KEMAL BEY’İN ÖFKESİ!

0

KEMAL BEY’IN ÖFKESİ!

Kemal bey kızgın görünüyor.

Hem de öfkesi öyle böyle değil.

Susuyor susuyor, sonra bir gürlüyor ki, gökleri gürletiyor  şimşekler çaktırıp yıldırımlar yağdırıyor adeta.

Öfkesi, görünüşte artık “nasıl olsa o anlar!” deyip ismini  saklamaya bile gerek duymadığı gerçek kişilere, bir takım gazeteci mi siyaset yorumcusu mu, kanaat önderi mi oldukları belirsiz kişilere yönelik.

Haklı da olabilir, karşısında siyaset kulvarında muhatap almaması gereken kişilerin kendisini kötü gösterme çabalarını fazla abartıyor da olabilir.

Hatta, bu öfkesiyle kendisine haksız suçlamalar yönelten kişilerin üzerine ilgi çekip, onların söylediklerinin daha geniş kitlelere ulaşmasına hizmet ettiği bile söylenebilir.

Ayrıca, suçlamaları yöneltenlerin kendisinden  “tam da bu tavrı” bekledikleri düşünülebilir.

Öte yandan, kısa süre önce Türkiye’nin en büyük, en yetkili ve en güçlü makamına aday olup yüzde 48 gibi hiç de azımsanmayacak bir orana ulaşan Kemal bey’in, seçilip o gücü ve yetkileri elde etmiş olsa, kızdığında “maazallah!” neler yapacağı konusu, bazı insanların yüreğini titretebilir.

O zaman, “bu adam bu öfkesiyle iyi ki seçilmemiş” düşünceleri ile, “keşke seçilseymiş, o zaman birilerinden  nasıl hesap sorarmış ama” görüşleri arasındaki denge, aşırı derecede bozulabilir.

Dediğim gibi, haklılık  ya da haksızlık durumları hakkında görüş belirtmiyorum.

Olasılıkları söylüyorum yalnızca!

Kim bilir, belki de Kemal bey, geçmişte zaman zaman “Bay Kemal” diye başlayıp kendisine de en ağır biçimde yönelen öfkenin, başkalarında işe yaradığını düşünmüştür.

Belki de bu yüzden, epeyce bir şey kaybettiği siyasal alana bu şekilde dönmeyi hedeflemiştir!

Bin bir türlü olasılık var.

Lakin, bir de açık bir şey var ki, Kemal bey’in öfkesi “bir-iki kişiye” yönelik değil yalnızca.

Yıllarca genel başkanlık yaptığı CHP’nin kendisinden önceki durumu konusundaki görüşleri hakkında da önemli ip uçları veriyor.

Diyor ki;

“Be Gafil!

Ben, Bu partiyi senin gibi “elinde viski kadehleriyle partime yön veren” alçakların elinden aldım ve

Halkın Partisi yaptım.”

Kemal bey’in CHP’nin başına hangi koşullarda geldiği düşünülürse, bu sözler oldukça sorunlu.

Bir kere, bu açıklamadaki muhatap kişinin, “bu partiyi elinde viski kadehleriyle partisine yön veren alçakların” elinden aldığını söylemesi, birden bire hedef değiştiriyor.

Baykal’ın bir kaset skandalıyla görevden ayrılmasıyla boşalan koltuğa, o dönemdeki CHP kurmaylarının öneri ve onayıyla gelen Kemal bey, görünüşte partiyi kimsenin elinden almamıştı.

Makam, “en uygun kişi” olduğu gerekçesiyle kendisine sunulmuştu.

Eğer, perde arkasında büyük mücadeleler oldu ve Kemal bey, “partiyi elinde tutan eli viski kadehli alçakları” kendisini desteklemek zorunda bıraktıysa o başka!

Şimdi Kemal bey, o alçakların kimler olduğunu, kendisine nasıl taş koymaya çalıştıklarını, onları nasıl saf dışı ettiğini açıklamak durumunda.

Kemal bey, Fatih Altaylı’ya -haklı ya da haksız olarak- yönelttiği öfkenin, bu alt metnini de açıklamak zorunda.

Ayrıca, halkın partisi haline getirdiğini söylediği partiyle defalarca seçim kaybetmesinin nedenlerini, bu kaybedişlerde bu cümlesinde vurguladığı “alçaklıkların” rol oynayıp oynamadıklarını da söylemek zorunda.

Zira, CHP tarihinde en büyük “elinden alma” hadisesi, 1972 yılındaki kurultayda İsmet paşanın parti meclisi listesi seçilemeyince genel başkanlıktan istifasıyla yaşanmıştır.

Deyim yerindeyse, partiyi İsmet paşa’nın o dönemde sağcı görünen listesinin ya da çevresinin “elinden alan” Bülent Ecevit, CHP’ne “popülist sol temele” dayalı yeni bir yol çizmişti.

Bu yeni yol seçmende karşılığını bulmuş ve sonraki birkaç seçimde  “halkın partisi” olduğuna  ikna edilen insanlar sayesinde CHP  birinci parti olmuştu.

Bülent Ecevit, 1980 darbesine kadar geçen sekiz yıllık sürede,  koalisyonlarla da olsa birkaç kez hükümet kurmuştu.

Kemal bey’in ise “partiyi alçakların elinden aldım” dediği olayla sonrası 13  yıllık dönemde, partisinin oy oranını arttırma konusunda söyleyecek sözü siyaseten ne yazık ki yoktur.

Ya da vardır da, kendini kanaat önderi sanan birtakım gazeteci kılıklı kişilere öfke yöneltmekten, bunları söylemeyi unutmaktadır.

Oysa, o tipler böyle sert açıklamaların muhatabı olup, kendilerinin hak etmedikleri bir “siyasal rakip” konumuna yükseltilmesinden sadece mutlu olurlar.

Coşkun KARTAL/Gazeteci

Coşkun KARTAL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 16 Ağustos 2024

Yazarın Tüm Yazıları