KÖPRÜ
📽️ YUNAN MİTOLOJİSİ’NDEN SEMAVÎ DİNLERE UZANAN YÛŞA TEPESİ / DEV DAĞI EFSÂNESİ
Boğaziçi’nin dünyanın başka bir yerinde eşi benzeri bulunmayan nice doğal ve kültürel varlıklarını, değerlerini simgesel bir formül olarak betimleyen “5K”nın (Köyler, Koylar, Korular, Kıyılar ve Kültürler) içinden bir kez daha “Kültürler” faslını ele alacağım . Aşağıda siz okurlarımı, bölgedeki Boğaziçi Kültürleri’nin arasında eski çağlardan bu yana müthiş bir efsâne olarak süzülerek gelişip yerleşen ortak “inanç kültürel değerlerinden” biri olan Hz. Yûşa Tepesi’ne ve Türbesi’ne alıp götüreceğim…
Bu yazımı, insanlık tarihi boyunca kutsal kabul edilen, yeşille mavinin buluştuğu Boğaziçi’nin en hâkim, en görkemli ve yüksek tepesi (195 metre) olan Hz.Yuşa Tepesi’nde kuş sesleri dinlerken, bir Ergûvan Mevsimi’nde yazmıştım…
Tüm dinler, inançlar, ve kültürler tarafından ayrı bir öneme sahip olduğu ileri sürülen bu cazibe (çekim) merkezini geliniz biraz daha yakından tanıyalım…
Pagan dönemde (1) Zeus Tapınağı buradaymış. Antik Çağ’ın Grek Mitolojisi’nde Herakles’in (Herkül) mezarı da burada bulunuyormuş… Bilindiği gibi Herakles, tanrısal güce sahip en güçlü insandır. Yarı tanrı, yarı insan olan Herakles, fizikî ve moral gücü temsil eder. Her anlamda güç dilemek için insanlar Yûşa Tepesi’nin bulunduğu bu mevkiye gelirlermiş. Bizans döneminde ise İmparator Justiniyanus (II. Jüstinyen) tarafından Hagios Michael (Aziz Mikâil) Kilisesi’ne çevirilmiş…
Osmanlı döneminde altıyüz çeşit farklı İslam tarikatına mensup müritlerin çoğu şeyhleriyle beraber bu tepede bir iki hafta kalırlarmış. Bazı tarikatlarda yılda bir kez buraya gelmek gelenek olmuş. (Bakınız: Sefine-i Evliya Kitabı Anadolu Erenleri Bölümü). Hz.Yûşa Türbesi’nin burada olduğunun saptanması ise Kanunî Sultan Süleyman’ın süt kardeşi Şeyh Yahya Efendi’nin gördüğü rüya sayesinde gerçekleşmiştir. Yahya Efendi’ye rüyasında ‘Ben Yûşa Peygamberim, beni bul!’ der. Yahya Efendi buradan gitmez, aynı rüya ertesi gece tekrarlanınca rüyasındaki o yeri aramaya koyulur. Tüm bölgeyi gezen bir çobanla görüşmesinde çoban ona şu an türbenin olduğu bölümü gösterir. ‘Koyunlar burada otlamaz, buraya gelince dağılırlar, etrafında dolaşırlar ve ötede birleşirler’ der…
Ardından Yahya Efendi durumu Kanunî Sultan Süleyman’a bildirir ve Padişahın emriyle burada bir türbe yapılır. Türbenin 17 metre uzunluğunda olmasının nedeni olarak bu mevkinin rüya ile tespit edilmesi gösterilirken bir taraftan da eskiden burada devlerin yaşadığına dair olan inanıştan dolayı Hz.Yûşa’nın da bir dev olduğu inancı vardır. Yazılı metinlerde buradan ilk bahseden Evliya Çelebi olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde İstanbul’u musibetlerden koruyan 24 adet tılsımdan söz eder. Boğaz’ın koruyucuları olarak ta Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi, Beşiktaş’ta Yahya Efendi , Beykoz’da Hz.Yuşa, Sarıyer’de ise Telli Baba olarak bilinir. Beykoz’daki Yûşa Hazretleri’nin türbesi ile Sarıyer’deki Telli Baba’nın türbesi; Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ile Beşiktaş’taki Yahya Efendi’nin türbesi karşılıklı olarak Boğaz’da medfundurlar…
Hz.Yûşa Tepesi, Hızır Makamı olarak ta bilinir. Hızır makamlarının özelliği suyun yanında olması, yüksek olması, çevresinde yeşilliklerin, çeşitli ağaçların bulunmasıdır. Burası hem bu özelliklere sahiptir, hem de eskiden Hz.Hızır’ın burada yaşadığı söylencesi yaygındır. (Ayrıca Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya için de Hızır Makamı demiştir. Hızır Aleyhisselam’ın kubbenin altında 40 gün cemaat ile namaz kıldığı söylenir.)
İsrailoğullarının peygamberi Hz.Musa, ilm-i ledüne (3) sahip olan Hz. Hızır’la buluşmak için yardımcısı ve yeğeni olan Hz.Yûşa ile birlikte yola çıkarlar. Yanlarına azık olarak kızarmış balık alırlar. Yolda balık denize atlar ve canlanır. Hz.Yûşa bunu Hz. Musa’ya söylemeyi unutur ve böylece yollarına devam ederler. Hz.Musa kendisine ‘azığımızı getir’ dediğinde ise Hz.Yûşa ‘bak sana söylemeyi unuttum, onu bana şeytan unutturdu’ der… Geriye döndüklerinde ise Hz.Hızır ile karşılaşırlar. Burası iki denizin birleştiği yer olarak bilinen, Kuran’ı Kerim’de adı geçen “Mecmau’l-Bahreyn”dir. Bir inanca göre de buluştukları yer Kız Kulesi’nin olduğu yerdir ve burayı mühürlemek amacıyla bu kule yapılmıştır. Coğrafî olarak (haritaya) bakıldığında bu iki yer aynı teğet üzerindedir…
Hz.Yûşa’nın makamına gelip de kitabelere baktığımızda girişte solda yeşil olan Birinci Kitabenin Türkçesi:
“Bağı Cennettir Makamı Yuşa İbn El Nundur, Kabri Hazretdir Makamı Yuşa İbn El Nundur, Cayı vuslattır Makamı Yuşa İbn El Nundur, Aynı Nimetdir Makamı Yuşa İbn El Nundur, Mahzı Zahmetdir Makamı Yuşa İbn El Nundur.”
Burada Nun: “Balık veya kılıç” anlamında kullanılır. El takısı ise bir dönemi anlatır. Balık çağı ya da Hz.Yûşa iyi bir komutan olduğu için kılıç ile bir savaşını anlatır…
İkinci Kitabe olan Kabrin içindeki beyaz kitabede ise:
“Hazreti Yuşa Nebi ve Mürsel İbn Nundur,
Hem Kelimullah fetasıdır aleyhisselam
Mucizatından birisi bu gaza eylerken,
Gün grubu gitmedi bir saat oldu sonra gam, Hürmetinçün Amadi Hafız Muhammed kuluna Cümle züvara daha vire hüda hüsnü hitam,
Rihletinden evvel tarihi hicriye kadar iki bin üç yüz yirmi sal iken mühimdir tamam.”
Burada geçen ‘Kelimullah Fetasıdır’ (1) tamlaması bana Tevrat’ta ‘Güneş Batmadı’ denilen, Hz.Yûşa’nın ‘savaş bitene kadar güneş batmasın’ dediği ve güneşin batmadığı bir mucizeyi anımsattı…
Kitabelerin ebcedleri ile bulunan tarihlerle ortaya çıkan sonuçları merak ederseniz araştırmacı-yazar Serhat Ahmet Tan’ın Şira Yayınları’ndan çıkan “Yuşa Tepesi’nin Büyük Sırrı” kitabını okumanızı öneririm…
Bu kıssaların, dinî hikâyelerin ardında mitler vardır…Kozmogoniyi (2), insan varlığının doğasını, tabiatını, kayrosu anlatır…Olayların derinine inip tarihî kaynakları okumak gerekir.
Psikiyatri/psikanaliz biliminin kurucusu Sigmund Freud’un bilinçdışı etkiler dediği toplumun rüyalarıdır ki bunlar semboliktir. Burada Musa; sudan gelen demektir. Aklı, ilkeleri temsil eder. Hayat suda, insan akılda başlar. Balık ise niyettir ve en unutkan hayvandır. Hızır ise suda doğan yeşildir. (Kuru dalların üzerine oturduğunda dallar yeşermiş, etraf yeşillenmiş diye Yeşil Adam diye bilinir.) Hızır ise bilinci, vicdanı temsil eder. Akıl ile vicdan buluşur yani. Hızır aynı zamanda huzurdur. İnsanoğlu hep huzuru arar. Hızır’ı bulan huzuru bulur. Doğa insanı dönüştürür,caslına döndürür, dengeye getirir, zihin çözülür ve ilham (esin) gelir. Doğaya dönüş; kaynağa, özümüze dönüştür. Değerler doğadadır, doğadandır. Şamanizm gibi eski kültürlere baktığımızda da ağacın, yeşilin, doğanın kutsallığını korumanın, saygı duymanın önemini görürüz. Hızır’ı bulmak bazen de aradığın nasihatı bulmaktır. Hz.İlyas ile Hz.Hızır’a verilen izin ile aynı anda aynı yerde bulunup insanlara yardım ederler. Onlar 2.hayat mertebesinde yaşarlar. Gökyüzünde bulunan Hz.İlyas ile yeryüzünde bulunan Hz.Hızır’ın buluştuğu 5 Mayıs Hıdırellez gününde ise bu gibi su kenarı ve yeşil yerlerde tutulan dileklerin kabul olacağı inancı vardır. Mevsimleri ikiye bölen bu gün kutsaldır. Onlar yeryüzünde insanların dileklerini gerçekleştirmek için yardım ederler. Çağatay Ulusoy bir röportajında Hıdırellez günü Best Model of Turkey yarışmasında derece almak ve dizide oynamak istediğini yazıp gül ağacının dibine gömdüğünü ve yarışma gecesi iki dileğinin birden kabul olduğunu anlatıyor. Ve Seda Sayan, Demet Akalın gibi bir çok ünlü isim de sık sık Hz. Yûşa Türbesi’ne gidip dua ediyor… Yıllarca çocuğu olmayan Ebru Gündeş‘te buraya gidip dua ettikten sonra çocuğu olduğuna inanmıştır…
Mekânlardan medet ummayalım, ama o mekânların insanlar için kimi özel anlamlarının ve enerjilerinin olduğunu da unutmayalım…
Vatanımızın, toprağımızın üzerindeki bu değerleri bilelim, onlara sahip çıkalım. Tarih yitirildiği zaman, kutsal mekânların anlamları kaybolduğu zaman tarihsiz, köklerinden koparılmış, talihsiz insanlar oluruz. Ulvî değer taşıyan kültürel ve doğal mekânlarımızı ziyaret edip oralardan geçen peygamberleri ve yol arkadaşlarını (4) anarak geçmişimize sahip çıktığımız güzel günlere erişmek umuduyla…
Mehmet Cemal Beşkardeş
Tarabya – Sarıyer, 02 Haziran 2014
Yazıda Geçen Bazı Dinsel Kavramların Açıklamaları:
(1) Pagan Dönemi nedir?: Paganizm, Latince köylü, taşralı, kırsal anlamlarına gelen “paganus” teriminden türetilmiştir. Bu terim, 4. yüzyıldan itibaren Hristiyanlar tarafından Roma İmparatorluğundaki çok tanrılı inançlara ait pratikleri yerine getiren insanları ifade etmek için kullanılmıştır.
(2) Kelimullah Fetası: Allah’ın kendisiyle konuştuğu kimse anlamında Hz. Musa’ya verilen isim. Kur’an’da Allah’ın bazı peygamberlerle konuştuğu bildirilmekte birlikte ismen yalnız Hz. Musa’ya bu isim verilmiştir. Kelimullah Fetası, okunduğunda veya üzerinde taşındığında Allah’ın muhâfazasına (korumasına) kavuşmaya vesîle (sebeb) olan Hz Musa ile ilgili âyet-i kerîmeler anlamında kullanılır.
(3) Kozmogoni veya kozmogeni: Evrenin kökeninin araştırması veya evrenin kökeni ile ilgili teori. Türk Dil Kurumu kozmogoniyi şöyle tanımlamıştır: “Evren doğumu.” Kozmogoni sözcüğü Türkçeye, Fransızca ‘cosmogonie’ sözcüğünden geçmiştir, bu sözcüğün ise kökeni Latince ‘cosmogonia’ sözcüğüne dayanmaktadır.
(4) İlm-i ledün, ya da ledün ilmi nedir? Kimlere verilir? “Ledün ilmi” terimi, tasavvuf ve İslam düşünce geleneği içinde özel bir anlam taşır. Bu terim, gizli, içsel veya doğrudan ilahî bilgi anlamına gelir ve kişinin Allah ile özel bir iç bağlantı kurarak bu ilahî bilgiye erişmesini ifade eder. Ledün ilmi, kişisel deneyimler ve manevî yükseliş aracılığıyla elde edildiği düşünülen bir tür ilahî bilgidir. Kuran’ı Kerim’de ledün ilmi Kehf Suresi 65. ayette de geçmektedir.
(5) Hz Musa’nın yol arkadaşı kimdir? Burada sözü edilen Mûsâ Peygamber’in yol arkadaşı Âlim Kul Hızır’dır. Kur’ân-ı Kerîm’de onun ismi veya sıfatı olarak HIZIR lafzı geçmemektedir. Ama Hz. Peygamber bir hadîs-i şerîfinde onu Hızır olarak nitelendirmiştir.
Mehmet Cemal BEŞKARDEŞ
M. Cemal Beşkardeş/KÖPRÜ
Mehmet Cemal BEŞKARDEŞ /kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 18 Ağustos 2024