Dersaadet’ten İstanbul’a
Malazgirt, İstanbul, Çanakkale, Sakarya, İzmir, Kıbrıs ve Kardak gibi daha nice olaylar, Türklerin tarihte nelerin üstesinden geldiğinin en önemli belgeleridir.
Her türlü dil, din, ırk ve kültürden insanların bir arada yaşamaya çalıştığı deniz kokan, tarih kokan, kültür kokan İstanbul’un işgalden kurtuluşunun 101. yıl dönümünü kutluyoruz.
İstanbul, insanın içinde fırtınalar kopartan, sınırsız sevdalara yelken açan kenttir.
Önemli uygarlıklara ev sahipliği yapan, dilden dile dolaşan dizeleriyle şiirlere konu olmuştur.
Dünyada, belki de 24 saat yaşayan tek yerleşimdir.
“Diğer bütün kentler ölümlüdür, ama sanırım İstanbul, insanlar var oldukça yaşayacaktır.” demiş Petrus Gyllius.
4. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar bölgenin tartışmasız tek hâkimi olan ve farklı imparatorluklara başkentlik yapan İstanbul, Türk ve dünya tarihini hala etkilemeye devam etmektedir.
İçinden deniz geçen bu şehrin farklı dönemlerde aldığı adlar, tarih boyunca birçok medeniyetle ilişkilidir:
Byzantion, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis, Kostantiniyye, İslambol, Dersaadet ve İstanbul.
Moğollar kenti Çakduryan, Polonyalılar Kanatorya, Çekler Aylana, Macarlar Vizenduvar olarak adlandırmışlardır.
Stratejik konumu, tarihteki rolü ve asırları aşan kültürüyle nice hikâye yazılmıştır.
29 Mayıs 1453: “Ya ben İstanbul’u alırım ya İstanbul beni alır” diyen Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir.
30 Ekim 1918: Mondros Ateşkes Mütarekesi imzalanmıştır.
13 Kasım 1918: İstanbul önlerine demirleyen 61 parça geminin arasından Kartal İstimbotu ile geçen Mustafa Kemal “geldikleri gibi giderler” sözü ile Türk İstiklal Harbi’nin ilk işaret fişeğini ateşlemiştir.
16 Mart 1920: Millî Mücadele Hareketi karşısında konumlarını güçlendirmeyi amaçlayan İtilaf Devletleri İstanbul’a asker çıkarmışlardır.
30 Ağustos 1922: Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan kurtuluş mücadelesi kesin ve kalıcı bir zafere ulaşarak, yeni Türk Devleti’nin kapıları aralanmıştır.
02 Kasım 1922: Saltanatın kaldırılmasıyla hukuki varlığı sona eren Osmanlı Devleti’nin son padişahı Mehmed Vahideddin’in, Dolmabahçe önlerindeki HMS Malaya adlı İngiliz zırhlısı ile Malta’ya gidişiyle de fiili varlığı sona ermiştir.
24 Temmuz 1923: Modern tarihin en önemli hukuki metinleri arasında sayılan Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi olarak kabul edilerek Türkiye’nin bugünkü sınırları çizilmiş oldu.
6 Ekim 1923: Türk Ordusu’nun kente girişiyle İstanbul’un yaklaşık 5 yıl süren işgali sona ermiştir.
29 Ekim 1923: Atatürk’ün cumhuriyeti ilan etmesiyle, her alanda “etkin bir dünya şehri” olma özelliğini tekrar kazanan İstanbul, dünyanın sayılı ve önemli metropolleri arasında yer almaktadır.
Mutluluk kapısı anlamına gelen dünün Dersaadet’inden, günümüz İstanbul’unda son yarım asra damga vuran sorunlar pek iç açıcı değildir.
Depreme dayanıksız binalar, çarpık ve derme çatma yapılaşma, gecekondulaşma, yeşil alanların yok edilmesi ve ormanların yerleşime açılması.
Temiz suyun teminindeki zorluklar, hava ve deniz kirliliği, atık yönetimindeki sorunlar.
Ekolojik dengeyi bozacak, tarım alanlarında tahribat yaratacak ve Marmara’yı olası ölü deniz haline getirecek Kanal İstanbul Projesi.
Sosyal yapının bozulmasına neden olan kentli köylü ikilemi ve sığınmacıların artan nüfusu ile yeniden yeşertilen Arabesk Kültür ise başka büyük sorundur.
Yapılması gereken zor ama imkânsız değildir.
Kültür ve tarih abidesi olan İstanbul, sadece jeopolitik açıdan değil, merkezi ve yerel yönetimin birlikte siyaset üstü göstereceği iradeyle her alanda dünyanın gözbebeği olan bir kent haline getirilmelidir.
Son sözse; İstanbul’u fethettik, İstanbul’u kurtardık. Ancak ne ranta karşı durabildik ne de yozlaşmaya.
İsmet Hergünşen