Japon deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki acı gerçeği yüzümüze vurmuş.
¨Japonya da Türkiye de dua ediyor. Ancak sizde deprem için hazırlık yapılmıyor, sadece dua ediliyor. ¨
17 Ağustos 1999 Gölcük ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli on ili etkisi altına alan depremler, yakın zamandaki Türk Doğal Afet tarihine damga vurmuştur.
Asrın felaketleri olarak nitelendirilen, ülke ekonomisini derinden sarsan ve yüksek değerde maddi ve manevi kayıplarıyla anılan bu depremlerden, gerekli ve yeterli dersler hala çıkartılamamıştır.
Meydana gelişleriyle birlikte, devletin kurumlarıyla tam anlamıyla organize olamadığı ilk anlarda, yerel halkın insanüstü gayret sarf ettiği bir gerçektir.
Halkın yaratmış olduğu sayısız destansı hikâye bir tarafa, yaşanan felaketlerin yıllar geçse de izlerinin silinmesi mümkün olmamaktadır.
Sene-i devriyelerinde sessizlikle icra edilmesi gereken anma törenleri, ne yazık ki son yıllarda sosyal bir olaydan ziyade siyasetin hesaplaşma alanı haline getirilmiştir.
Son anma töreninde gündeme düşen görüntüler, belki de dünyada tek örneği olarak hafızalardaki yerini almıştır.
Acıların tazeliğini koruduğu, yaraların kapanmadığı ve travmaların izlerinin silinmediği bir dönemde, takdim edilen objeler ve davranışlar hangi sığ düşüncenin ürünüdür? Merak eder, dururum.
Son çeyrek asırdır minör diyebileceğimiz değişik türde doğal afetlere de tanıklık edince, balık hafızalı olduğumuz ve kalıcı tedbirler alamadığımız bir gerçektir.
Afet olayları bu ülkenin en önemli gerçeğidir; devlet, yerel yönetimler ve halkın dayanışma içinde el ele vermesi önemlidir.
Özellikle de deprem öncesi alınması gereken tedbirler, tam manasıyla açıklığa kavuşturulmamış ve uygulamaya konulmamıştır.
Merkezi idare ve yerel yönetimlerin aynı noktada bulunamamaları, olası felaketlerin birincil nedenidir.
Bir başka önemli olumsuzluksa, halkın devletine ve yerel yöneticilere olan güvensizliğidir.
Hal böyleyken, çözümsüz kalınmakta ve süreç kolay yönetilememektedir.
Aslında nedenleri biliniyor da uygulamaya gelince, orası tam bir muamma!..
Çoğunluğu tenzih etmekle birlikte;
Kâğıt üzerinde kalan kanunlar
Fay hatları üzerine inşa edilen, yüksek katlı ve çoklu daireli binalara izin veren yerel yönetimler
Aşırı kar peşinde koşan müteahhit ya da yüklenici sıfatlı iş insanları
İşinden olmama derdinde olan mimar, mühendis ve iş güvenliği uzmanları
Usta başı, posta başı ve birkaç çalışanın inisiyatifiyle yükselen zarafetten uzak çarpık yapılaşma
Yapı tekniğine uygun olmayan malzeme kullanımı
Onaylanmış plan ve proje dışında, denetimden uzak ve ruhsatsız sürdürülen inşaatlar
Görevini yapmayan denetleyiciler
En kusursuz ve en sorumsuz yurttaşımız görünse de, ikamet ettikleri konutlarında kolon ve kirişleri bile keserek yaptıkları tadilatlar
Dikkate alınmayan ilim irfan sahibi bilim insanları
Sorumluların cezasız kaması ve affa sokulan imarlar
Neticede; liyakatsizlik, koordinesizlik, çaresizlik had safhada ve hal-i pür-melalimiz ortada.
Başka ülkelerde bu büyüklükte yaşanan depremlerde; niçin bu kadar ev yıkılmıyor, yollar çökmüyor, canlar yitirilmiyor diye insan düşünmeden edemiyor?
Türk halkı artık gerçekleri görmeli, süreci doğru, dürüst ve şeffaf yönetmeyi öğrenmelidir.
Konu mevzuatsa!..
Yasalar değiştirilmeli, güncel halde muhafaza edilmelidir.
Konu eğitim ve öğretimse!..
Aileden başlayarak okullarda kişisel koruyucu tedbirler dahil uygulamalı öğretilmeli ve gayri muayyen zamanlarda icra edilen tatbikatlarda yer alınmalıdır.
Konu insan gücü ve ekipmansa!..
Sivil asker ayrımı yapılmaksızın azami faydanın sağlanabileceği planlamalar yapılmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Gerçekleştirilmesinin yolu mu!…
İnsanımızın sağ duyusu, eğitimi ve yasalar yönünden atılması gereken adımlardır.
Son sözse; Depremler istismar edilmemelidir.
İsmet HERGÜNŞEN