📽️Füsun ALTINOK; Kediname 61: Yaren Leylek ve Zeytinsu Romantizmi

0

Her yıl Yaren Leylek ile beraber televizyon kanallarında popüler olan Adem amca, Norveçli balıkçılardan daha ünlü. Norveçli balıkçılar önemli adamlar. Fakat ne yazık ki, Kuzey denizinin hırçınlığında gemileriyle cansiperane mücadele ederken izansız reklamcılar yüzünden metroseksüel bir çizgileri oldu. Halat çekip buz denizinde avlandıkları halde avuçla Neutrogena el kremi kullandıkları için pamuk gibi ellere sahip oldukları gösterildi hep. Hedef kitle balıkçılarmış gibi. Bizim balıkçılarımız bu kremi kullandılar mı, Arko Nem mi sürdüler, yoksa yaba gibi ellerle mi gezdiler bilinmez.

Her neyse… Koskoca okyanusun yanında hamam kurnası kıvamındaki Ulubat Gölü kıyısında mütevazı sandalında Yaren Leyleği konuk eden Adem reis, yine popüler oldu. Malum, bu sevimli dostluk 14 yıldır sürüyor. Geçen yıl beyaz perdede filmi bile çekildi.

Balık ekmek, leylek tava

Bu olayın versiyonu olarak 1990’ların başlarında Sinop kıyılarının ziyaretçisi balina Aydın’ın hikayesi vardı.
Masum bir hayvanın sevimli görüntüleri, dünyada hâlâ güzel şeylerin olduğunu gösteren bir örnekti.

Şu sosyal medya dünyasında türlü yorumlar var. Göçmen Yaren’i bekleyenlere sözle saldıranlar oluyor ki, eski sevgilisini merdivenlerden itmiş gibi tepki görüyorlar.

Empati yoksunluğunda, olumsuzlukta kötücüllük yarışına girenlerin, olayı kek hamuru kıvamında cıvık bir romantizm olarak yorumlamaları abes. O kadarla kalsa iyi, “Hele şu leyleği tava yapak, yiyek” , “Aydın’dan da iki düzine adam balık ekmek yerdi” deyip hayvanseverleri kışkırtıp eğleniyorlar.

Spiritüel yaklaşım

Bizim milletin hayvanseverlerinin böyle hoşluklara, sevimli dostluklara bir de gizem yükleme eğilimi vardır. Spiritüel yaklaşım diyelim.
Göçmen kuşlar içgüdülerinin programıyla mevsimsel olarak hareket ediyorlar. Aydın gibi bazı balinalar keza. Fakat ahalimiz, “bunların takvimi mi var? Sanki kollarında saat var” gibi yorumlarla olaya gizem katmaya çalışırlar. Bunların yaratılış olarak sırları varmış, gelip kendi yuvasını bulurmuş. Söylenilenleri anlarmış. Rivayetler bol.

Kedilere gelince… Biliyoruz ki, farklı bir enerjileri var. Ne var ki, bunların zaman zaman oldukça abartıldığına tanık olunca şaşırmamak mümkün değil.

Yoga eğitmeni Çetin Çetintaş’ın “Hayvanlardan destek almanın gizemli sanatı” kitabında bazı bilgiler var.
Örneğin hayvanların bize görünür olması, sevimli gelmesi, korkutması, iğrendirmesi gibi her türlü etkileşimin, bir mesaj olduğu bilgisi;

“Kedi arketipinin ilgili olduğu konular: gizli güçler, gizli âlemler, yüksek farkındalık, dişil enerjinin beslenmesi ve şifa. Elementi: su.”

(Gece gece okunmayacak kitaplar listeme eklemeliyim.)

Bu münasebetsiz kedi tayfasının gecenin ikisi, üçü gibi gibi boşluğa, duvara ve tavana bakmak gibi tuhaf hareketleri olur ve sahiplerini tribe sokarlar. Evde yalnızsanız olay korku çıtasını yükseltir.

Evde tüylü yoldaşlarınız vardır. Miyavlarlar ve sen onların “Sev beni, açım, mama ver, su ver, camı aç” dediğini anlarsın. Derdi bunlardır çünkü. Günün birinde paralel evrenler konusunda sohbet edeceğinizi ummazsınız. Benimle konuşuyorlar deyince abartmamak gerek.

Ataları aslan, kaplan, çita filandır bu tüylülerin. Avcı ruhludurlar, güçlü pençeli ve çeviktirler. Fakat “Annesinin kınalı kuzusu, lokum burunlusu” diye karnını mıncıklayıp hayvanın karizmasını çizdirmeye bayılır bazı ebeveynler. Evin şımarığı Zeytinsu, dönüp ters ters bakar, sevilen yeri yalayıp kölesini takmayan pozuna geçer. Konuşsa “Ben uyuklayayım, sen de git kumumu temizle” diyecek muhtemelen. Bu şişik ego yumakları, insanları nasıl kullanacakları konusunda doğuştan gelen yeteneklere sahiptir. Hatta o gecenin köründe boşluğa bakmaları da programlı olabilir. Dostluk, sevgi seli tamam da o gizemli hareketler biraz şaibeli gibi. Belki de burnumuzu sürtüp bizi eğitmeye gelmişlerdir bu dünyaya.

Yaren Leylek, balina Aydın, Zeytinsu derken hayvan dostların doğasına daldık yine. Kimileri konuya uzak dursa da günlük yaşamlarımızda varlıklarıyla bile yüreklerimizi yumuşatıyorlar.

Füsun ALTINOK

Önceki Bölüm