📽️Kediname 23;Garfield’i Sever misiniz?
Garfield, turuncu şişman bir tekir kedi. Sahibi Jon Arbuckle. Bir de mal kankası var; köpek Odie. Çocuklara yönelik gibi görünse de,
Tıpkı Simpsons ya da South Park gibi esprileri tamamen büyükler için yazılmış bir çizgi dizi.
Şimdi Vizyonda film olarak yer alıyor.
Garfield normalde sevecen, dost birisi. En sevdiği yemek lazanya. En sevdiği içecek kahve. Cool, vurdumduymaz, uykucu, bezgin, gıcık, usandırıcı…
Pazartesilerden, örümceklerden, postacılardan nefret eden bir karakter.
Bu karakterin yeme bağımlılığı için şu örnek gayet açıklayıcı; pastadan küçük bir dilim kesip ayırır, kalanını tabağına alıp yer.
Türkçe seslendirmesine Okan Bayülgen’in çok yakıştığı malum.
Dünya genelinde bu pisican adam öyle seviliyor ki, filminin vizyona girmesini heyecanla bekleyenlerin sayısı azımsanacak gibi değil.
Günlük yaşamlarımızda başımıza gelenleri yaşamak da, konuşmak da bu kadar zorken, bir çizgi karakter izleyiciyi ferahlatıveriyor işte. Tatlı tatlı bir esinti gibi.
Şimdi sinemada.
Garfield, şimdi Amerika’da sinemalarda hayranlarıyla buluştu. Geniş bir fan kitlesi var. Karakteristik özellikleri güldürücü. Bir kere kendini beğenmişin biri. Örneğin lap top başındayken şöyle mırıldanıyor;
– Bilgisayar muhteşem bir şey.
– Mesela?..
– Kapatınca muhteşem yansımamı görebiliyorum…
Eh, kendini çok beğendiği belli değil mi?
Fakat mızmızlığı da sık sık ortaya çıkar.
Örneğin evde canı sıkılan turuncu tüylü, bahçeye çıkar ve etrafa bakınır;
– Hımmm… güneşli bir gün. Hiç rüzgâr yok, sıcaklık da harika.
Eve somurtarak döndüğünde sahibi Jon merak eder;
– Neden suratın asık Garfield?
– Çünkü şikayet edebilecek bir şey bulamadım.
Şişik ego ve anında yalan uydurması da önemli bir özelliği bu karakterin. Komşu bir fare, Garfield’in yanına gelip samimiyetle sorar;
– Biraz peyniriniz var mı?
Garfield, buzdolabına bakmak için mutfağa gider ve dolaptaki peynirin hepsini ağzına tıkıştırıp geri döner.
– Yok!
Hafta başını, Pazartesileri hiç sevmez.
Sabah miskin ve uykulu halde mırıldanır;
– Bugün pazartesi. Kooooskoca bir hafta pazartesiyle başlıyor. Pazartesilerden nefret ediyorum… Keşke takvimlerde pazartesi diye bir gün hiç olmasa…
Garfield’ın dileği bir anda gerçek olur. Ortalıkta sihirli bulutlar ve duvar takvimleri uçuşur. Pazartesi yaprakları bir anda yok olur ve ekranda yine Garfield belirir;
– A ha… Şimdi de koskoca bir hafta salı günüyle başlıyor… Doğal olarak salılardan nefret ediyorum…
Garfield iflah olmaz bir tembeldir. Sırtüstü kollarını açıp uzanmış iç sesiyle diyalogdadır;
– İçimden bir ses, kalk spor yap diyor.
Başını şöyle bir kaldırıp bakar ve tekrar yatar;
– Oh, neyse sustu…
Obezite kaçınılmaz.
Garfield, bir kavanoz dolusu kurabiyeyi midesine bir güzel indirir. Tam sonuncusunu da yutacakken sahibi Jon, uyarır;
– Yeter artık Garfield, biraz daha yersen öleceksin.
Garfield hiç istifini bozmadan kurabiyeyi yutar ve gülerek cevap verir;
– ölmedim…
Hep inkar.
Garfield, tembellik ederken, sahibi Jon yaklaşır;
– Bak, çok tembelsin Garfield.
Garfield, eleştiriye gelemez.
– Tembel değilim, stabilim…
Savunma mekanizmasını işleme koymaz mı? Tabii ki kendini farklı gösterme yolunu seçer; “meşgulmüş gibi yapmak” rolünü düşünür. Bilgisayarın karşısına geçip boş boş oturmaya devam eder.
Bu sarman, aynı zamanda cinsiyetçilik de yapar arada.
– Kadın sürücü yoktur, allaha emanet giden araba vardır.
Bazen de yandaş olur;
– Kadın olmanın ne zorluğu var diyenin paçasını sıyırıp yapıştıracaksın sıcak ağdayı, hızla çekeceksin.
Her şeye üşenmek karakteristik özelliklerinden olmaya görsün. Yumuşacık puf puf yastığına sarılmış yatıyorken sahibi Jon odaya girip yılbaşı ağacını gösterir.
– Garfield, neredeyse mart ayı bitiyor, gel şunu toparlayıp kaldıralım artık.
– Aralık ayında tekrar kurmayacak mıyız zaten, ne gerek var ki…
Bahaneden bol ne var?
– Sonbaharın hüznünü, kış soğuğunu atlattık. Şimdi bahar yorgunluğu var. Sonra da ver elini yaz baygınlığı…
Şişik ego unutur.
Sahibi Jon, kalbi kırık görünmektedir. Çünkü Garfield, onun doğum gününü unutmuştur. Jon bir özür beklemektedir. Veeee, el cevap;
– Unutmadım ki, umursamadım…
Garfield, patisi yanağında kara kara düşünmektedir. Jon sorar;
– Neşesizsin Garfield. N’oldu, sıkıldın mı? acıktın mı? yoksa uykun mu var?
– Bir tanesini mi seçebiliyoruz sadece?
Kararsızlığı da meşhurdur;
– Yatsam mı, kalkıp bir şeyler mi yesem, televizyonda sevdiğim programı mı seyretsem, n’apsam? Büyük stres…
Her yerde pencereye yapışan görüntüsüyle ünlüdür. Trip atmaktan geri durmaz;
– Beni özledin mi dünya?
– ……
– Ben de seni özlememiştim zaten… (Burnum düşse almam havası.)
Hatta bazen gözdağını da ihmal etmez;
– Bende geri dönüşüm kutusu yoktur yalnız; sildim mi biter…
Garfield’ın triplerinden gına gelen Jon, sonunda bir ayar vermeye kalkışır;
– Bak, dünya senin etrafında dönmüyor Garfield.
Garfield biraz bozulur.
Jon devam eder;
– Öyle olsa, bir yıla 365 gün yetmezdi ahahah…
Garfield, sinir olmuştur. Tekrar uykuya yatarken gerekçesini söyler;
– Uykumu alamadığım zaman yatağımın başında tarlası yanmış köylü gibi oturuyorum.
Garfield, kedi görünümünde insan özelliklerini sergiler aslında. Hem de hepimizin içinden geçenleri. Maskelerimizin gerisindeki gizli duygularımızın ifadesidir o. Hepimiz onun gibi maskesiz, umursamaz davransak yaşamlarımız nasıl olurdu acaba?
Füsun ALTINOK
Önceki Bölüm
Füsun ALTINOK
Füsun ALTINOK/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 1 Haziran 2024