Kediname 16; “Kedili deli kadın”

0

Kediname 16; “Kedili deli kadın”

Evrensel ve klişeleşmiş bir tanım; “Kedili deli kadın”. Birden fazla, hatta bir düzineye yakın kediyle birlikte yaşayan 40 yaş üstü, sıra dışı kadınlar için kullanılıyor. Gençlerin “Balatayı sıyırmış teyzeler” diye söz etmeleri ne kadar ayıp. Kınıyorum. O kadar kediyi evde ikamet ettirince haliyle eskilerin “kerih bir rayiha” dedikleri evsizlere özgü ‘kedalya’ esansı eve siniyor. Hormon, idrar, mama, diş fırçalamayan pisilerin ağır kokularına, deterjan bombardımanı bile çare olmuyor. Olsun. Yine de “Onun elinden kabuklu yumurta yenmez” diyenleri de ayıplıyorum.

Oysa ‘Royal Society Open Science’ dergisinde yayımlanan ve evcil hayvan sahiplenmenin zihinsel ve sosyal problemlerle ilişkisine odaklanılan çalışmada, “Kedili deli kadın’ klişesini destekleyen hiçbir kanıt bulamadık. Kedi sahiplerinin depresyon belirtileri, kaygı durumları veya insan ilişkilerindeki deneyimleri diğer insanlardan farklı değil” ifadeleri kullanıldı.
20 yıldır yüzlerce saygın editörün makalelerine yer veren koskoca bilim dergisi yalan mı söyleyecek? ‘Kedili deli kadın’ yok diyorsa yoktur. Yok canım, kendime pay çıkartmıyorum.

Teyzenin rahatsızlığı.

İlk kedilerimizden Pumiş’i anacağım gene. Zavallı rahmet mi istedi ne? Onu kısırlaştırmadığım için ister istemez evde kedalya kokusu olurdu. Kedili deli kadın gibi eve pisican doldurmuyordum. Sadece sevdiceği Sevtap girerdi içeri. Suratsız, aksi, tırmık atmaya hazır üç renkli bir huysuzdu. Yıllar sonra Pumiş hastalandıktan sonra veteriner ve ev trafiğine rağmen artık yapılacak bir şey olmadığını söyledi doktor. Klinikte son nefesini verdiğinde kederli kederli ağlamaya başladım. Cenazeyi çantaya koyup elime tutuşturdular.

İlk acılarımdandı. Ağlayarak çarşıdan eve doğru yürüyordum. Çevreden gelen geçenin bana baktığını fark ettim ama umurumda değildi. Evin kapısına vardığımda apartman görevlisiyle karşılaştım. Artık sesle ağlıyordum. Dehşet içinde bana bakıyordu. “Öldü…” dedim, “gitti…”
Adamcağız geldi bana sarıldı. “Ablacım, emir büyük yerden… ne desek boş. Yalan dünya…”
O anlayışlı hali ilaç gibi geldi.
Sonra uzaklaştı ve “Teyzenin rahatsızlığı neydi?” Dedi.
“Ne teyzesi, Pumiş öldü” dedim.
Meğer ağlamamın dozuna bakıp annem öldü sanmış.
“Hııııı, kedi mi ölen?” Dedi ve yüzü ekşidi.
Yine de her zamanki yardımseverliğiyle, birlikte can dostumu evin yakınındaki kedi kabristanına defnettik. Tam defin bitmişti ki yağmur başladı. Sanki gökyüzü halimize ağlıyordu.

İkinci şaşkınlığı yaşayan abim oldu. Beni aradığında çok telaşlandı. Kaybımızı öğrenince, kapat telefonu dedi. Biraz sonra aradı ve bir arkadaşının adresini verdi. İki aylık bir yavru varmış. Kızımla jet hızıyla gidip aldık. Bir de ne görelim, bizim Pumiş âdeta enkarne olmuş. Aynı renkler, aynı maviş gözler.

Kedili deli kadınlık, yaşamımda böyle böyle başlıyordu. Mamasıydı, oyunculuğuydu, sevdasıydı derken o minnak evin bir bireyi olup çıkıyor. Kesinlikle şuna inanıyorum ki, bu kürklüler birer trankilizan. İyi ki varlar.

Önceki Bölüm;

Kediname 15; Sokaktaki dostlar

Füsun ALTINOK

Füsun ALTINOK/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 13 Nisan 2024

Yazarın Tüm Yazıları