GÜZEL GÜNLER YAŞAMA HAKKINA SAHİP OLMA UMUDU

0

Bir süredir nispeten sakin gibi duran çevremiz, bir kez daha kan ve ateşe büründü.

Üstelik bu kez savaş(lar)ın genişleme eğilimi önceki dönemlere göre daha büyük görünüyor.

Öyle ki, artık aynı derecede yüksek dikkat verilmesi gereken çatışma bölgeleri, bir’den çok fazla.

Hepsi birbirinden tehlikeli, düşüncesiz ve insafsız görünüyor .

Nükleer silahların kullanılabileceğinden kahve muhabbeti gibi söz eden devlet yöneticilerinin ortaya çıktığı Ukrayna, coğrafi olarak hemen tepemizde; çatışmalar hız kesmiyor.

Bu kez de HTŞ gibi, Türkiye dahil bütün ülkelerin terörist dediği “selefi cihatçı” diye adlandırılan aşırı dincilerin hükümet güçlerine karşı üst üste “başarılar” kazanıp kentleri ele geçirmeye başladığı Suriye dibimizde. (Suriye’de ne olup bittiğini, kimin kimden yana kime karşı olduğunu şimdilik pek bilen yok. Sağolsunlar her şeyin uzmanı(!) TV yorumcularımız var güçleriyle işlerine geldiği gibi bizi aydınlatmaya çalışıyorlar!)

Şimdilik bir ateşkes’le durulmuş görünen, lakin yakın tarihte hep olduğu gibi İsrail’in insanlık dışı saldırılarına bahane teşkil eden  Hizbullahın mesken tuttuğu , yaşadığı iç savaşların bir tekinin bile yaralarını saramayan Lübnan Suriye’nin bitişiğinde.

Ve bütün bu coğrafyanın en bahtsız ülkesi, kendine ait toprakları üzerinde devletini kurmasına, insanca yaşamazına izin verilmeyen, bitişiğindeki İsrail’in halkı üzerinde, soyu tamamen kurutulana kadar katliamlar yapma girişimlerinin yaptırımsız kaldığı “bizim sevgili Filistin’imiz”in durumu malum.

Irak başka dertlerle boğuşuyor, İran -sanki yapmasına izin vereceklermiş gibi- Suriye’ye Ordu göndermekle tehdit ediyor.

Çatışmalar her birinde sürüyor, insanlar asker sivil demeden ölüyor. 

En büyük zararı her zaman olduğu gibi çocuklar görüyor.

Yalnızca ölümden ya da fiziksel yaralardan ibaret değil çocukların gördüğü zarar.

Kurtulsalar da yaşadıklarının yol açtığı travmalarla büyüyecekler.

Gözlerinin önünde hayatlarından çıkan anne-babalarının, yakınlarının, arkadaşlarının yalnızca yasını tutmayacaklar.

Hiçbir şeyden habersizken, yaratılan bu kaos ortamlarında hiçbir sorumluluk taşımıyorken, bu olanlardan dolayı düşman gördüklerine karşı diş bileyecekler, kin tutacaklar.

Sorunlu delikanlılar olarak belki de kimi okyanus ötesinden, kimi Avrupa’dan gelen ve insanları aldatmalarıyla ünlü  “yabancıların” çıkarlarına hizmet eden terör gruplarına katılacaklar.

Yüz yılı aşkın süreden beri yabancıların  bölgedeki kaynak paylaşımı için döndürülen bu çarkın dişlisi olmaya özendirilecekler.

Bir kısmı o yola sapacak belki de.

 Sapmayıp onuruyla vatanları için mücadele etmek isteyenler, gelecekteki yeni saldırıların hedefi olmaya devam edecekler.

Ta ki aslında kendilerine ait olan ama barbarca ellerinden alınan kaynaklar tamamen tükenene kadar.

O “yabancılar”, işte o zaman çekip gitmek isteyecekler buralardan.

Geride bıraktıkları bölgesel enkazdan hiçbir vicdani sorumluluk duymadan!

Kendi askerleriyle ya da örgütleyip kullandıkları, bir kısmı sonradan kendi başlarına da dert olan terörist grupların ve çıkarlarını cebir ve şiddetle, katliamlarla temsil eden soykırım suçlusu İsrail hükümetinin cinayetlerinin hesabını vermeden!.

Çok uzaktaki ülkelerine dönüp, kanlarını  döktükleri masum insanlardan çaldıklarıyla kurdukları konfor ortamlarında, söylediklerinin bir kelimesine bile inanmadıkları insan hakları, demokrasi nutukları atmayı düşleyecekler!

Sütten çıkmış ak kaşık gibi!

Bunları planlıyorlar geleceğe yönelik olarak.

                        X       X        X

Ancak, savaşlar her zaman çıkaranların taktik ve stratejik hesaplarına uygun sonuçlanmaz; gün gelir yapılan planlar ters teper.

Zira, dünya tarihinde uluslararası zorbaların işgal ettikleri yerlerden kurtuluş mücadeleleriyle def edildikleri, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülke var.

Uzak Asya’da, Afrika’da, Güney Amerika’da çoğu “yabancı güçlerin” tezgahladığı darbelerle  ele geçirilip baskı ve zulüm görmüş bir çok ülke, bu boyunduruktan kurtulmayı başardılar.

Geriye büyük acılar, travmalar, haksızlıklar da kalsa, hiç olmazsa bundan sonraki kuşakların daha iyi koşullara ulaşması için umutları var artık.

Bizim de içinde bulunduğumuz ve her yanımızdaki savaşın dehşetini iliklerimizde hissettiğimiz coğrafya, güzel günler yaşama hakkına sahip.

O hakkın elde edileceğine dair umut, elbet bir gün insanların yüreğinde, kendi çocuklarının geleceği adına doğacak, buna ben de inanıyorum, inananların sayısı da hiç az değil.

Coşkun KARTAL