Site icon Kent Ekranı

İsmet HERGÜNŞEN; Tarihi çarpıtmak ihanettir

1980’li yıllardan beri sınırlarımızın hemen ötesinde cereyan eden olaylar, izleri tarihin derinliklerine uzanan siyasal, sosyal ve askeri çatışmaların sonucudur.

  1. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altında bulunan Ortadoğu coğrafyasında, yine bugün olduğu gibi tarihi kırılmalar yaşandığını görüyoruz.

Arap ayaklanmaları, milliyetçilik hareketleri ve mezhepsel meselelerin hız kazandığı ve Sykes-Picot anlaşmasının uygulamaya konulduğu bu dönemde, Osmanlı Devleti emrivakilerle kendini Birinci Dünya Savaşı’nda bulmuştur.

Savaşın başlamasının 4 ay sonrasında İngiliz Donanması’ndan kaçan Alman Goeben ve (Yavuz) ve Breslau (Midilli) isimli gemilerin Çanakkale’den geçirilmesi ve Rus limanlarını bombalaması Osmanlı Devleti’nin kaderini belirlemiştir.

Bu gemilerden Midilli zırhlısı, savaşın sonlarına doğru Çanakkale açıklarında mayına çarparak batmıştır.

1957 yılına kadar Türk Deniz Kuvvetleri’ne hizmet eden TCG Yavuz Kruvazörü’nün tarihindeki en hazin görevi, 19 Kasım 1938’de Atatürk’ün naaşını İstanbul’dan İzmit’e intikal ettirmesi olmuştur.

Çağın gerçeklerini kavrayamayan Osmanlı Devleti, bu savaşın bedelini tarih sahnesinden silinmekle öderken, yöneticileri de dikkat çekici acı sonlarla yüz yüze kalmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Irak, Hicaz-Yemen cephelerinin yanı sıra bir cephe de Çanakkale’ydi.

Almanya’nın askeri ve politik çıkarlarına göre oluşturulan hatalı stratejinin Bağdat’tan dönmesi mümkün olmasa da, Mustafa Kemal’in dehası ve Türk askerinin kahramanlığı sayesinde Çanakkale Savaşları’nda büyük bir zafer kazanılmıştır.

¨Döktüğü mayınlarla¨ Nusret ve ¨Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum¨ diyen Mustafa Kemal’in eşsiz dehası ile Mehmetçiğin mukaddes vatan mücadelesinin azmi birleşmiş, kazanılan bu zaferle ¨Çanakkale Geçilmez” destanı yazılmıştır.

Yüz yüze çarpışmaların yaşandığı bu savaş, yalnızca dünya tarihindeki dengeleri değiştirmekle kalmamış, Türk Ulusunun istiklaline giden yolda mihenk taşı olmuştur.

Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’e atfen:

Kimi kesimler hiç etkisi yoktur, bilinen bir başarısı yoktur, hatta daha ileri giderek Çanakkale’de yoktur der.

Kimi kesimler başarıyı Almanlara mal eder.

Kimi kesimler hurafelere bağlar.

Kurucusu olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, ona dua etmekten bile imtina eder.

Kariyerinde uzun yıllar kötü izler bırakan Çanakkale Savaşları ve Mustafa Kemal için dönemin İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churchill şöyle demiştir:

“Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm. Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar ‘Çanakkale bizimdir’ diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için, askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız. Mustafa Kemal’i… Bağrımda İngiliz gururu olmasa, Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.”

Kim ne düşünürse düşünsün, ne derse desin Çanakkale, Mustafa Kemal efsanesinin doğmaya başladığı yerdir. Anadolu ve Türklük bilincinin dirildiği andı. Türkler beklediği komutana kavuşmuştu.

Artık hedefte Samsun vardı, Erzurum, Sivas, Ankara ve İzmir vardı. Parolası da ¨Ya istiklal ya ölüm. ¨

Arap İslam coğrafyasında yarım asırdır yaşananları dünü okuyarak anlamak gerekir.

Kurtuluşları üçüncü şahıs ya da kuruluşların ağzında değil, Atatürk Türkiye’sinin ulus birlikteliği ve ülke bütünlüğü temelinde oluşturulan laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti kimliğine çıkılacak yolculuktadır.

Şeref ve şanı Türklere ait olan Çanakkale Savaşları’nın komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve kahraman Mehmetçikleri saygı, sevgi, özlem ve rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.

Son sözse; Büyük devletler, tarih bilinciyle güçlüdürler. 

İsmet HERGÜNŞEN

Exit mobile version