📽️ Gençliğimin Bir Parçası Daha Gitti: Genco Erkal Öldü  

0

📽️ Gençliğimin Bir Parçası Daha Gitti: Genco Erkal Öldü 

Bu sabah onun vedasını gördüm. İçim cız etti. “Ne oluyor, nereye gidiyor?”  diye düşündüm. Bazı yorumlara baktım. “Köpeklerin katledilmesi”ne olanak sağlayan yasa nedeniyle böyle tepki verdiğini düşünenler vardı. Ferahladım. Önce ülkeden ayrılacağını sanmıştım. Birkaç saat geçmedi sosyal medyaya ölüm haberi düştü.  Derin bir keder kapladı içimi. Gözyaşlarımı tutamadım. Bir yakınımı, dostumu yitirmiş duygusuna kapıldım. Nedir ki yakınlık? Sizde oluşan olumlu hisler, onun emeği, yaptıkları, benzer dünya görüşüne sahip olmak. Size bir yol göstermesi…   Yakınlık kan bağı ile doğrudan bağlantılı değildir. Böyle durumlarda hep Nazım Hikmet’in 1900’lerden 1950’lere kadar bir aile ilişkisi üzerinden Esir İstanbul’da toplumsal direnişi, sosyalistlerin mücadelesinin yanı sıra kan bağı olan biri patron diğeri işçi iki yakın akrabanın yaşadıklarını anlatan romanı gelir aklıma: Kan Konuşmaz. İnsanları birbirine yakınlaştıran, dünya görüşleri, mücadeleleri, yaşadıkları yani anılarıdır. Yoksa dünyanın farklı yerlerinde bize benzeyen insanlar için niye üzülelim? Ya da onlar niye üzülsün? İnsan olmak, insani değerleri her koşulda savunmaktan geçer. Mazlumların, ezilenlerin, mağdurların yanında olan herkes yakınımdır. Hatta daha ilerisi kardeşimdir.

Genco Erkal’ı 1970 yıllarda tanıdım. Dostlar tiyatrosu bizim için bir okuldu. 1973’te üniversiteye başlayan kuşaktanım. 12 Mart faşist müdahalesinin etkilerinden sıyrılmaya çalışıldığı, CHP Genel Başkanı olarak katıldığı ilk seçimde iktidar fırsatını yakalayan Bülent Ecevit’in siyasal aktör olarak öne çıktığı yıllardı. Sosyalistler yeni örgütlenme biçimlerini tartışıyorlardı. Bu koşullarda önce TSİP ortaya çıktı. Dönemin aydınları bu partide yer aldı. Demokratik kitle örgüleri hızla yaygınlaştı. Görece özgürlüğün olduğu sosyalistlerin, komünistlerin kendini ifade ettiği yıllardı. İlk izlediğim oyunu Abdülcanbaz’dı. Turhan Selçuk’un Cumhuriyet’te yayınlanan karikatürlerinden oluşan ve sonradan kitaplaşan bu eser, günümüz Türkiyesi’ne de ipucu tutuyor. Geleneksel tiyatro ile epik tiyatro anlayışını birleştiren bir formda öykü aktarılmıştı. Şişli Lisesi son sınıftaydım 1973 Mayıs olabilir. Tarih öğretmenim Bilge hoca, yeğeni ve birkaç öğrenci arkadaşımla gitmiştik.

O günden itibaren onun oyunlarını pek kaçırmadım 1970’li yıllarda Küba Devrimi lideri Castro ve arkadaşlarının yargılanmasını anlatan Havana duruşması belgesel filmlerle desteklenerek yarı belgesel bir havada sunulmuştu. Bizler o dönemde sanatta öz, biçim içerik tartışması yaparken bunun yeni bir olanak olduğunu fark etmiştik. O önemde radyo-televizyon bölümü öğrencisiydim. Görselliğin tiyatroda kullanılması dikkatimi çekmişti. Zaten tiyatro konusunda da Brecht’in “Tiyatro İçin Küçük Organon”u okuyordum. O zaman pek anlayamamıştım. Ne zamanki 1975 yılında Ali Poyrazoğlu Deneme Sahnesi’nde 8 ay eğitim aldım o zaman o metni kavradım. Çünkü dramatik tiyatroyu Konstantin Stanislavki’yi bilmeden Brecht anlaşılmazdı. O yıllarda Brecht’in kitapları başucumda duruyordu.

Biz, Brecht’i Genco Erkal ve Vasıf Öngören’den tanıdık. Vasıf Öngören Brechtçi tiyatronun Türkiye’deki, ilk öncülerinden. Üstelik ilk eşi Nurhan Hanım ile Doğu Berlindeki “Berliner Ensemble”’de tiyatro eğitimi almıştı. Bunu 1978’de kısa bir süre birlikte Vala Önengüt ile çalıştığımız zamanda Nurhan hanımın kendisi anlatmıştı.

Brecht’in “Aslan Asker Şvayk” adlı savaş karşıtlığını anlatan eserini Genco sayesinde seyretmiştik. Tiyatro da sinema roman hikâye gibi olmadığımız, yaşamadığımız yaşayamayacağız olayları durumları sahneleyerek insani olanı kavramaya yönelik bilinç oluşturur. Kafkas Tebeşir Dairesi yine Brecht’e ait bir oyundu. Ben tiyatro metinlerini okumayı severim. Yunan tragedyaları komedileri o dönemde ilgili çekiyordu. Brecht’in tiyatro metinleri de yeni yeni çevriliyordu. Bir metnin canlandırılması (tiyatro ya da sinema vb. yollar aracılığıyla) somutlaştırılması ilişkilerin, olay örgüsünün karakterlerin zihinde canlandırılmasını kolaylaştırır.

İşçi hareketinin yeniden yükselişe geçtiği grevlerin arttığı bir dönemde maden işçilerinin sorununu anlatan “Alpagut” oyununu sahneledi Dostlar tiyatrosu

Siyasal kutuplaşmanın yaşandığı 1970’lerde faşist hareket de yükselişe geçmişti. Siyasal cinayetler artıyordu. Kurtarılmış mahalleler vardı. Bu dönemde Genco Erkal, “Urturo Uinin Önlenebilir Yükşelişini” sahneye koydu. Oyun faşime karşı ne yapılması sorunsalını ortaya koyuyordu. O dönemde faşizme karşı nasıl mücadele edileceği 99 parçaya bölünmüş solda formüle ediliyordu. Ama faşistlerden çok sol hareketler birbirine düşmanca bakıyordu. 12 Eylül darbesi göz göre göre geldi.

Sonra Nazım Hikmet’in eserlerini oyunlaştırdı: “Kerem Gibi.”

Belleğin yanıltması mümkün. Kederin kuşatması altındayım. Onun tiyatrosunun adının Dostlar olması da anlamlı. Dostluk kolay elde edilen bir şey değil. Süreç içinde sınanarak benzer değerlere sahip çıkarak dost olunabilir. Sahihliğin yerini mış gibi ilişkilerin yer alığı günümüzde dostluk kavramının içeriği de boşaltılmıştır. Zaten onun yerini alan gençler arasında yaygın olarak kullanılan kanki kelimesi var.

Genco, sosyalist, muhalif bir aydın olarak sadece tiyatro oyunları yönetmedi. O tiyatrosunda hafta sonları sinema klasiklerini oynatarak geniş kesimlerin estetik beğenisinin gelişmesine katkıda bulundu. O olmaza Rus, Fransız filmlerinin çoğunu geç izlerdik.

Ruhi Su ile birlikte kurduğu Dostlar Tiyatrosu Korosu da türkülerin, geleneklerin günümüze taşınmasında sol kültür açısından katkıda bulundu.

Onun ölümüyle gençliğimizin bir parçası da gitti. Tıpkı ozon tabakası nedeniyle kopan buzullar gibi… Senden çok şey öğrendik Genco Erkal. Her şey için sağ ol. İyi ki yolumuz geçmiş senin yolundan. İyi ki sen varmışsın giderek artan çirkinliklerin ortasında. İnsan, birinin değerini kaybedince anlıyor. Ama biz senin değerini hep bizdik. Halk gönlünde kalacak yerin sonsuza kadar Genco Erkal.

Kemal ASLAN/Gazeteci-Yazar

Kemal ASLAN/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 31 Temmuz 2024

Yazarın Tüm Yazıları