‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ ile doğan büyük zafer…
30 Ağustos Zaferi, Mondros Mütarekesi ve gizli anlaşmalarla topraklarının 6/7’si düşman tarafından paylaşılmakta olan Türk Milleti’nin, Ulu Önderi’nin başkumandanlığında kurtuluşa giden savaşının destanıdır.
‘Hasta adam’ ilan edilen Osmanlı İmparatorluğu’na sadece Anadolu’nun orta ve kuzeydoğusunu bırakıp gerisine yerleşme düşüncesindeki düşmanın oyununa Mustafa Kemal geçit vermedi.
‘Ya Istiklal Ya Ölüm’ parolaydı…
23 Ağustos 1921’den itibaren 21 gece ve gündüz şiddetli çarpışmaların olduğu Sakarya Meydan Muharebesi’nde Ankara önlerine kadar gelen Yunan ordusu geri püskürmüştü. Bu bizde sevinç yaratırken Yunan’ın moralini bozmuştu. Bundan istifadeyle düşmanı yok edecek taarruz gerekti.
Ancak Yunan ordusu Türk ordusunun iki katı büyüklüğündeydi. Türk ordusunda 92 bin insan, 48 bin tüfek, 819 makineli tüfek, 145 top vardı. Düşman ise 180 bin insan, 88 bin tüfek, 3 bin makineli tüfek, 300 topa sahipti.
Taarruz öncesi yoksul Türk halkının desteği için hazırlıklar yapıldı. Mareşal Mustafa Kemal iç cepheye de çok önem veriyordu. İç siyasette af yapıldı. Hapishanelerde vatan hainlerinden başkası kalmadı.
Savaşlar, işgaller, iç isyanlarla yorgun halk, Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanmak için malının yüzde 40’ını da askere destek için vermişti. Taarruz öncesi orduya gelir için yine yeni vergiler konuldu.
Ama millet ordusunun yanındaydı.
Bu arada itilaf devletleriyle barış görüşmeleri sürdürülüyor ancak sonuçsuz kalıyordu. Vatanımızı işgal edenler tahliye etmiyordu.
Başkumandan Mareşal Mustafa Kemal Paşa taarruz kararı aldı. Çok gizli yürütülen çalışmaları sadece Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (Inönü). Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak) ve Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa (Özalp ) biliyordu.
-Ata’ya kumar eleştirisi-
Büyük Taarruz’a karşı çıkanlar da vardı. Bunun ‘milletin varını yoğunu bir zar gibi atmak olacağını’ savunanlar Mustafa Kemal, ‘durum buysa bu şartlarda yapmak zorunda oldukları’ cevabını veriyordu.
Mustafa Kemal, düşmanı imha etme kararlılığını gösterdi. O’nun hesaba ve bilime dayanan cesaretini boş hayal zannedenler O’nun sorumluluk alma gücüyle gelen büyük zaferi görecekti.
-2 kez ertelendi–
Başta 1921 sonbaharı için planlanan taarruz, hazırlıklar tamamlanamadığı için önce 1922 ilkbaharına, sonra yaza bırakıldı.
6 Ağustos1922’de ordulara gizlice hazırlanma emrini bildiren Mustafa Kemal, 20 Ağustos’ta da taarruz tarihini bildirdi;
26 Ağustos sabahı….
Plana göre asıl taarruz bölgesinde olan iki tümene 12 tümen eklenecektir. Bu tümenlerin düşmana fark ettirmeden her birinin 150 kilometrelik yer değiştirmesi demekti. Baskına dayanan taarruz planında bunun gizlice yapılması çok önemliydi. En çok bunun fark edilip düşmana destek gelmesinden korkan Mustafa Kemal Paşa, sürekli Yunan kolordusu için ‘Nerede?’ diye soruyor, ‘yerinde duruyor!’ cevabını alınca rahatlıyordu.
Bu yığınaklanmayı İsmet Paşa yönetti. 14 Ağustos’ta başlayan yığınak 24 Ağustos gecesi bitirildi. Düşman fark etmesin diye gece yapılıyor, gündüz dinlenilen yerlerde iz bırakılmıyordu. Yeni intikal yolları da keşfedilmişti.
Bu sırada Yunan ordusu bir tümenden fazla kuvvetini Anadolu’dan Trakya’ya kaydırmıştı. Ancak İstanbul’u alma hevesleri kursaklarında kalacaktı.
26 Ağustos’ta saat 03.00’te karargahtan ayrılan Mustafa Kemal ile Fevzi Paşa ve İsmet Paşa, gözetleme yeri olan Kocatepe’ye çıktılar. Alacakaranlıkta saat 05.00’te topçu ateşiyle taarruz başladı. Birlikler süngü hücumu yaptı.
3 gün hız kesmeden tüm cephede çarpışmalar devam etti.
28 Ağustos’ta düşman yenilerek Afyon’dan çekildi. Ancak ordumuz takibe geçti. 30 Ağustos’ta gece karanlığına kadar çok şiddetli çarpışmalar oldu. Mustafa Kemal’in komuta ettiği Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde düşman imha oldu. Yunan ordusu savaş teçhizatı top, tüfek ne varsa terk ederek kaçtı.
Muharebeler Türk Ordusuna tüm savaşı kazandıracak üstünlük sağlamıştı. Amaç dağılarak batıya kaçan düşman birliklerinin toparlanmasına fırsat vermeden asıl orduyu yenmekti.
31 Ağustos’ta durumu değerlendiren Başkumandan ‘Bursa istikametine çekilen kuvvetleri mahvetmekle beraber ordunun büyük bir kısmı ile fasılasız İzmir’e yürümek…’ kararını alarak birliklere tarihe geçen veciz emrini verdi;
‘Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!’
Günlerce savaşan yorgun birlikler ertesi gün 1 Eylül’de takibe çıktı. İnsanüstü gayretle savaşa savaşa günde yaklaşık 40-50 kilometre mesafe kat edildi.
9 Eylül’ de İzmir’e, 11 Eylül’de Bursa’ya girildi. 16 Eylül’e kadar Batı’dan düşman temizlendi, kurtulan Yunan birlikleri de 18 Eylül’de bandırmadan vapurlara binerek kaçtı.
Boğazlar ve Trakya hariç Anadolu düşmandan temizlendi.
Böylece 15 Mayıs 1919’dan itibaren 3 yıl 4 aydır süren Anadolu’daki Yunan işgali son buldu.
Sadece iki ordunun değil Türk milletinin varı yoğuyla askerini desteklediği savaş, kurtuluşun savaşı oldu.
Artık düşmana üstünlük veren Mondros yerine Mudanya Ateşkes Antlaşması, topraklarımızı düşmana pay eden Sevr yerine bağımsızlığımızı ilan eden Lozan Antlaşması var olacaktı.
Kutluyoruz…
Zeynep Nurten UZER