📽️MODERN BİR KLASİK : FLU LYSİSTRATA 

0

📽️MODERN BİR KLASİK : FLU LYSİSTRATA 

Günümüz tiyatrosunda sıklıkla gördüğümüz yenilikçi yaklaşımlardan biri olan klasik eserlerin modern çağa uyarlanması hem izleyicilerin hem de eleştirmenlerin artık hep karşılaştığı bir durum.

Son zamanlarda, geleneksel tiyatro anlayışını aşarak deviced tiyatro anlayışıyla hareket eden Bakırköy Belediye Tiyatrosu bu bağlamda dikkat çekmektedir. “Lysistrata” adlı klasik eserin bu tiyatro anlayışıyla, Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nun modern bir yorumu olan oyun, izleyiciyi modern ve klasik arasında bir çizgide bırakıyor.

Tiyatro sanatı, her dönemde toplumsal, politik ve kültürel meseleleri işlemek için bir platform olmuştur. Lysistrata metni de bu düşünce paralelinde bir oyun. Aristophanes’in yazdığı, Barış Arman’ın yönettiği oyunun kadrosu hayli kalabalık. Ve seyirciyle birlikte bir deney yapmaya çalışıyor. Oyun, Antik Yunan komedisi “Lysistrata”nın temel öğelerini koruyarak, modern bir bağlamda yeniden kurgulanmış. Bu yenilikçi yaklaşım, karakterlerin ve hikayenin evrensel ve zamansız niteliklerini vurgularken, aynı zamanda günümüz toplumunun sorunlarına da dokunuyor.

Oyun, kadınların cinsel grev yoluyla savaşı durdurma çabasını konu alır ve bu süreçte hem cinsiyet rolleri üzerine alaycı bir bakış atar hem de barışın önemini vurgular. Lysistrata, Aristophanes’in eserleri arasında belki de en politik olanıdır. Kadınların erkekler üzerindeki cinsel gücünü kullanarak savaşı durdurma girişimi, o dönem için oldukça radikal bir fikir olarak karşımıza çıkar.

Bakırköy Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelenen “Flu Lysistrata” isimli oyun, belirsizlik düşüncesi ve ‘devised theatre’ anlayışından hareketle “Lysistrata”nın feminist ve politik öğelerini bir araya getirmiş.

Oyun, cinsiyet rolleri, güç ilişkileri ve toplumsal değişim gibi temaları ele alarak, izleyiciye sınırlı katılım deneyimini sunar.

Deviced tiyatronun özünde olan interaktif ve katılımcı unsurlar, bu yeniden yorumlamada da etkili bir şekilde kullanılmaya çalışılmış. Seyirciler, oyunda öngörülmüş aktiflikte bir rol oynayarak hikayenin gelişimine doğrudan olmasa da katkıda bulunuyorlar. Zira oyunda varlığını hissettiren yönetmen ve tercihleri ile oyuncu, seyircinin açılabileceği sınırın da varlığını hissettiriyor. Devised tiyatro anlayışıyla bakıldığında, izleyicilerin oyunun içine bir sınır dahilinde çekilmesi sağlanırken aynı zamanda oyundaki konu ve oyunun sonu hakkında izleyici ile birlikte fikir yürütülüyor.

Devised tiyatro modelinde, oyun metni doğaçlama çalışmalarıyla ekip tarafından oluşturulur. Hikayeler anlatılır, egzersizler yapılır, doğaçlama sahneler üretilir, bir fikirden yola çıkarak tekrar tekrar çalışılır vs. Bu oyunda da oyuncuların birbirleriyle kurdukları iletişim, tanışma hikayeleri, özgeçmişleri, bağlı bulundukları Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda edindikleri değerler, birbirleri için ne anlama geldikleri röportajlar ve atölye, ısınma egzersizleri gibi yollarla sürdürdükleri doğaçlamalar, oyunun bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.

Yazarın bu riskli ama merak uyandıran kararını değerlendirmek için, oyunun karakterizasyonundan başlamak gerekir. Karakterler, devised tiyatro anlayışıyla provalardan oyuna taşıdıkları konu parçalarını, Antik Yunan döneminin sosyal normlarına karşı mücadeleye girişerek, güçlü ve kararlı kadınları temsil eden Lysistrata’nın kurgusuna başarıyla yansıtıyor.

Yönetim ve sahne tasarımı oyunun güçlü yanlarından biri. Sahne düzenlemesi ve görsel hareketlilik, hikayenin atmosferini güçlendirirken, klasik ve moderni, hikaye ve mekanda buluşturuyor. Sahnedeki mekan ve aksesuarlar modern dünyaya ait, eski zamanın öyküsü modern mekanda yaşıyor.

Oyunun mizahi unsurları da dikkate değer. Doğaçlama kurulan metnin mizahı ile Antik Yunan komedisinin klasik mizahı arasında denge kurulması, seyirciyi oyunda kalmaya çağırıyor. Ancak, bazen bu dengeyi korumakta zorlandığı ve zaten zayıf bir metin olan Lysistrata’yı seyirciden tamamen uzaklaştırdığı söylenebilir. Şöyle ki; oyun esnasında yeterince yabancılaştırmayla karşılaşan izleyici, oyun biter bitmez oyunun etkisi altından çıkıyor.

Yanılıp yanılmadığımı anlamak için birkaç kez izlediğim bu oyunun, bende bıraktığı etki nerdeyse yok. Tür hakkında bilgisi olmayan izleyici için, oyunun sürekli kesintiye uğraması, oyuncuyu karakterden uzaklaştırma nedeni oluyor. Onu sahnede bir şeyler yapmaya çalışan oyuncu olarak görüyor. Ve oyuncunun canlandırdığı karakterin öyküsüne inanmamaya başlıyor.

Karakterlerin yüzeysel tutulması ve tartışmaya açılması – Merine gibi- da seyirciyi karakterin kaderini tayin etmeye davet ediyor ancak fikir yürütmekten öteye geçilen bir durum değil. Amaç sanki “feedback”ten ziyade, seyirciyle önceden belirlenmiş bir zaman aralığında sohbet etmek. Seyircinin epik tiyatroyu andıran karakterlerin olası sonları veya neler yaşanmasını istediklerine dair görüşlerini belirtmesi ancak bunun anlamlı bir noktaya bağlanmaması, sadece bir deneyimi yaşatmış olmak için gösterilen bir çaba olarak görünüyor.

Sadece yenilikçi yanlarıyla bakıldığında oldukça başarılı ancak bütün özellikleriyle bir araya geldiğinde atölye çalışmaları izlenimi almaktan öteye geçemediğim bir oyundu. Ancak fikrin uygulanabilirliği açısından doğru bir noktada ilerlediğini de söylemek gerek. Bu türde yapılan çalışmalar için referans olacak oyunlar arasında. Ve seyircisini beklemeye devam ediyor.

Hatice GÖRGEÇ/Tiyatro Eğitmeni

Hatice GÖRGEÇ/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 26 Haziran 2024

Yazarın Tüm Yazıları