Füsun ALTINOK; Kediname 64 Freddie Mercury ve Delilah

0

“Öyle mutlu ediyorsun ki beni, öpücüklerin aklımı başımdan alıyor…” Müziğin ilahı Freddie Mercury, bu şarkıyı aşık olduğu birine söyler gibiydi. Fakat sonra gelen satırlar dinleyenin kafasını karıştırıyordu; “Ama sonra takım elbisemin her yerine işediğinde beni biraz kızdırıyorsun…”

Bu sidikli sevgili Delilah idi. Efsane şarkıcının canı ciğeri kedisi! Londra’da yıllarca onun evinde yaşayıp dairesinin ve bütün bahçenin hakimiyetini ele geçiren üç renkli tüylü canı. Öyle ki Freddie ölüm döşeğindeyken bile onun başucundaydı Delilah.

Aslında efsane vokalin tek kedisi o değildi, evinde on kedi vardı. Romeo, Tiffany, Tom ve Jerry, Oscar, Miko, Dorothy, Zambak ve Golyat. Çoğu barınaklardan gelmişti, bazıları arkadaşlarının hediyesiydi. Örneğin Romeo, son sevgilisi Jim Hutton’dan gelmişti. Mercury için konu kediler olduğunda sevgisi sınırsızdı.

Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi rock vokallerinden biriydi Freddie. Esasen Zanzibar doğumlu Faruk. Babası zerdüşttü. Queen grubunun müthiş tenoru. Saçma sapan aids hastalığından erkenden gitmesi müzik adına kayıptı. İki yıl geç hastalansa yaşayacaktı, çünkü hastalığa çare olacak bir sürü ilaç çıkmıştı.

Dünyanın en iyi bestelerini de yapsa okuldan kovalayıp ‘pis Paki, pis Arap’ dediler. Kırılgan ruhu vardı ama gayretliydi. Başkası olsa o motivasyonu yakalayamaz, Ümit Besen gibi, Arif Susam gibi taverna sınırlarında stabil kalırdı. Ama o sosyal bir kimlik edinip topluma karıştı. Santrafor mu olsaydı? En güzelini yaptı, ailesine rest çekip insanlığa harika sesini duyurdu.

Fakat ortam Amerikan hapisaneleri kadar tehlikelerle doluydu. Lgbt’li özelliğin de varsa kurtlar sofrasından beterdi durum.

Ama yetenekliysen, dirençliysen, zaman senden yana olurdu. Sekiz yıl birlikte olup ayrıldığı sevgilisi Mary Austin, ömür boyu en iyi dostu oldu. Prenses Diana da arkadaşıydı. Çünkü o bir ekol, bir ilah, bir efsaneydi.

Ben taklitçiyim

Sahnede abartılı kostümler, deri giysilerle maço bir seks objesi gibi teatral hareketleri olan biriydi. “Büyük taklitçiyim” diyordu. Çünkü özel yaşamında bir kot, bir tişört insanıydı.
Kediler de müziğinin bir parçasıydı.

Grubu Queen’le turneye çıktığında sürekli Londra’ya eve bağlanıp telefonla kedileriyle görüşmek istiyordu.
Özellikle Delilah, telefon iletişimine çok alışmıştı. Şarkısında (telefonuma bile cevap vermeye çalışıyorsun ya…) diyordu.

Queen’i kurduktan beş yıl sonra Bohemian Rhapsody albümüyle listelerde bir numara oldular.

O turnedeyken kedilerine hep iyi bakıldı. Fakat yine de sürekli kedilerle iletişimde olmak istiyordu. Eğlence hayatını abartıp özellikle Barbara Valentin’le arkadaş olduktan sonra ipten kazıktan kopma moduna geçince hastalık kapmıştı ve şikayetleri tırmanıyordu. Aslında o imkanlar, onca para kimde olsa yoldan çıkardı. 1991’de tüm dünya kamuoyuna aids olduğunu açıkladıktan bir gün sonra hayatını kaybetti. Delilah da odada yanındaydı.

Mercury’ye duyulan hayranlık ve sevgi ölümünden sonra da devam etti. O öldü ama kedilere olan sevgisi canlı kaldı. Halen günümüzde kedilerinin anısına sevgiyle adanmış bir “Freddie Mercury’nin Kedilerinin Hayran Kulübü” var. Asistanı, Delilah’nın anısını canlı tutmak için sosyal medyada etkinlikler düzenliyor.

Mirası kedilere.

Mercury, ölüme yaklaşırken her zamanki en yakın can dostu Mary Austin ve Delilah ile birlikteydi. Söylenenlere göre, teşhis konmasından çok önce kedileri sezgileriyle huzursuz olmuşlardı. O gittikten sonra Mary ve Delilah, Londra’daki evin bahçesinde her gün yürüyüşler yaptılar. Sanki yanlarında görünmeyen biri daha vardı. Mezarının ya da küllerinin nerede olduğunu Mary Austin dışında kimse bilmiyordu. Rock’ın erkek kraliçesi servetinin yarısını Mary’ye, yarısını da gerçek dostlarım dediği kedilere bırakmıştı.

Füsun ALTINOK

Önceki Bölüm