğu düşünülürse yerel halkın da yangın söndürme çalışmalarına etkin biçimde katılacak çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yangın söndürme konusunda gerekli teknolojik donanımlara kavuşturulması da önemli bir adımdır.
Orman yangınlarına kısa sürede müdahale edilmesi için havadan İHA (İnsansız Hava Araçları) ile 7/24 izlenmesi ve bunları izleyecek yangın harekât merkezleri kurulmalıdır. Böylece orman yangınlarının yarısına yakınının neden çıktığı da saptanmış olacak buna yönelik önlemler de belirlenecektir. Bunun için Orman Genel Müdürlüğü’nde de yangına müdahale edecek ekiplerin sayısı artırılmalı sürekli tatbikatlar yapılarak bu ekiplerin etkin müdahalede uzmanlaşması sağlanmalıdır. Orman alanlarının dik ve engebeli alanlarda olması, orman içi ulaşım olanaklarının sınırlı olması yangınlara etkili müdahaleyi geciktirmektedir.
Türkiye’de orman yangını verileri dikkate alınarak karadan ve havadan nasıl müdahale yapılması gerektiği planlanmalıdır. Dijital olanakların yaygınlaştığı günümüzde yangına bütünleşik mücadele etmenin yolları ortaya konulmalıdır. Geleneksel bürokrasi anlayışıyla değil; hızlı karar alan ve uygulayan kriz komuta merkezleri devreye girmelidir. Bu merkezlerde yangın söndürme ekiplerinin yanı sıra orman mühendisleri, meteoroloji mühendisleri de yer almalıdır.
Bu çerçevede yangınların daha çok çıktığı illerde uçak ve helikopter sayısı artırılmalıdır. Halen Orman Genel Müdürlüğü yangınlara 69 helikopter, 20 uçak ve 8 İHA (İnsansız Hava Aracı) ile müdahale etmektedir. Yedekte de 25 helikopter ve 2 uçak bulunmaktadır.
Çıkan orman yangınlarını hızlı ve etkili biçimde söndürmek önemlidir. Ama aslolan yangınları önlemeye ağırlık vermektir. Bu konuda yerel halkı bilinçlendirmek, orman içi piknik alanları ile ormanı izole edebilmek, piknik alanlarındaki kuru otları temizlemek, gezici ekiplerle piknik alanları kontrol etmek gerekir.
Orman yangınlarını sıfırlamak mümkün değildir. Türkiye iklim değişikliklerinin etkisi çerçevesinde 5, 10 yıllık senaryolar oluşturmalıdır. Bu konuda yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde orman mühendisleri, meteoroloji mühendisleri, orman köylüleri, orman işçileri, yörede yaşayanlar yerel belediyeler ve güvenlik birimleri ile akademisyenlerin ortaklaşa çalışma yapması bakanlığın da bunu koordine etmesi gerekmektedir. Konuyla ilgili meslek odaları ve sendikaların da bu çalışmalarda bulunması bir zorunluluktur.
Kemal ASLAN/Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi