25 YIL ÖNCE ÖLSEYDİ, CENAZESİNE KİMLER KATILIRDI?

0

Eskiden ona Hocaefendi derlerdi, şimdiki adı sümüklü vaiz!

Ölümüyle  kendisine daha önce yalakalığa varan övgülerde bulunmuş kimi insanların patlama derecesinde ilenmelerine yol açtı. Yine kendisini bütün gönlüyle takdir etmiş olanların, cehennem ateşinde yanması dilekleri havalarda uçuştu.

 Ben, kendisinden şimdi de, 40 yıl önce de nasıl söz ediyorsam aynısını söyleyeceğim.

Bu “sümüklü vaizin” adını ilk kez 1970’lerde bir pazaryerinde duymuştum.

Bir pazarcının tezgahında domates seçiyordum.

Yanı başımda, birbirlerini epeydir görmedikleri anlaşılan iki köylü kadın konuşuyordu:

Biri diğerine, “gıı!” dedi, “duydun mu, bir hoca var, vaaz verirken burnunu çeke çeke pek güzel ağlıyor ! Bende teyp kaseti var, sana vereyim de bir dinle.”

Öteki kadın, “olur ver, ben de dinlerim” mealinde bir şeyler söyledi, sonra konuşarak uzaklaştılar.

Türkiye cumhuriyetinin temellerine dinamit koyma girişiminde bulunan şahıs, anlaşılan, dindar insanlara burnunu çeke çeke ağlayarak yaptığı konuşmalarının bulunduğu bedava teyp kaseti dağıtarak tabanını genişletmeye başlamıştı. (Çok sonraları, bu kişinin burnunu sildikten sonra yere fırlattığı sümüklü mendili kapmak isteyen koca koca okumuş müritlerin, birbirini çiğnercesine yere kapaklandıklarını duyacaktık.)

Resmi eğitimi dışarıdan bitirilen bir ilkokuldan ibaret olan bu kişinin, özgeçmişi anlatılırken -ülkemizde yasal olmayan- bir  medrese eğitimi gördüğünden söz ediliyordu..

Kerameti kendinden menkul din eğitimiyle batı Anadolu’da bir çok yerde “resmi vaizlik” görevinde bulunmuş, ancak sonradan İngiliz Foreign Policy ve Prospect dergileri tarafından dünyanın en “entelektüel” 100 kişisi arasında birinci seçilmişti.  (Sonradan bir İngiliz gazetesi, Fethullahçı müritlerin örgütlü biçimde oy yağdırmaları sonucu birincilik geldiğini iddia edecekti. Oya nobelli yazarımız Orhan Pamuk da aynı listede dördüncü sıradaydı!)

Kendi eğitimi ya da entelektüel düzeyi ne olursa olsun, kurduğu örgütün etkili olması için “ağlamasını seven”  köylü kadınlardan ya da cahil kocalarından çok, okumuş, iyi eğitim görmüş, emir verildiğinde askeriye başta olmak üzere devlet kadrolarına sızıp yönetici pozisyonlara gelebilecek kadrolara ihtiyacı vardı.

Ve bu ihtiyacı, kendi açtığı okullarda “seküler” eğitim gören , bu okulların yurtlarında beyinlerini istediği gibi yıkayabildiği çocukları örgütünün bünyesine katmayı planlıyor ve bunda da büyük ölçüde başarılı oluyordu.

Benim de bu çabaları konusunda bir deneyimim olmuştu.

*        *        *
Oğlum, 2005 yılında liselere giriş sınavında oldukça yüksek bir puan almış, bu da pek çok özel okulun “tam bursluluk” teklifiyle mektup göndererek ya da telefon  ederek bizimle iletişim kurmalarına yol açmıştı.

Çocuk fen lisesine girebilecek puanı tutturmuştu ve kendi tercihi doğrultusunda oraya göndermeye karar da vermiştik.

O günlerde, evimizin kapısı çaldı.

Açtığımda, karşımda çok şık takım elbiseli, kravatlı, jöleli saçları düzgün taranmış, elinde Bond çantasıyla  iyi görünümlü bir genç duruyordu.

“Selamünaleyküm” dedi. “Ben falanca yerdeki Samanyolu lisesinden geliyorum.Size müdürümüz falanca beyin selamlarını getirdim.”

Konuşmaya başlama  şekli, zaten bende kendisinin,  faaliyetlerini herkesin bildiği ünlü “Fethullahçı cemaatinin” bir mensubu olduğu duygusunu uyandırmıştı. 

Her yerde açtıkları eğitim kurumlarına zeki ve çalışkan çocukları topladığı söylenen, sonradan terör örgütüne dönüşecek “cemaatin”, o günlerde özel liseler nezdinde  oldukça popüler olan çocuğumuzla ilgilenmesini yadırgamamıştık doğrusu.

Müdürünün görüşmek üzere bizi davet ettiğini, çocuğumuzu okullarına yazdırırsak parasız yatılı okuyacağını, yeme içmenin kendilerine ait olacağını, ayrıca aileye ayda -fena sayılmayan- bir ödeme yapılacağını söyledi.

Biz de okul tercihimizi yaptığımızı, bu yüzden görüşmeye gitmemize gerek olmadığını  belirterek kendisine teşekkür ettik.

Müdürünü hiç olmazsa telefonla ararsak mutlu olacaklarını söyleyerek kibarca veda etti

Genç adam gittikten sonra epey düşündüm. 

Teklif ettikleri aylık ödeme, yoksul bir semtten, çok çocuklu dar gelirli bir aile için bir yerde nimet sayılırdı.

Öncelikle, zeki, çalışkan ve gelecek vadeden özel nitelikli çocuklarının iyi eğitim görmesi sağlanırdı.

İkincisi, zar zor geçinen kalabalık  haneden bir boğaz eksilmiş olurdu.

Yapılacak ödeme, yoksul evin bütçesi için müthiş bir katkı anlamına gelirdi…

Ve ben, pek çok yoksul ailenin böyle bir teklife gözü kapalı evet diyeceklerini düşünüyordum. 

Ne yazık ki bu düşüncem doğru çıktı. 

Pırıl pırıl , geleceği parlak çocuklar, bu uğursuz ağın içine çekildiler.

“İmkanı olmayan geleceği parlak çocuklara sahip çıkma”  diyebileceğimiz bu masumane görünümlü tavır, ne yazık ki 40-50 yıldır ülkeyi yönetenlerin çoğu tarafından “takdirle” karşılanıyordu.

Gelip giden tüm iktidarlar tarafından şüphe çekmeden destek ve yardıma mazhar oluyorlar, bir yandan da dinler arası diyalog bahanesiyle Papa tarafından kabul görüyorlardı.

Herkesin açık açık sevdiğini söylediği, övgüler düzdüğü Fethullah cemaati, kendisinin hakkında dava açılması üzerine sağlık bahanesiyle ABD’ne gitmesinden sonra da faaliyetlerini aynen sürdürdü. 

Başı dışarda kökü içerde bu yapı  terör örgütü haline geldi, içinden siyasi, askeri, yönetici, eğitimci vb. kadroların yetişip “ ülke yönetimine silah kullanarak bütünüyle el koymaya” kalkışan kadrolar çıktı.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve sonrasında olanları biliyoruz,

Ancak, o güne kadar giden 45-50 yıllık süreçte, göz göre göre dindar insanları aldatan, devlet kadrolarının etkin yerlerine yerleşen, milyar dolarlarla anılan bir servete kavuşup onu “devletin bekasına karşı” kullanan bu şahsı, uyarıları ( ki bu adamın ülke için tehlikeli  olduğunu söyleyenler de vardı) dinlemeyip baş tacı eden siyasiler de sorumlu.

Şimdi herkes “ateşi bol olsun iblisin” diyor da, 1999’da Türkiye’den ayrılacağı sırada ölmüş olsaydı, nasıl bir cenaze töreni yapılırdı?

Bu cenaze törenine en üzüntülü yüz ifadelerini takınarak hangi “devlet büyükleri” katılırdı?

Ya da, yanıtın çok kısa olması için, kimler katılmazdı?

Vallahi merak ediyorum.

Coşkun KARTAL