Denizler de köpürdü

0

Denizler de köpürdü

Türk İstiklal Harbi, köklü bir ulusun emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmasının saygın ve onurlu mücadelesidir.

Bu uğraşta, Türk Denizcilerinin gayretleri de üzerinde durulması gereken bir husustur.

Mustafa Kemal’in Anafartalar Zaferi’nden sonra ifade ettiği şu cümleler, denizlerimizle ilgili gerçeği ortaya koyması açısından oldukça değerlidir.

Deniz Kuvvetleri’nden yoksun bir kara kuvveti olarak yarımadamızı, kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek olan bir deniz kuvvetine karşı hiçbir zaman savunamayız.

İkinci Abdülhamit’in ben merkezli politikaları donanmayı hareketsiz bırakmakla kalmamış, Libya ve Balkanlarda topraklar kaybedilmiş, Ege Denizi’nde adalar ve Kıbrıs elden çıkmıştı.

Mondros Mütarekesi’nin 25 maddesinin 9’u denizcilik, onlarla ilgili hizmetler ve bahriyelilerin terhisi dahil deniz kuvvetlerinin tasfiyesiydi.

İtilaf Donanması mavi suların süslediği eşsiz güzellikteki coğrafyamızdan mukavemet görmeden geçmiş, İstanbul’a demirlemişti.

Karadeniz, Türk Boğazları, Marmara Denizi, Ege Denizi ve Akdeniz’i kapsayan tüm sahiller ve limanlar artık işgal güçlerinin kontrolü altındaydı.

Donanma tarihinde ilk kez emperyalistlerin kontrolüne sokulmuş, Bahriye Nezareti yok gibiydi.

Sevr Antlaşması da Türk denizcilerinin ellerini kollarını tamamen bağlamış, muharip gemiler enterne edilmişti.

Çaresizlik pençesinde bir ulus, cepheden cepheye sürüklenmiş bir ordu, güçsüz, yetersiz ve denizcilik kültüründen yoksun donanma ve saltanatını koruma derdinde olan padişah vardı.

Ulus, Meclis ve ordusuna güvenerek “Ya istiklal ya ölüm” parolası ile yola çıkan Mustafa Kemal, Anadolu’nun coğrafî konumu itibariyle deniz yollarının kullanılmasını da öngörmüştü.

İstanbul’dan Samsun’a intikalini sağlayan Bandırma vapuru ilk adımdı.

İkincisi ise Deniz Lojistik Nakliyatının kesintisiz sürdürülmesiydi.

Rusya’nın Anadolu’daki bağımsızlık mücadelesini destekleyici bir rol oynaması ve Batum Limanı’nı açması Karadeniz’i öncelikli kıldı.

Nakliye Filosu Preveze, Aydınreis Ganbotları ve Alemdar Römorkörü ile sivil deniz ulaşım araçlarından oluşmaktaydı.

Sınırlandırılmış deniz gücü ile Karadeniz-Marmara hattında tevdii edilen tüm görevleri başarıyla yerine getiren bahriyelilerin bir kısmı da İnönü, Sakarya ve Dumlupınar kara muharebelerine fiilen iştirak etmişlerdir.

Harbin başarılmasında silah, araç, gereç ve malzeme akışının önemini bilen Mustafa Kemal şöyle demiştir:

“…Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da kulağım İnebolu’da…”

TBMM’nin dördüncü açılış toplantısında şu ifadeleriyle de Deniz Kuvvetleri’ni ödüllendirmiştir.

Düşman ablukasına ve sahip olduğu kısıtlı deniz araçlarına rağmen, bahriyemizin mensupları Karadeniz’de birkaç gemi ile harikalar göstererek, hiçbir şey kaybetmeksizin deniz nakliyatını sağlamak suretiyle teşekküre değer hizmetler yapmışlardır.

İnebolu denizcilerinin savaşta göstermiş olduğu takdire değer mücadelesi ve vatan için hizmetleri de göz ardı edilmeyerek, Mavnacılar Loncasına, “Beyaz Şeritli İstiklâl Madalyası ve Beratı” taltif edilmiştir.
¨Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri¨ diyen komutanın stratejik dehası ve öngörüsü, Cumhuriyet Donanmasının şekillenmesinde de önemli rol oynamıştır.

Harbiyeli olmasına rağmen dönemin zor şartlarında Türk Denizcisine güvenmiş ve Deniz Kuvvetlerinin gelişimine ve bahriyelilerin eğitimine önem vermiştir.

“…Sınırlarının önemli ve büyük parçaları deniz olan Türk Devleti’nin donanması da önemli ve büyük olmak gerekir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha kaygısız ve emin olacaktır. Mükemmel ve güçlü bir Türk Donanmasına sahip olmak amaçtır.” diyen Atatürk hayata gözlerini yumduğunda, ardında gurur duyacağı bir donanma bırakmıştı.

Önümüzde zorlu bir dönem var.

O günlerin hataları, bugün bile önümüzde durmaktadır. Sömürgeci saldırılar bu yüzyılda da olanca hızıyla devam ediyor.

Ege Denizi’ni Yunana ve Kıbrıs’ı AB’ye ver, uyduruk bir haritayla Antalya ve İskenderun Körfezi’nde oltalan, bölücü ve gericiye fırsat tanı, demografik yapıyı bozanlara kapıyı arala.

Nihayetinde sona erecek ve bölgenin tek gerçek devleti ve milleti olarak dimdik ayakta durmaya devam edeceğiz.Çünkü bu ülkede, sonsuza kadar devam edecek Atatürk efsanesi var.

Anadolu yarımadasında Türk varlığını borçlu olduğumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile şehitlerimize ve gazilerimize minnet borcumuzu ödemenin yolu mu..!

“30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü” Türk tarihini çarpıtanların karanlık söylemlerine bırakılmayacak şekilde, yurdun dört bir köşesinde hak ettiği gibi kutlanmalıdır.

Ruhları şad olsun.

Son sözse; Dün, bugünün ibret aynasıdır.

İsmet HERGÜNŞEN